İşsizliği ya ölçeceğiz ya ölçüyor gibi yapmaya devam edeceğiz

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

İşsizlikle ilgili veriler zaten sorunluydu, korona döneminde bu sorun daha da arttı. Hesaplamayı artık üç ayın ortalamasını alarak yapmak tümüyle yanıltıcı sonuçlar veriyor.

Koronanın zirve yaptığı, geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 25'e dayandığı bir ayda görünür işsizliğin yüzde 12.8'e gerilemesi, hesaplamada üç ay ortalamasının terk edilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

Bir yol ayrımındayız... Ekonomi yönetimi ve TÜİK bir karar vermek durumunda. “Bizim hesaplamamız uluslararası standartlara uygun” gibi gerekçelere sığınmadan, Türkiye koşullarını yansıtmaktan tümüyle uzak kalan işsizlik hesaplamasını değiştirmek şart oldu.

Başlıkta da ifade ettiğimiz gibi işsizliği ya ölçeceğiz ya da ölçüyor gibi yapmaya devam edeceğiz.

Bir karar vermek durumundayız.

Ortada tuhaf ötesi bir tablo var çünkü. İşsizlik oranı, koronanın zirve yaptığı nisan ayında mart ayına göre gerilemiş.

Bu oranı ekonomi yönetiminin bile pek inandırıcı bulmadığı ortada. Hiçbir yetkiliden “Bakın işsizlik geriliyor” diye bu oranı ön plana çıkaran bir açıklama duyulmadı. En azından ben duymadım.

Mart ayında yüzde 13.2 olan işsizlik oranı nisanda yüzde 12.8’e gerilemiş görünüyor. Türkiye korona ile mart ayının ortasında tanıştı, alınan önlemlerin istihdam üstündeki etkisi de o ayın sonuna doğru görülmeye başlandı; nisan ise korona etkisinin tümüyle hissedildiği bir aydı. Peki durum böyleyken nasıl oldu da işsizlik nisanda daha düşük gerçekleşti?

13 Nisan’da “Çalışmak isteyeni az olan ülkenin işsizliği de az olur” başlıklı bir yazı kaleme almıştık. Çünkü çalışmak istemeyenler, yani işgücüne dahil olmayanlar izah edilemeyen bir şekilde artıyor. Bu konudaki kıyaslamalı verileri önümüzdeki günlerde detaylı olarak aktaracağız; ama kısaca şunu söyleyelim, nisan itibarıyla son bir yılda işgücüne dahil olmayanların sayısı tam 4 milyon 72 bin kişi arttı.

Dedik ya bunun tatmin edici bir izahı yok. Bir takım etkenler sıralanabilir tabii ki ama bu etkenler 4.1 milyonu izah etmeye yetmiyor.

İşgücüne dahil olmayanlar bir yılda 4.1 milyon artmış ama bu kişilerin 2.2 milyonu iş aramamakla birlikte çalışmaya hazır. Zaten iş aramayıp çalışmaya hazır olanlarla mevsimlik çalışanların katılmasıyla hesaplanan geniş işsizlik oranı yüzde 24.6 düzeyinde.

İnsanlar işsiz ama korona yüzünden iş aramaktan da kaçınma söz konusu. Bu da işgücüne dahil olmayanların artmasına ve işsizlik oranının düşük görünmesine yol açıyor.

Son dört hafta iş aramayan işsiz değil!

TÜİK işsizliği üç ayın ortalamasını alarak hesaplıyor ancak bir kişiyi işsiz saymak için onun son dört haftada iş aramış olmasını şart koşuyor.

Geçen hafta sonu açıklanan nisan verisi mart, nisan ve mayıs aylarının ortalamasını gösteriyor. TÜİK açıklamasında da nisan verisinin yılın 10- 22’nci haftalarını kapsadığı belirtildi. Son dört hafta ile kastedilen belli ki anketin uygulandığı hafta geriye doğru dört hafta.

2014 yılından önce son üç ay boyunca iş arayanlar işsiz sayılıyordu.


Aylık hesaplamaya geçmek kaçınılmaz

İşsizlik hesaplamasında bir dizi falso veriyoruz da, şu korona dönemi bir gerçeği daha ortaya çıkardı; hesaplamada artık üç aylık ortalamadan aylığa geçmemiz kaçınılmaz görünüyor.

Bu konuyu köşemizde 22 Haziran’da detaylı olarak ele almıştık. O gün dile getirdiğimiz görüşler geçerliliğini koruyor. Hesaplamayı üç aylık ortalama şeklinde yapmakla hangi gerçek verileri ıskalıyoruz, özetleyerek yeniden aktaralım:

Ocak: Aralık, ocak ve şubat aylarının ortalamasını gösteriyor. Korona etkisi hiç yok.

Şubat: Ocak, şubat ve mart ortalamasını gösteriyor. Mart ayının ortasından itibaren korona önlemleri birer ikişer devreye alınmaya başlandığı için kabaca iki haftalık bir korona etkisi söz konusu.

Mart: Şubat, mart ve nisan ortalamasına işaret ediyor. Mart ayı işsizlik oranı açıklandığında ve oran görece düşük çıktığında bu durum hayretle karşılanmış ve “Korona döneminde işsizlik nasıl geriler” diye yaklaşılmıştı. Mart ayında korona etkisinin tüm boyutuyla görülmemiş olması ve işsizliğin bu sayede görece düşük gelmesi gayet normaldi. Bir kere bu üç ayın ilk bir buçuk ayında korona etkisi hiç yoktu. Oysa biz korona martta patlak verdiği için etkiyi tümüyle bu ayda görmeyi bekledik.

Nisan: Mart, nisan ve mayısın ortalamasını gösteriyor. Nisan verisinde de korona etkisi tam olarak ortaya çıkmadı. Zaten korona etkisi hiçbir ayın verisine tam olarak yansımayacak.

Mart ayının yarısında, hatta işkollarına göre üç haftasında korona etkisi hiç yok. Dolayısıyla on üç haftalık dönemi kapsayan nisan verisinde martın ilk iki hatta üç haftasının hiç etkisi bulunmuyor. Yani yine sınırlı bir etki.

Ayrıca mayısın ortasına doğru berber, kuaför gibi işyerleri ile bazı AVM’ler açıldı.

Dolayısıyla hem bu üç ayın ilk ayı olan mart tam etki etmedi, hem son ayı olan mayısta önlemler gevşetildiği için etki yine eksik görüldü.

Mayıs: 10 Ağustos’ta açıklanacak bu veri nisan, mayıs ve haziranın ortalamasına işaret edecek. Koronanın işsizlik etkisini yine eksik göreceğiz. İstihdamı etkileyen önlemler mayısta gevşetilmeye başlanmıştı, haziran başında ise neredeyse önlem kalmadı. Şu durumda bu üç ayın ilk ayı olan nisanda korona etkisi var, mayısta daha az etki, haziranda sıfır etki.

Gerçek oranı hiç bilemeyeceğiz

İşgücü istatistiklerinin üç ayın ortalaması alınarak oluşturulmasından dolayı işsizliğin gerçek düzeyini hiçbir zaman öğrenme şansımız yok. İşte bu yüzden aylık hesaplamaya geçilmesi gerekiyor.

Bu köşede 6 Nisan’da sokağa çıkma yasağı ve idari kararlarla kapatılan işyerleri yüzünden işsiz sayısının yaklaşık 10 milyona ulaştığı, işsizlik oranının da yüzde 30’u bulduğu tahminine yer vermiştik. İşte geniş tanımlı işsiz sayısı 8.4 milyon, işsizlik oranı da yüzde 24.6.

Eğer biz aylık bazda ölçüm yapabilseydik, nisan ayındaki işsizliğin, sokağa çıkamadığı için çalışamayan ve sayıları TÜİK verilerine göre 1.4 milyonu bulan 18 yaş altı ve 65 yaş üstü nüfusla birlikte 10 milyona yaklaştığını zaten çok önce görürdük.



Ay ay hesaplansaydı...

İşgücü istatistikleri üç ayın ortalaması alınarak değil de ay ay açıklansaydı ortaya nasıl bir tablo mu çıkardı...

Şubatta tabii ki korona etkisini hiç görmezdik.

Martta korona önlemleri, bazı işkollarında ay ortasında, bazılarında son hafta başladı. Bu yüzden işgücüne etki yaklaşık üçte bir oranında olurdu.

Nisanda korona etkisini tümüyle görürdük. İşsizlik bu ayda Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırabilirdi.

Mayısta etki belki yarı ölçüde zayıflamış olurdu.

Haziranda ise korona etkisi neredeyse sıfırlanırdı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar