İşsizlikte soru işaretleri sürüyor
İşsizlik verilerinde gelişmeleri daha iyi görmeye hizmet edecek yöntem değişikliğine rağmen soru işaretlerimiz devam ediyor.
Örneğin son açıklanan mayıs ayı verilerine göre istihdam bir ayda nüfus 84 bin artmasına, istihdam 242 bin azalmasına rağmen işsiz sayısı da 224 bin azalmış.
Dar tanımlı işsizlik hesabında, çalışmadığı halde iş de aramayan işgücü harici nüfustaki değişimler, hesaplamada böyle çelişkili sonuçlara yol açabiliyor. Ancak bunun mevsimsellik, ekonomik ve toplumsal gelişmelere dayanan mantıklı bir açıklaması da olması gerek.
Oysa son verilere böyle mantıklı bir açıklama bulmak pek mümkün gözükmüyor.
Mayıs verilerindeki çelişik sonucun ana kaynağı, çalışmadığı halde iş de aramayan işgücü harici nüfustaki aylık 550 bin kişilik artış. Böyle bir durum, turizm, tarım, inşaat gibi mevsimsellikten çok etkilenen sektörler yüzünden ortaya çıkabilir. Ama bu mayıs ayında olacak bir şey değil. Nitekim TÜİK verilerinde de bu yıl dışında böyle bir durum yok.
Bir yıldan uzun süredir pandemi ile boğuşan, iş ve gelir kaybından muzdarip bir toplumda, insanların iş bulabilmek için çırpınmak yerine iş aramayı bile bırakması, sosyolojik olarak açıklanamaz.
Ayrıca çalışmayı ve iş aramayı bırakan sayısındaki bu artışın nedeni, çalışma arzusu olmakla birlikte iş bulma ümidini kaybedenler de değil. Bu gruba karşılık gelen potansiyel işgücündeki aylık artış 114 bin kişi. Yani bu hesaba göre bir ayda 436 bin kişi “iş olsa da çalışmam” diyecek şekilde piyasadan çekilmiş. Üstelik işgücünü terk edenlerin 430 bin kişi ile ezici çoğunluğu tarım dışından.
Bunlar da günümüzün ekonomik ve sosyolojik koşullarıyla açıklanabilecek sonuçlar değil.