İşgücü istatistikleri kötü, dolayısıyla durum iyi!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ İstihdam ve işsizlik verileri günümüz koşulları için hiç de fena değil, hatta iyi bile; ne var ki bunlara ilişkin istatistiklerde durum çok kötü.

✔ Veriler iyi, istatistikler nasıl kötü olabilir diye düşünenlere... İstatistikler kötü olduğu için, kötü ve gerçeği yansıtmaktan uzak tutulduğu için veriler iyi görünüyor.

Dikkat ediniz; vahim olan istihdama ve işsizliğe ilişkin veriler değil. Vahim olan bunlara ilişkin istatistikler...

İşgücü istatistikleri korona dolayısıyla alınan önlemlerin işgücü piyasasına aydan aya çok farklı etki etmesi yüzünden anlamını aylar önce yitirdi.

Bu istatistiklerin gerçek durumu yansıtmaktan uzak kalmasının temelde iki nedeni var.

Bunlardan biri hesaplamanın üç ayın ortalaması şeklinde yapılması. Aydan aya hızla değişen koşullar yüzünden üç ayın ortalaması gerçek durumu göstermekten uzaklaştı. Bu hesaplama yöntemi yüzünden bakın neler oldu..

Şubat: Ocak, şubat, martın ortalamasını gösteren veride korona etkisi çok azdı. Çünkü istihdamı etkileyen kısıtlama önlemleri martın sonuna doğru gündeme gelmişti.

Mart: Şubat, mart, nisanın ortalamasını gösteren verinin en az bir buçuk ayı korona etkisinin zirve yaptığı dönemdi. Martın son on günü ile özellikle nisanın tümünde kısıtlamalar en yoğun şekilde uygulandı. Ama biz işsizliğin mart ayında hem bir önceki aya göre, hem bir önceki yıla göre azaldığını gördük.

Nisan: Mart, nisan, mayısın ortalamasını gösteren orana, martın son on günü, nisanın tümü ve mayısın ilk on günü kısıtlamayla geçtiği halde korona neredeyse hiç yansımadı. Yılın en düşük işsizlik oranı nisanda oluştu.

Mayıs: Nisan, mayıs ve haziran ortalamasından oluşan verinin nisanın tümü ve mayısın ilk on günü olmak üzere yaklaşık yarısı neredeyse yarısı kısıtlamayla geçti. Ama mayıstaki işsizlik oranı da çok düşüktü.

Haziran: TÜİK’in dün açıkladığı mayıs, haziran ve temmuz ortalamasına ilişkin veride kısıtlama etkisi mayısın ilk on günüyle günüyle sınırlı. Ama işsizlikte sınırlı da olsa bir yükselme gözlendi.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de halen 18 yaşından küçük ve 65 yaşından büyük yaklaşık 1.4 milyon çalışan var. Bu yaş grubundakiler için getirilen sokağa çıkma yasağı yüzünden bu insanlar fiilen çalışamadı. Ne var ki 1.4 milyon kişi bu yasak üç ayı kapsayacak şekilde uygulanmadığı için hiçbir ayın verisine tam olarak yansımadı. Ama hesaplama ay bazında yapılmış olsa işsizlik verileri çok farklı oluşacaktı.

İşsiz ama işsiz sayılmayanlar

Kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılanların sayısı 3 milyon, işten çıkarma yasağı çerçevesinde ücretsiz izne çıkarılanların sayısı ise 2 milyon dolayında. Bu 5 milyon kişi, istihdamda sayılıyor.

Süresi uzatılan bu uygulamalar bittiğinde bu 5 milyon kişinin kaçı işini kaybedecek, tahmin yürütmek zor. Ama şu kesin, bu 5 milyon kişinin hepsi işbaşında olmayacak.

İşte bu durum da işgücü istatistiklerinin gerçek durumu yansıtmaktan uzaklaşmasına yol açtı.

Kökten değişiklik şart...

İşgücü istatistiklerinin gerçeği ortaya koyabilir olması için öncelikle hesaplamayı üç ayın ortalamasını alarak yapmaktan vazgeçmek gerekiyor.

İtiraz sesleri hemen yükselecektir, eminiz; "Bizim hesaplamamız Uluslararası Çalışma Örgütü normlarına uygun” diye.

Ama ne yaparsınız ki bu normlar Türkiye gerçeklerine uymuyor!

İşsizlikte geçen yıldan iyiyiz!

TÜİK yeni seri işgücü istatistiklerini 2014 yılından bu yana hesaplıyor. Biz de yeni seriye göre olan aylık oranları çıkardık.

Altı buçuk yıllık dönemde işsizliğin en düşük ve en yüksek gerçekleştiği beş aya baktık. En düşük oranlar çok geride kalmış.

İlginç olan en yüksek gerçekleşmenin yılı. Herkes görüyor ve yaşıyor; korona yüzünden bu yıl tüm dünya ekonomileri gibi bizim ekonomimiz de alt üst oldu, işsizlik tırmandı, üretim dip yaptı.

Ama bakıyorsunuz, TÜİK’in hesaplamasına göre işsizlikte geçen yılda daha iyi durumdayız. En yüksek oranları gösteren beş sarı kutunun tümü 2019’da.

Bu hesaplama yöntemi işsizliğin gerçek düzeyini ortaya koymaktan uzak, derken haksız mıyız?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar