İsrail-Amerikan seçimlerinin garip ilişkisi ve sahadan detaylar…
Dr. Türker Çelik
Bu hafta; `7 Ekim` saldırılarıyla Ortadoğu`da her gün büyüyen savaşın başlangıç tarihinin yıldönümü. Yine 5 Kasım tarihinde yapılacak Amerika başkanlık seçimlerine 1 aydan az bir süre kaldı.
Bu yazımda Ortadoğu`daki çatışmaların Amerikan seçimleri ile ilişkisini açıklayacağım. Çünkü haklı olarak Türkiye`den birçok okurum Amerika`da devletin ve iki ana partinin; İsrail`in yaptıklarını koşulsuz desteklemesini anlamlandıramıyor. Üstelik birçok Amerikan üniversitesinde savaş karşıtı gösterileri hatta Aaron Bushnell gibi İsrail’in katliamlarını protesto amacıyla kendini yakan eylemcileri gördüğünde “Demek ki Amerikan halkının ciddi bölümü savaşı istemiyor. Seçimlere giderken iki parti de nasıl savaş politikalarını destekliyor.” diye yorum yapanlar var.
Öncelikle Ortadoğu`da çatışmaların, savaşların biran önce bitmesini dileyerek maddeler halinde Amerikan iç siyaseti ile İsrail arasındaki garip ilişkiyi açıklayacağım… Burada bir parantez açıp hem Trump`ın hem de Harris`in sonuna kadar İsrail`in arkasında durduğunu, ancak İsrail`e destek konusunda Trump`ın çok daha aşırı olduğunu kaydedelim.
İsrail destekçisi Evanjelik Hristiyanlar sonucu belirleyecek
Gerçekten de anketler seçim yarışının başa baş geçtiğini gösteriyor. Seçim sonuçlarını etkileyecek dokuz salıncak eyalette de durum genel olarak başa baş görünüyor. Son günlerde Trump hafif bir atak yapmış gibi… Ancak ben Demokrat Parti adayı Kamala Harris’in hala daha şanslı olduğu düşüncesindeyim. Bu ortamda her oy çok kritik. Amerika`da Yahudi nüfusunun oranı sadece yüzde 2,4. Bu oranın yüzde 68`i İsrail`e destek konusunda bir miktar da olsa daha ılımlı olan Harris`i destekliyor. İşte bu nedenle Trump, Yahudi toplumu ile yaptığı toplantılarda “Seçimi kaybedersen siz hak ettiğim desteği bana vermediğiniz için olacak” anlamında konuşmalar yapıyor. Ancak asıl kritik oy; İsrail politikalarını koşulsuz destekleyen Evanjelik Hıristiyanlar. Amerika`da nüfusa oranları yüzde 24 gibi muazzam düzeyde. Özellikle salıncak eyaletlerde farkın yüzde 0,1 gibi düzeylerde olduğu düşünüldüğünde Evanjelikler sonuçlara damga vuracak. Bu kitle sandığa giderse elbette Trump`a oy verecek. Demokrat Parti`nin stratejisi “Demokrat Parti yeterince İsrail`i desteklemiyor” algısının oluşmasına izin vermemek. Böyle bir durumda bu kitle sandığa daha fazla gider, Trump`a oy atar ve sonuçları belirler. Biliyorum ‘Bir Hıristiyan mezhebi nasıl İsrail`i Yahudilerden nasıl daha fazla destekleyebilir?` sorusu garip gelebilir. Ama Evanjelikler başlı başına bir araştırma konusu.
Yeni başkan işe başlamadan İsrail, savaşı yaymak istiyor
İsrail yönetimi, bu seçim ortamında Amerikan yönetiminden kimsenin kendisine dur demeyeceğinin ve mevcut durumda olduğu üzere kendisini desteklemeye devam edeceğinin farkında. O nedenle tarihin belki de en aşırı İsrail hükümeti olan mevcut yönetim hedeflerini gerçekleştirmek için mevcut dönemi tarihi fırsat olarak görüyor. Bu nedenle yeni Amerikan başkanının fiilen görevine başlayacağı 2025 yılı Ocak ayına kadar büyük savaşı ya da saldırıları başlatmak istiyor. İsrail hükümetinin görünen ana hedefinin Hizbullah`ı tamamen yok etmek için Lübnan`ın en azından bir bölümünü ilhak etmek; İran`a da savunma ve ekonomik altyapısını felç edecek ölçüde büyük saldırı düzenlemek ve İran rejimini sallamak olduğu görülüyor. Tabii bu savaşın gerçek anlamda Ortadoğu`ya yayılması Amerika`nın isteyeceği bir şey değil. Ancak savaş başladıktan sonra Amerika İsrail`i yalnız bırakmamak adına savaşa dahil olacaktır. Bunu en iyi İsrail başbakanı Netanyahu biliyor.
Netanyahu iktidardan düşerse
Birçok İsrailli analiste göre Netanyahu, iktidardan düştüğü zaman hapisle karşı karşıya kalacak. Çünkü hakkında İsrail`de açılmış birçok dava var. Karşısında çok örgütlü bir muhalefet ve birçok siyasetçi bulunuyor. Bu ortamda Netanyahu iktidarda kalmak için savaşı devam ettirmek zorunda hissediyor. Her yeni savaş, İsrail iç politika dinamikleri nedeniyle Netanyahu iktidarının uzaması anlamına geliyor. Netanyahu`nun mevcut sürekli savaş stratejisi bir noktada yenilgiye uğradığında umut odur ki mevcut İsrail hükümeti değişir ve Ortadoğu biraz daha sükûnete kavuşur.
Ayrıca liderler değişse de Amerika ve İsrail`in siyaseti değişmez diyenlere eski Amerikan başkan Obama döneminde mevcut İsrail başbakanı Netanyahu üzerine nasıl baskı uygulandığını ve mevcut İsrail ana muhalefet partisi lideri Yari Lapid`in 2022 yılında kısa başbakanlığı döneminde barış için nasıl fırsatlar oluştuğunu anımsayalım…
Harris, Michigan`da Arap liderleri ikna edebilecek mi?
Bu yazımızı son bir not ile bitirelim. Bu hafta, Demokrat parti adayı Harris, Michigan’da Amerikalı Arap Müslümanlarla bir araya gelecek. Amerika genelinde Amerikan vatandaşı Müslüman sayısı yüzde 1.1 olsa da Illinois Michigan gibi eyaletlerde yüzde 3`lerin üzerinde. Özellikle Michigan’da Müslümanların Demokat Partiye oy vermemesi çok kritik sonuçları olabilir. Geçtiğimiz günlerde önemli Müslüman liderler Gazze konusundaki net tutumu nedeniyle Yeşiller Partisi adayı Jill Stein`e desteklerini açıklamıştı. Bu ortamda Harris; `Trump seçilirse sonuç sizin için kâbus olur. Mevcut seçim ortamında bir şey yapamasam da seçimler geçtikten sonra barış yönünde adım atacağım” tadında mesajlar veriyor. Bakalım Arap liderleri ikna edebilecek mi?