İşsizlikte trendin sonuna geliyoruz
Olaylara tek bir açıdan bakmak bazen gelişmeleri yanlış yorumlaya sebep olur. Bunun çarpıcı örneklerinden birini 2008 yılı ABD yapımı Vantage Point isimli bir film anlatır.
Türkiye’de “Bakış Açısı” olarak gösterilen film, ABD Başkanı’na yapılan bir suikast girişimini sekiz farklı kişinin bakış açısından anlatır. Her biri tek başına eksik ya da yanıltıcı olan bu sekiz kişinin tanıklığı, hepsi birleştiğinde olayın çözümlenmesini sağlar.
Ekonomik verileri yorumlarken düşülen yanlışlardan biri, verilerin sadece bir bakış açısından yorumlanmasıdır. Hele ki, verilerin gidişatında bir değişim başladığında bu verilerin dinamiklerini farklı açılardan incelemeden yapılan yorumların eksik/hatalı olma olasılığı artar. İşgücü verilerinde şu an tam o noktadayız.
Önce bugün açıklanan Ekim dönemi verilerine bakalım…
İşsizlik oranı yüzde 13.4 oldu. Oran geçen ay yüzde 13.8, geçen yıl ise yüzde 11.6’ydı.
İşsiz sayısı 4 milyon 396 bin oldu. Geçen ay bu sayı 4 milyon 566 bin kişi, geçen yıl ise 3 milyon 788 bin kişiydi. Yani işsiz vatandaşların sayısı geçen yılın 608 bin üzerinde
Genç işsizlik oranı yüzde 25.3,
İşgücüne katılım oranı yüzde 53
İstihdam oranı yüzde 45.9,
Yıllık istihdam büyüme hızı yüzde (-) 1.8 oldu.
Ekim ayında istihdam Eylül dönemine kıyasla sanayide 126 bin, inşaatta 65 bin, hizmetlerde 122 bin kişi yükseldi. Tarım da ise her yıl bu mevsimde olduğu gibi 405 bin geriledi.
2018 ortasına doğru ekonomide başlayan darboğazın yarattığı en büyük tahribat işgücü piyasasında oldu. Nisan 2018’de yüzde 9.6 olan işsizlik oranı 9 ay içinde (Ocak 2019’da) yüzde 14.7’ye yükseldi. Aynı dönemde işsiz sayısı neredeyse 1.6 milyon kişi artarak 3 milyon 86 binden, 4 milyon 668 bine çıktı.
9 ay gibi kısa bir sürede yaşanan bu bozulmada, her yıl kış aylarına doğru tarım, turizm ve inşaat sektörlerindeki mevsimsel daralmanın etkisi olsa da; esas sebep ekonominin genelinde yaşanan durgunluktu.
Mevsimsel Hareketler
Türkiye ekonomisinin olağan dışı bir genişleme ya da daralma yaşamadığı yılların genelinde, Ocak ve Şubat ayları işsizlik oranı yıl içindeki en yüksek değerlerini görür. Yani klasik olarak yılın ilk iki ayı işsizliğin zirve yaptığı aylardır. Ardından istihdam artmaya, işsizlik gerilemeye başlar. İşsizliğin en düşük olduğu aylar ise genelde Haziran, zaman zaman da Mayıs ve Temmuz olur. Ağustos ve sonrasında her ay işsizlik oranı bir öncekinden yüksek gelir. Ta ki, sonraki Ocak ayına kadar…
Bu bir kural değil; ekonomimizin olağan dinamiklerinin bir sonucu. Ama pozitif ya da negatif yönde olağan dışı bir gidişat varsa bu döngü de dip ve zirve noktaları değişir.
2019’da en yüksek işsizlik yüzde 14.7 ile Ocak ve Şubat aylarında, en düşük işsizlik ise yüzde 12.8 ile Mayıs ayında görüldü. Hazirandan itibaren yeniden yükseliş başladı.
Geçen ay açıklanan Eylül verisinde işsizlik oranı yüzde 13.8 geldi. Bu, yüzde 14 olan Ağustos verisinin altında bir işsizlik oranıydı. Yani önceki yıllarda olduğunun aksine Eylül’de işsizlik Ağustos döneminden daha düşük geldi.
Ama bu, çalışan sayısının artmasından kaynaklanan bir iyileşme değildi. Yaşanan şey, işsiz sayısının azalmasıydı. Ağustos döneminde 28 milyon 529 bin olan çalışan sayısı, Eylül döneminde 28 milyon 440 bine gerilemiş, aynı iki dönemde işsiz sayısı da 4 milyon 650 binden 4 milyon 566 bine düşmüştü. Yani aslında olan işgücüne katılım oranının gerilemesiydi.
Bugün de aynısı oldu. Çalışan sayısı geçen aydan 97 bin kişi az olmasına rağmen işsizlik düştü. Sebep işgücüne katılımdaki gerileme nedeniyle işsiz sayısının 170 bin azalmasıydı.
İşgücüne katılım oranı yıllık bazda Nisan 2019’dan beri geriliyor ve Türkiye olarak, işsizlik verilerinde “kalıcı” bir iyileşme dönemine girmemiz için işgücüne katılım oranındaki bu daralmanın sona ermesi ve yeniden artışa geçmesi gerekiyor.
Fakat henüz kalıcı olarak bir düzelme hareketi olmasa da bunun öncü işaretleri geliyor.
Reel Sektördeki Hareketliliğin Etkisi Geliyor
Sonbaharla birlikte tüketici güveni, perakende, inşaat ve az da olsa sanayide toparlanma işaretleri geliyor. Bu toparlanmaya eşlik eden göstergelerden biri yeni açılan şirket sayısı. Son yıllarda açılan şirket sayısı ve işsizlik arasında kayda değer bir ilişki var. Açılan şirket sayısının artması, yeni iş imkanlarının artmasına ve işsizliğin azalmasına zemin hazırlıyor.
Son beş yılın 2017 hariç hepsinde yılın ikinci yarısında açılan şirket sayısı ilk yarıda açılanlardan çok daha az. Bu yıllarda yılın ikinci yarısında işsizlik mevsim etkilerinin de etkisiyle artıyor. Ama 2017’de yılın ikinci yarısında açılan şirket sayısı ilk yarıdaki ile neredeyse aynı ve işsizlik yılın ikinci yarısında artmıyor. Tabii olarak bu işsizliği belirleyen tek faktörün açılan şirket sayısı olduğu anlamına gelmiyor.
Güzel haber şu: 2019 sonlarına doğru açılan şirket sayısında bir artış var. Aralık verisi gelince resim daha netleşmiş olacak ama yılın ikinci yarısında tıpkı 2017’de olduğu gibi bir gösteriyor.
Bu, işsizlikte gerileme başladı anlamına mı geliyor? Hayır, henüz değil. Ama uzunca bir süredir bozuk giden göstergelerin sonuna yaklaştığımızı gösteriyor. İşsizlikteki negatif trendin sonuna geliyoruz…
İstihdam Büyüme Hızındaki Bozulma Bitiyor
İşgücü piyasasının nabzını tutan göstergelerden biri, yıllık istihdam büyüme hızı.
2018 başından itibaren yavaşlamaya başlayan istihdam büyüme hızı, Kasım 2018’den beri negatif. Yani istihdam da artış değil, gerileme bugün itibarı ile tam 12 aydır devam ediyor. Ancak, Eylül’de Ağustostan, Ekim’de de Eylül’den daha iyi geldi. Gösterge hala negatif; ama yön değişmeye başladı. Beklenmeyen olumsuz bir gelişme olmazsa birkaç ay içinde istihdamda yeniden büyüme bölgesine gireceğiz.
Ekonomideki en büyük sorun olan işsizlik, son bir yılda etkilerini daha da ağır hissettirdi. Ekonomideki bozulmaya direndi, gecikmeli olarak yükselmeye başladı. Şimdi de aynı şekilde gecikmeli olarak düşmeye başlayacak. Orta Vadeli Program hedefi olan yüzde 12.9’un üzerinde bir oran ile yılı tamamlayacağız ama birkaç ay sonra istihdamda artışın başlayacağına ve işsizliğin gerileyeceğine dair işaretler geliyor. İşsizlikteki negatif trendin sonuna geliyoruz…