İstanbul, “15 dakikalık şehir” olabilir
Nippon Paint Türkiye Lansmanı kapsamında, 13 senedir mimarlık ve iç mimarlık öğrencilerinin hayallerini gerçekleştiren AYDA (Asia Young Designer Awards) etkinliğinin Türkiye ayağını başlatıyor. 2008 yılından bu yana aralarında Çin, Singapur ve Japonya gibi ülkelerin de bulunduğu 16 ülkedeki bin 200’den fazla üniversitede okuyan 35 binin üzerinde öğrencinin katıldığı AYDA’ya bu yıl Türkiye’deki üniversitelerin öğrencileri de başvurabiliyor. Global yarışmanın kazananı, “Asia Young Designer ofthe Year” unvanı ile Harvard University Graduate School of Design’da 6 haftalık Design Discovery Programı’na katılma fırsatı yakalayacak.
Etkinliğin lansmana katılan isimlerden biri de Avrupa’nın öncü kentsel tasarım, mimarlık stüdyolarından biri olan Danimarkalı çok disiplinli tasarım ofisi SLA’nın ortağı Rasmus Astrup.
“Genç kuşaklar, geleceğimizi tasarladıkları için çok önemliler. Onları, sadece yerleşik tasarımcılardan değil, birbirlerinden de mümkün olduğunca fazla ilham almaya teşvik etmek istiyorum” diyen Astrup, İstanbul’un yapıları ve insanları harika bir şehir olduğunu, fakat hiyerarşiye ihtiyaç duyduğunu söylüyor.
“Şehrin doğası ile bağlantılı bir sistem kurmanız gerekli” yorumunu yapan Astrup, “İstanbul'un 15 dakikalık şehir konsepti için mükemmel olduğunu düşünüyorum” diye ekliyor.
“15 dakikalık şehir” kavramı, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun seçim kampanyasının temel yaklaşımı olarak gündeme geldi. 15 dakikalık şehir; yaşayan, insan dostu, tam ve bağlantılı mahallelerden oluşan şehir anlamına geliyor. 15 dakikalık şehirde herkes, kısa bir yürüyüş ya da bisikletle ihtiyaçlarının çoğunu karşılayabiliyor.
Rasmus Astrup, “Bu, İstanbul’un pek çok mahallesinde zaten uygulanıyor. Tek yapmanız gereken ‘şehir doğası’na odaklanmak diyor. Peki “şehir doğası” ne anlama geliyor? Rasmus Astrup’tan dinledim:
Şehir doğası
“Doğanın şehirlere sağlayabileceği tüm faydaları belirliyoruz ve tasarımlarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. Bu; sel, kentsel ısı, hava kirliliği ve biyolojik çeşitlilik gibi küresel sorunları çözmek için “Şehir Doğası” dediğimiz bakış açısını ifade ediyor. Bir kentsel tasarım projesini sürdürülebilir hale getirmenin anahtarı, bölgenin gerçek iklim koşullarını anlamak ve işe bununla başlamaktır. Çok fazla ısı sorunu olan bir yer mi? Su baskını sorunları mı var? Gürültülü mü? İşe, çözmek istediğiniz sorunlarla ve ulaşmak istediğiniz değerlerle başlamalısınız. Sürdürülebilirlik konusundaki en önemli faktörlerden biri sosyal sürdürülebilirliktir. Sürdürülebilir çabanın sosyal eşitliğe göre nasıl önceliklendirileceğidir. Kentte yürürken, bisiklete binerken ve sosyalleşirken hepimizin ne hissettiğimizle ilgilidir.
Örneğin, Norveç, dünyada benzinli otomobilden daha fazla elektrikli otomobil satan ilk ülke ve oradayken bunu hissedebilirsiniz.”
İstanbul’un hiyerarşiye ihtiyacı var
“İstanbul'u çok seviyorum. İstanbul kadar güçlü bir kültürel mirasa sahip başka bir şehir düşünemiyorum. İstanbul'da dikkatinizi çeken şeylerden biri topografyadır. Şehrin denize doğru eğimli tepelerin üzerinde olduğunu hemen anlarsınız. Yağmur suyu yönetimi için bu en uygun çözüm olabilir, ancak selle ilgili iyileştirmeniz gereken çok fazla unsur var. Ve şehir doğası nerede? Danimarka'da 1 milyon çocuğu gözlemleyerek yapılan bir araştırma, şehir doğası olmadan büyümenin zihinsel rahatsızlıkları yüzde 50'den fazla artırdığını ortaya koydu. Yapılarınızla, insanlarınızla harika bir şehre sahipsiniz, ama bir hiyerarşiye ihtiyacınız var. Şehrin doğası ile bağlantılı bir sistem kurmanız gerekli. Bu sistem; sosyal alanlar, temiz hava, yağmur suyu yönetimi ve mobiliteyi kapsamalı. Sel taşkınları için bisiklet şeritlerini kullanın. Şehrinizi 3 boyutlu olarak yeniden düşünün. Mobilite, sosyal değerler ve biyolojik çeşitlilik sisteminize cepheleri ve çatıları da dahil edin. Sağlıklı bir şehir yaratacaksınız, bu sayede hastanelerde yaratacağınız maliyet tasarruflarını düşünün. Arabaların bir numara olmadığı bir hiyerarşik düzen hayal edin. Evet, arabalar insanları hareket ettiriyorlar, ama aynı zamanda şehrinizi de ısıtıyorlar, havanızı kirletiyorlar, gürültü yapıyorlar ve en değerli alanları işgal ediyorlar. Bisiklet kullanımı 1 kilometre başına 1 dolar tasarruf sağlıyor. Arabasız bir şehir değil, dengeli bir şehir hayal edelim diyorum. Hayatta kalmayı değil, yaşam kalitesi sağlayan bir şehir kastediyorum.”