İslam ülkeleri yoksulluk ve otoriter rejimlerin kıskacında
Son 15 günü Suriye haberlerinin baskısı altında geçirdik. Suriye, Türk Hükümeti ve halkı açısından önemli. Çünkü ülkemizde 3-4 milyon arasında Suriyeli göçmen yaşıyor. Üstelik son birkaç yıldır göçmenlerden şikayetler arttı, hatta göçmenler üzerinden siyaset yapan partiler türedi.
Suriye’de Esad’ın devrilmesi sonrası politik İslam soslu, hatta radikal diyebileceğimiz HTŞ ülkenin üçte ikisinde egemenliğini ilan etti. Geriye kalan bölgede ise ABD’ye sırtını dayamış terör örgüt PYD/YPG var. Türkiye’nin eğitip donattığı Suriye Milli Ordusu bu örgütle savaşıyor. Türkiye haklı olarak terör örgütünü ülke sınırlarından uzak tutmaya çalışıyor. Aslında bunda geç bile kalındı. Fakat ABD’liler terör örgütünün Suriye’den sökülüp atılmasına izin vermedi.
Bu arada 15 günde ülkede mantar gibi Suriye uzmanı türediğini gördük. Doğrusu bunların çoğu ipteki cambaz gibi tanınırlık peşinde. Eğer tersi olsa idi önce Suriye ve İslam ülkeleri üzerine sorular sorarak analiz yaparlardı.
Suriye’de Esad rejimi otoriterdi. Esad’ın ülkeden kaçtıktan sonra otomobil koleksiyonunun resimlerini gördüm. Tipik diğer diktatörler gibi büyüklük kompleksiyle yaşamış; Saddam, Hitler, Stalin de böyle yaşamıştı. Hatırlıyorum Moskova’ya gittiğimde ilk gözüme çarpan Stalin’in ucube gökdelenleri olmuştu. Aslında bir Hannah Arendt okuru olarak buna şaşırmamıştım.
Şimdi gelelim bizim saptamalarımıza. İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi İSEDAK’a (COMCEC) 57 ülke üye (beş ülke de gözlemci, birisi KKTC). İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkeleri dünyada 31 milyon km karelik bir alana sahipler. Yine bu ülkeler 2 milyarı bulan nüfuslarıyla (2022 verisi) toplam dünya nüfusunun %25'ini oluşturmakta. Nüfustan aldıkları bu paya karşın GSYH’de gerilerde kalmaktalar. 2022’de örgüte üye ülkelerin GSYH’si 8,7 trilyon dolara ulaşsa da ancak dünya GSYH’sinin yüzde 8,7'sini üretebildiler. Yine üye ülkelerin toplam ticaret hacmi 5,2 trilyon dolar olurken dünya toplam dış ticaret hacmindeki payı yüzde 10,5 düzeyinde kaldı. Üstelik bu rakama petrol ve doğal gaz satışları sayesinde ulaşılabildi.
Bu verilere bakıldığında, İslam ülkelerinin yoksul ülkeler olduğu açıkça görülmekte. Nitekim dünya kişi başına GSYH 12.884 dolarken bu tutar İSEDAK ülkelerinde ancak 4.581 dolar olabildi. İslam ülkelerinin çoğunda bu ortalama gelire bile erişilememekte. Kişi başına GSYH, benim kabile (şirket) devlet dediğim Katar, BAE ve Kuveyt gibi ülkeler dışarıda bırakıldığında, daha da aşağıya düşmekte. Bundan dolayı da dünyanın en yoksul ülke sıralamasında ilk üçte İslam ülkeleri var. Bunlar Afganistan, Güney Sudan ve Sierra Leone.
İslam ülkelerin önemli bir kısmında yoksulluğun yüksek olmasının altında bu ülkelerin otoriter rejimlerle yönetilmesi gelmekte. Dünya demokrasi endeksine göre hiçbir İslam ülkesi normal bir demokrasiye sahip değil. Endekste en iyi durumda olan ülke Malezya. Onun da sıralamadaki yeri 40. Bu ülkeler arasında en uzun süredir demokrasi savaşı veren Türkiye’nin bile endeksteki yeri 102.
Ele aldığımız ülkelerin siyasal İslam’ın tuzağına düşmelerinde elbette emperyalist ülkelerin payı büyük. Kendi ülkelerinde demokrasi havarisi olarak dolanırken Orta Doğu’da, Afrika’da, Asya’da bu otoriter rejimlerle işbirliği içindeler. Kimi zaman daha da ileri giderek ülkelerde darbe yapmaktalar. Mısır, Türkiye, Irak, Suriye, Libya ve Tunus bunlardan sadece birkaçı.
Batılı ülkeler rönesans, aydınlanma hareketiyle demokrasiye yönelirken yaptıkları en önemli reform, dini, kamusal alan dışına itmeleri oldu. İslam ülkelerinde bu olmadı. Etnik ve dinsel ayrımcılık İslam ülkelerinin daha büyük cenderelerin için düşmesine kaynaklık etti. Türkiye, Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde 20. yüzyılın sonuna kadar kendisini siyasal İslam’ın tuzağından büyük ölçüde korudu. Ancak Cumhuriyet’in temel unsurlarının 1950 yılından itibaren örselenmeye başlaması bizde de dinsel ve etnik kimlik üzerinden politika yapan siyasal partilerin parlamasına neden oldu.
Bu kimlik bir an önce devlet korumasının dışına koyulmalı. Neden mi? Suriye’deki görüntüleri cambaz yorumcuların sesini kapatarak izleyin, sonra siz karar verin.
Okuma önerisi: Timur Kuran, İslam ve Ekonomik Azgelişmişlik: Tarihsel ve Çağdaş Bağlantılar.