İSO 500 üzerine…
İstanbul Sanayi Odası (İSO), her yıl geleneksel olarak yayımladığı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasının 2019 yılına ait olanını önceki gün kamuoyuna açıkladı.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın önderliğinde rakamlar yorumsuz bir şekilde ortaya konuldu.
Biz bu yazımızda 2019 yılına ait İSO 500 kuruluşunun nicel ve nitel taraflarını olumlu ve olumsuz yönleriyle hatırlatmak ve gündeme getirmek istiyoruz
Nicel değerlendirmeler:
Olumlu olanlar…
- 500 büyük sanayi kuruluşunun 411’i kar ve 89’u zarar etmiş.
- Yine 500 büyük sanayi kuruluşunun ihracat payı Türkiye ihracatının yüzde 42’sine ulaşmış.
- Olumsuz ekonomik koşullara rağmen çalışan sayısı sürekli artış içerisinde olmuş.
- Daha da önemlisi çalışanlara ödenen ücretler bir önceki yıla göre yüzde 20 ve 2017 yılına göre de yüzde 44 artış kaydetmiş.
- Öncelikle ileri teknoloji kullanan firmaların yarattığı katma değerdeki payı yüzde 20 iken 2019 yılında yüzde 23.5 düzeyine gelmiş.
- Aynı şekilde İSO 500 içinde yüksek teknoloji payı yüzde 3.6’dan yüzde 6.9’a çıkmış.
- Ar-Ge harcamalarının tutarı 9.7 milyar liraya ulaşmış ve bir önceki yıla göre yüzde 152 artış kaydetmiş.
Olumsuz olanlar…
- Reel büyüme yüzde 4.1 ile önceki yılların çok gerisinde kalmış.
- Yabancı sermayeli şirket sayısı geçen yılki gibi 117’de kalmış. Ancak bu sayı 2009 yılında 153 imiş. Dolayısıyla yabancı sermayeli şirket sayısı zaman içerisinde azalmış.
- 500 büyük sanayi kuruluşunun 2019 yılı satışları bir önceki yıla göre yüzde 16.4 artarak 1 trilyon 21 milyar liraya ulaşmış. Oysa bu performans önceki yıllarda bir kat daha fazlasıyla gerçekleşmiş. Yani ciro artışı düşük kalmış.
- Ancak, faaliyet karlılığı geçen yılın yüzde 14.6 gerisine düşmüş ve azalmış.
- Ne yazık ki finansman giderleri her yıl önemli bir kalem olmaya devam etmiş. 2017 yılında 35.1 milyar lira olan finansman giderleri 2018 yılında 95.8 milyar liraya yükselmiş ve 2019 yılında da üçte bir düşüşle 63.8 milyar lira olmuş.
- Faaliyet karları içindeki finansman giderlerinin payı da yüksekliğini korumuş. Bu oran 2012 yılında yüzde 34.1 iken 2018 yılında yüzde 88.9’a kadar yükselmiş ve 2019 yılında da yüzde 69.3’e gerilemiş.
- İSO 500’ün kaynak yapısı bozukluğunu sürdürmüş ve 2019 yılında yabancı kaynakların (borçların) payı yüzde 68.4’e kadar yükselmiş.
- Şirketlerin borçluluğu artmaya devam etmiş ve bir önceki yıla göre yüzde 23.7 artışla 406 milyar liraya çıkmış.
- Ancak, mali borçlar içerisinde uzun vadeli borçların payında artış yaşanmış ve yüzde 32.5’e kadar ulaşmış.
Nitel değerlendirmeler:
Olumlu olanlar…
- En önemli ve olumlu yani Türkiye’de cesur ve başarılı bir iş dünyasının ve iş insanının olması. Çalışkanlığı ve cesareti ile çok önemli bir beşeri sermaye olduğunu unutmamak lazım.
- Büyük sanayi kuruluşlarında kayıt dışılığın olmaması da çok önemli.
- Kurumsal yapılar ve işleyiş dikkat çekiyor.
Olumsuz olanlar…
- Sanayide çok ciddi olarak bilançolarda kaynak sıkıntısı var.
- Finansmana kolay ulaşım şart. Son zamanlardaki faiz indirimleri oldukça önemli gelişmeler.
- Bir ülkenin sanayisinin gelişmesinde hukuk sisteminin önemi tartışılmaz. Ne yazık ki üçlü bir hukuk yapısı ve iyi işleyen bir adalet sistemi olduğunu söylemek imkânsız.
- Sanayide girdi maliyetlerini ıskalayarak hareket etmek mümkün değil. Özellikle vergi, sigorta, enerji gibi temel girdi maliyetleri çok yüksek. Yüzde 40’lara ulaşan vergi ve sigorta yükleriyle, çok yüksek enerji fiyatlarıyla sanayinin dünya arenasında boy göstermesini beklemek hayal.
- Bunlar yetmiyormuş gibi merkezi ve yerel yönetimlerin, meslek kuruluşlarının getirdiği çeşitli yükler ve bürokrasi çok fazla.
Sözün özü:
Sanayi; çok önemli ve anlamlı bir kavram. Sanayide üretim var, istihdam var, katma değer var, ihracat var, yatırım var. Bunların hepsi ekonomide büyüme ve toplum refahı anlamına geliyor.
Sanayinin ve sanayicinin kültürü ile dokusu ile ekosistemi ile korunması ve geliştirilmesi şart.
Sanayinin asıl rekabet edeceğimiz, küresel yapıda yer alacağımız sektör olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
El değiştiren varlıklarla ve sanal işlemlerden yaratılmış katma değer ile kalıcı iyileşme ve büyüme olmayacağını bilmeliyiz.