İşsizleri görüş alanımızın dışına çıkardık
Gözden ırak olunca gönülden de ırak oldular zaten. Vicdan kapsama alanı dışında birikmiş milyonlarca işsiz var. Hele ki hizmet sektöründen dışlananlar ve sayıları 6,5 milyonu aşan ev gençleri, ne yer ne içer, nasıl hayatta kalır düşünmeden toplumun adeta taşrasına itildiler.
Bir sorunu görmezden gelmek, o sorunu yok etmiyor, sadece çözüm maliyetini arttırıyor. Zaten demografik yapı gereği her yıl çalışma çağına erişenler için 950 bin yeni iş alanı açmamız gerekirken salgın ve ekonomik kriz sebebiyle işsizlik istatistikleri de çıldırıverdi.
TÜİK, sorunu; “atıl işgücü” düzeltmesiyle çözdü(!). Zaten iş aramaktan umudunu kesenler TÜİK’in hesap kapsamında değil. Kısa çalışma ödeneği sonlandı, işini kaybedenlere hibe önerileri karşılık bulmadı. Sesi çıkmayan bu insanlar acaba ne yapıyor dersiniz?
TÜİK’in resmi ama gayri ciddi rakamları %12’ler desin fakat işin gerçeği; dar anlamda işsizliğin %30’a vardığı, geniş anlamda ise bu oranın %50’yi aştığı tahmin ediliyor. İşsizlik, çok özel bir derttir. Ekonomik krizi, sosyal soruna çevirme özelliği taşır.
Gelirini ve yarın umudunu yitirenler arttıkça sokak ısınır, tecavüz, yağma, gasp, dolandırıcılık artar. Ülkede işsizlik olabilir, kriz olabilir, bunlar geçer ama önemli olan onlara nasıl davrandığımız ne çözümler ürettiğimizdir.
Her sabah bir umutsuzluğa uyanan işsizlerimize hibeyi de çok gördük. Aile içi yardımlaşma kurumu bu sosyal bombanın sigortası şimdilik ama her an bu sigorta atabilir.
İŞSİZLİK KİMİN SORUNU?
İşsizlik; yalnızca işsizin sorunu mudur? İşten çıkarma yasak ama evler, sokaklar, meydanlar işsizlerle dolu. TÜİK iş aramayanı işsiz saymıyor ama market sayıyor, ev sahibi sayıyor, tramvay sayıyor ve para istiyor. Umudunu yitirmiş milyonlar için hibe de yok…
En ağır iş; işsizliktir. Her sabah başka bir umutsuzluğa uyanan işsizlerimizin acıkmadığını, üşümediğini mi sanıyorsunuz?