İşleri, o işten anlayanlara verin
Her toplumun %2’si zeki ve yeteneklidir. Irktan, dilden, dinden, coğrafyadan bağımsız olarak… Toplumların kaderini; bu %2’ye nasıl davrandığı belirler. Ya onları “devlet başa” yapar ve ufukların efendisi olursun. Ya da “kuzgun leşe” atarak, uygarlığın taşrasına düşersin.
Türkiye; liyakatten ziyade sadakat ile insan kaynağı yöneten bir ülke… Sadece kamu değil, özel sektörde dahi “hamili kart yakinimdir” anlayışı geçerli… Siz bakmayın anlı şanlı kurumsal İK (insan kaynakları) süreçleriyle iş tutanlara… Zaten çoğu işletmemiz, kendi İK’sının işgali altında değil mi?
BİLEN ADAM İLE BİZDEN ADAM AYIRTINDA…
Bilen adamı yönetmek zordur. Kendine has fikirleri vardır ve doymamış yağ oranı yüksek, egosu ağır yönetici için “personnongrata” yani istenmeyen insan durumundadır. Ancak bilen insan olmadan da işletme yol alamıyor, kurum değer üretemiyor. Bilen insanı ancak bilge yönetici bilebiliyor, bulabiliyor.
Bizden insan ise basiretsiz yönetici, egosu yüksek patron için tercih sebebidir. Ne denilirse yapar, emri ikiletmez, aldığı buyruğu sorgulamaz. Görev insanıdır. İşi doğru yapar ama doğru işi yapar mı bilinmez. Ancak birinci sınıf yönetici birinci sınıf insan arar. İkinci sınıf patron ise üçüncü sınıf “bizden” insan peşindedir.
İKİ SORU İKİ CEVAP / Liyakate dair…
Liyakat neden hayatidir?
Nepotizm (yeğencilik-yakınına korumacılık) az gelişmişliğin üründür. Gelişmiş kurum; bileni bilir, bulur ve yönetir. Liyakat, işin ehli olmanın ifadesidir. “İşi ehline verin” düsturuna rağmen liyakati dışlayan bir yönetim anlayışımız var. Devletteki bir üst düzey makamı; dayıoğluna veya yandaşına verebilirsin. Fakat “kenara çekil bu beyin ameliyatını benim eniştem yapar” diyemezsin. Ya da milyonluk iş sürecini cahil cühela oğluna, kızına, yakınına verirsen, batarsın.
Zeki ve yeteneklileri nasıl bulabiliriz?
Onlardan daha akıllı davranarak… Rahmetli Vehbi Koç; otomotivden ziyade otomotivden anlayandan anlardı. Kanuni, kendinden daha güçlü şair olan Baki’den, Sokoliç’teki vaftisli Sokollu’dan, Ağırnaslı Mimar Sinan’dan anlardı. Onları bulur ve liyakat odaklı yönetirdi. Nasıl bulacağına gelince… Öncelikle “parasını benim verdiğim biri benden daha akılı nasıl olabilir” egosunu terk ederek işe başlayabilirsin.
Not - DOKTORALISINA BUNU YAPARSA
Bilen insan ile bizden insan arasında tercihi; liyakat değil sadakat olan tutum, orta gelir tuzağındaki patinajımızın en büyük sebepleri arasındadır. Yıllarca liyakat önerimizi YÖK, sözde dinliyormuş gibi davranmış ve “100/2000 Doktora Projesi” ihdas etmiş. Bu proje kapsamında, 2016- 2017 yılında, ülkemizin ihtiyacı olan 100 tematik alanda, 2000 öğrenci ile doktora programları başlatılmış. Ne kadar güzel değil mi? Güzel ama uygulaması? 48 ay boyunca, asgari ücretin altında kalmayacak burs verilecek ve program bitiminde istihdam sağlanacaktı.
Öğrendiğime göre proje kapsamındakiler için istihdam sağlanamamış. Doktoralı gençler soruyor; “prestijli projelerde çalıştırılıyoruz, Ales, dil, mülakat süreçlerinden geçtik, toplamda 6000 kişiyiz ve bizim yıllarımıza, devletin de bize harcadığı kaynağa yazık değil mi?”
Büyük bir heyecanla projelere başlıyoruz. Emek veriyoruz. Nitelikli insan kaynağımızı yönlendiriyoruz. Ve sonuç aşamasına yani istihdam noktasına getirmede eksik kalıyoruz. Sizce neyi eksik yapıyoruz?