Irak’a çıkarma yapacak iş dünyamıza notlar!

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Hasan Kocasoy

PineZone Danışmanlık Genel Müdürü

(Eski Bağdat Ticaret Müşaviri)

 

Her geçen gün Irak’tan daha önce alışık olmadığımız haberler ve görüntüler geliyor. Güvenlik sorunları azalsa da hala yüksek olan ülke riskine ve ABD ile İran’ın çıkarları arasında sıkışmasına rağmen, geleceği pamuk ipliğine bağlı mevcut koalisyon hükümeti fena iş çıkarmıyor.

2021 yılındaki seçimlerden sonra Başbakanın belirlenebilmesi neredeyse bir yıl sürdü. Ancak Sudani, bu zor koşullar altında kendisinden hiç beklenmedik bir performans sergiledi. “Irak’ta bundan sonra silah sesleri değil, inşaat sesleri duyulacak” diyerek son 35-40 yıldır dokunulmayan ülke altyapısını elden geçirmek için geniş çaplı bir seferberlik başlattı. Irak’ın parasının Irak’ta kalması için önlemler aldı. Komşu ülkeler başta olmak üzere, ikili ilişkileri geliştirmek için cesur adımlar attı.

Petrol ve gaz sektöründe yeni dev yatırımların yanı sıra Faw Limanı, Bağdat Metro Projesi, Kalkınma Yolu gibi toplamı 40-45 milyar dolarlık mega projeler, uluslararası alanda Irak’a bakış açısını değiştirdi. Sadece 2 yıllığına da olsa istikrara kavuştukça Irak’ın hızlı bir şekilde dönüşebildiğini herkes görmüş oldu.

Aslında Başbakan Mohammed Shia Al-Sudani’nin ofisini son bir ayda ziyaret eden yabancı şirketler, Irak’ta neler olduğunu anlamak için ipucu veriyor. Uluslararası petrol şirketlerinin dışında artık, pek çok farklı sektörden Çinli, Alman, Fransız, Mısırlı, Ürdünlü, Lübnanlı, Suudi, ABD’li, İngiliz, Avusturyalı, Güney Koreli, İsviçreli, hatta Finlandiyalı şirketler Başbakanın ofisinde boy gösteriyor. Üstelik yeni gelenlerin çoğu kendi finansman olanaklarını beraberinde getiriyor.

 

Türk şirketleri, büyüyen pastadaki payını neden büyütemiyor!

İhracatçılarımız bir taraftan Çin, İran ve diğer ülke mallarının fiyatlarıyla rekabet etmeye çalışırken, bir taraftan da yerli üretimi olan ürünlerde ithalat yasakları ya da keyfi gümrük duvarlarıyla mücadele etmek zorunda.

Irak Hükümeti, yerel üretimi desteklemek için hem kamu alımlarının tamamını yeni kurulan fabrikalardan yapıyor, hem de yerli üretimi olan ürünlerde ithalatı kısıtlıyor. Özellikle Körfez ülkelerinin, kısa süre içerisinde çok sayıda alım garantili yatırıma giriştiği görülüyor. Üstelik bu yeni fabrikaların çoğu, esaslı üretim yapmak yerine, montaj ya da dolum tesisi olarak faaliyet gösteriyor. Irak pazarını diğerlerinden çok daha iyi bilmelerine ve köklü ticari ilişkilere sahip olmalarına rağmen, potansiyeli bulunan Türk şirketlerinin çok azı Irak’ta yatırım yapabiliyor. Potansiyeli yüksek şirketlerimizin çoğu ya sermaye koymaktan çekiniyor ya da sermaye bulamıyor.

Müteahhitlik sektöründe de durum aynı. Irak Hükümeti, inşaatı yarım bırakıp kaçan müteahhitlerden usandığından, işlerin çoğunda artık avans vermiyor. Ülkemizdeki mevcut finansal koşullar (faiz oranları, düşen firma limitleri, vb.) nedeniyle müteahhitlerimiz, proje bedeli üzerinden %5 oranında teminat vermekte ve avanssız mobilizasyon maliyetlerini karşılamakta zorlanıyor. Bu noktada yerel şirketler devreye giriyor ve projenin özel davetle alınması, idare ile ilişkilerin yürütülmesi, gayri resmi komisyonların ödenmesi ve teminat sorununun çözülmesi karşılığında, inşaat anlamında esaslı bir iş yapmadan projenin ortağı oluveriyorlar. Bu ortaklıklar bazen yolunda giderken, bazen de toksik ilişkilere dönüşebiliyor.

Müteahhitlerimiz bir taraftan finansal açmazları riskli yöntemlerle çözmeye çalışırken, bir taraftan da finans gücü yüksek Çinli veya yeni diğer rakiplerle zorlu fiyat rekabetine giriyor.

Kısa vadede müteahhitlerimiz için önemli bir risk de yerel şirketler olacak gibi görünüyor. Girdikleri ortaklıklar sayesinde iş bitirme belgesi alan ve deneyim sahibi olan çok sayıda Iraklı şirket, yakın zamanda ihalelere girmek için yeterli hale gelecek. Ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri serbest bölgeleri üzerinden âtıl yabancı şirketleri kopyalayarak ya da yüksek iş bitirmesi olan Ukraynalı müteahhitlik şirketlerini satın alarak kısa yoldan büyük işlere kalkışan Iraklı şirketler, piyasayı daha da karıştıracak gibi görünüyor.

 

Neler yapabiliriz?

Kalkınma Yolu ve Irak’ın su projeleri başta olmak üzere Türkiye-Irak ilişkilerini ilgilendiren işleri Türk şirketlerinin alması konusunda ilgili makamlarımızın çok ciddi çalıştığını biliyoruz. Bu defa daha sağlam adımlarla ilerliyor gibiyiz. Siyasi ve askeri anlamda zirveye çıkan ikili ilişkilerimizi somut ekonomik adımlarla taçlandırmak için en doğru zaman!

Ancak, içerden sızan bilgilerden, bizi doğrudan ilgilendiren projelerde dahi, Irak makamlarının pastanın büyük diliminin Çinli şirketlere verilmesine sıcak baktığı anlaşılıyor. Bu nedenle, Irak’ın Türk şirketleriyle çalışmayı daha cazip bulmasını sağlayacak yeni çözümler üretmemiz gerekiyor.

Bu noktada, akla ilk gelen, Irak’ın Çin’le imzaladığı anlaşmaya benzer şekilde, petrol karşılığı müteahhitlik hizmetleri vermemize olanak sağlayacak bir mekanizma kurulması! İlgili kurumlarımız ve müteahhitlerimizin ortak gayretiyle Irak’ın da kabul edebileceği bir yöntem bulunabileceğini düşünüyorum.

Bahse konu model kurulabilirse, ülkemizi ilgilendiren altyapı projelerine ilaveten, TOKİ koordinasyonunda, yüzbinlerce konut ihtiyacı olan Irak’ta şirketlerimiz için geniş bir alan açılması mümkün hale gelebilir.

Diğer taraftan, müteahhitlerimizin teminat mektubu sorunlarını çözecek finansal bir model geliştirilebilir. Türkiye Müteahhitler Birliği başta olmak üzere, müteahhitlik sektör kuruluşlarımız ve finans kuruluşlarımız gerek Irak’a yönelik finansman yöntemlerinin çeşitlendirilmesi gerek maliyetlerin düşürülmesi gerekse oluşturulacak global bir sigorta havuzu üzerinden Irak’ta iş yapacak şirketlerimizin teminat taleplerine cevap verilmesi sağlanabilir. Hatta bu konuda, İhracatı Geliştirme Fonu’na benzer şekilde bir yapı kurulması değerlendirilebilir.

Öte yandan, asli üretimin ülkemizde yapılması ve/veya ülkemizdeki üretim zincirine bağlı bir altyapı oluşturulması koşuluyla, kapasite fazlası nedeniyle âtıl olan üretim tesislerinin Irak’a taşınması ilgili sektör kuruluşlarımızca koordine edilebilir.

Bu öneriler çeşitlendirilebilir. En kötü günlerde dahi bırakmadığımız Irak pazarında, payımızı korumak ve büyütmek için yeni ve cesur politikalara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Son duyan ilk konuşur! 28 Eylül 2024