İşsizlik mi, o da ne!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Pandemi süreci ABD ekonomisinde bile işsizliği tırmandırırken Türkiye'de hiçbir olumsuzluk yaşanmadı, işsizlik gayet ılımlı seyretti.

✓ Hesaplamanın üç ayın ortalaması alınarak yapılmasını sağlayan yöntem sağ olsun!
✓ Kısa çalışma ödeneğinden yararlananlar ve işten çıkarılamayıp ücretsiz izne çıkarılanlar sağ olsun!

Hani biraz daha uğraşsak işsizliğin üstesinden tümüyle geleceğiz. Pandemiymiş, üretim düşüklüğüymüş, ekonomik durgunlukmuş; hiçbiri işsizliğin fırlayıp gitmesi gibi bir sonuç doğurmadı. Ama dikkat edelim, bu neredeyse yalnızca bizde oldu. Koskoca ABD’de bile işsizlik fırlayıp gitti, ama bizde işsizlik milim kıpırdamadı.

Artık bu tanımlarla ve bu hesaplama yöntemiyle işsizlik oranlarını yazmanın, konuşmanın, irdelemeye çalışmanın da bir anlamı kalmadı.

TÜİK dün mayıs ayı oranını açıkladı. Mayıs; nisan-mayıs-haziran ortalamasını gösteriyor. Tamam mayısta bazı işyerleri açıldı, haziranda sınırlamalar büyük ölçüde kaldırıldı ama pandemi etkisi yine de var. Ama bu etki verilere yansımıyor. Hele hele korona etkisinin tavan yaptığı nisan ayı! Nerede nisanın etkisi!

Hep ileri sürülen bir savunma var. Neymiş, bizim hesaplama yöntemimiz Uluslararası Çalışma Örgütü’nün belirlediği kriterlere uygunmuş. İyi de, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kriterleri bize uygun mu acaba!

Bu yöntemle bu kadar

Daha önce de kaç kez dile getirdik. İşgücü istatistiklerinin üçer ayın ortalaması alınarak hesaplanması normal zamanlarda çok büyük sorun yaratmıyor ama gördük ki bu yöntem ekonominin böylesine dalgalandığı dönemlerde gerçek durumu yansıtmaktan çok uzak kalıyor.

Nisan oranı mart-nisan-mayıs ortalaması. Mart ayında korona etkisi sınırlı. Yine nisan oranında mayısta bazı işletmelerin faaliyetine izin verilmesinden dolayı etki zayıflaması var.

Mayıs oranının nisan-mayıs-haziran ortalaması olduğunu belirttik. Korona nisanı tümüyle etkisi altına almış durumda, mayıs ve haziranda ise etki daha az.

Peki biz koronanın etkisini tümüyle nasıl göreceğiz? Göremeyeceğiz tabii ki. O yüzden ısrarla hesaplama yönteminde üç aylık ortalamadan aylığa geçilmesi gerektiğini vurguladık ya zaten.

İşsizlik koronanın tüm etkisini hissettirdiği nisan ayında tavan yapmalıydı, aslında yaptı. Ama biz bunu görmedik, göremedik.

İşsiz ama işsiz olmayanlar

Hem hesaplama yönteminin azizliği ya da nimeti sayesinde işsiz sayımız az görünüyor, hem de milyonlarca kişiyi işsiz oldukları halde işsiz saymayan bir sisteme sahibiz.

Kısa çalışma ödeneğinden yararlananlar ve işten çıkarma yasağı kapsamında ücretsiz izne çıkarılanlardan söz ediyoruz.

Toplam sayıları 4.7 milyon dolayında olan bu durumdaki kişilerin önemli bir kısmı aslında işsiz. Ama tanım gereği bunlar işsiz sayılmıyor ve dolayısıyla işsiz sayısı da, oranı da olduğundan düşük görünüyor.

Sanki ölçmemek üstüne kurulu

Öyle görünüyor ki TÜİK'in işgücü istatistikleri, adeta gerçek işsiz sayısını ve işsizlik oranını ölçmemek üstüne kurulu. Başlangıçta amaç tabii ki bu değildir ama gelinen noktada durum bu.

Yöntem ve kapsam gerçek durumu ortaya koymaktan uzakmış, ne gam!

Şimdi biz ekonominin alt üst olmasına yol açan bu süreci işsizliği artırmadan atlatmakla övüneceğiz.

Ekonomi yönetiminin bu sayı ve oranlara sımsıkı sarılması ne kadar normalse, aslında işsiz olduğu halde oranlara bakıp “İyi iyi, Türkiye'de işsizlik çok artmıyormuş” diye avunanların durumu da o kadar anormal ve vahimdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar