İnternetten otomobil satanların dikkatine
Koronavirüs salgının ülkemizde azalmaya başlamasıyla birlikte, yaşamlarımız normalleşmeye (!), ekonomi de hareketlenmeye başlamaktadır. Hareketlenmenin olduğu sektörlerden birisi de otomotiv sektörü. Ancak, halihazırda ikinci el otomobil satışlarındaki hareketlenme sıfır araç satışlarına göre daha fazla. Bahar aylarında alışık olduğumuz bu durum, korona salgını nedeniyle içinde bulunduğumuz aylara kaymış gözükmektedir. Diğer taraftan, zaman kayması dışında, her sene yaşanan hareketlenmeden bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Örneğin, otomobil üreten fabrikalar korona döneminde üretime ara verdiğinden, gerek yerli üretim gerek ithalat talepteki artışa uyum gösteremeyebilecektir. Bu etkinin sonucu olarak, ikinci el araç piyasasında yüksek fiyat artışları ve fiyat oynaklıkları yaşanmaktadır. Öyle ki, ikinci el araçların fiyatı neredeyse sıfır araçlara yaklaşmış durumdadır ve aynı aracın fiyatı kısa sürede değişmektedir. Hatta araç fiyatında anlaşılıp kapora alınmasına rağmen, satıcıların araç fiyatını artırıp daha yüksek fiyat istediğine dair haberler basına yansımaya başlamıştır. Bu fırsatçı davranış örneğinde yaşanan sosyal ve ahlakî dejenerasyonu sosyologlara ve filozoflara havale edip konunun vergi hukukundaki yansımalarını inceleyeceğiz.
İkinci el araç satışında, birçok iş modelinde olduğu gibi iki tip yöntem bulunmaktadır. Fiziksel ve dijital mağaza. İlki, hepimizin bildiği galericiler tarafından uygulanmaktadır. Fiziksel bir işyerinin olduğu bu modelde, galerici bir vergi mükellefi olup kazancı üzerinden duruma göre gelir vergisi veya kurumlar vergisi ödemektedir. Sektördeki büyük oyuncuların kendi internet siteleri üzerinden yaptıkları satışları da bu yazı bağlamında ilk modelde değerlendirmekteyiz. İkinci model ise dijital ortamda aracı internet siteleri vasıtasıyla yapılan satışlardır. Dijital ortamda faaliyette bulunan çeşitli aracılık sitelerinde araç sahipleri veya galericiler açtıkları hesaplar (sanal mağazalar) aracılığıyla araçlarını satışa çıkarmaktadırlar. Bu modelde, aracılık sağlayan internet sitesi, bireysel satıcıların yıl içindeki araç satışlarına bir kota koyarak kotaya kadar olan satışlardan bir ücret (ilan ücreti) almazken, belli sayıdan sonraki araç satışından ücret alabilmektedir. Galericiler ise satışa çıkardıkları araç ilanları için bu internet sitelerine ücret ödemektedirler. Görüldüğü üzere, aracı internet siteleri araç satışını ticari olarak yapanla yapmayan arasında bir ayırım yapıp ona göre ücret almaktadır.
Peki, konunun vergi mevzuatı karşısındaki durumu nasıldır? Öncelikle yazımızın konusu galericiler değildir. Onların ister fiziki, ister sanal ortamda yaptıkları satışlar nedeniyle oluşan vergisel yükümlülüklerini yerine getirdiklerini varsayıyoruz. Bu durumda, yazımızın konusuna özellikle dijital ortamdaki internet siteleri aracılığıyla satış yapan gerçek kişiler girmektedir. Bu durumda soru, bu kişilerin gerçekleştirdikleri araç satışlarının vergisel sonuçlarına yoğunlaşmaktadır.
Gerçek kişiler, elde ettikleri gelirler üzerinden gelir vergisi öderler. Gelir vergisi de Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nda yer alan hükümlere göre hesaplanır. GVK’da bir gelir unsurunun vergilendirilebilmesi için Kanunda sayılan gelir unsurlarından birine girmesi gerekir. Bu unsurlardan birine girmeyen bir gelir, gelir olsa da gelir vergisinin konusuna girmez. Peki bu gelir unsurları nelerdir? 1) Ticari kazanç, 2) Ziraî kazanç, 3) Serbest meslek kazancı, 4) Ücret, 5) Menkul sermaye iradı, 6) Gayrimenul sermaye iradı, 7) Diğer kazanç ve iratlar. Son unsur olan diğer kazanç ve iratlar da değer artış kazancı ve arizî kazançlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Ticari işlerin arızî olarak yapılması veya bu nitelikteki işlere aracılıktan elde edilen kazançlar arızî ticari kazanç kapsamındadır.
Otomobil gibi menkul malların satılması, GVK’da sayılan gelir unsurlarından hiç birisine girmemektedir. Ancak, araç satışı ticari olarak yapılıyorsa ticari kazanç, arızî ticari faaliyet şeklinde yapılırsa diğer kazanç olarak vergiye tabi olacaktır. Bu durumda, yapılan faaliyetin ticari (arızî ve devamlı) olup olmaması vergilendirme açısından önemlidir. Peki, ticari kazanç nedir? GVK’nın 37. maddesinde her türlü ticari ve sinai faaliyetten elde edilen doğan kazancın ticari kazanç olduğu belirtilmiş ama ticari faaliyet tanımlanmamıştır. Bu durum da bizi Ticaret Hukukuna, dolayısıyla Türk Ticaret Kanunu (TTK)’na yönlendirmektedir. TTK uyarınca ticari faaliyet ticari işletmeden yola çıkarak tanımlanmaktadır. Buna göre ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bu tanım uyarınca ticari işletme 3 unsuru taşımaktadır: 1) Esnaf işletmesi sınırını aşması, 2) Devamlılık, 3) Bağımsızlık. Yargı kararlarında bu unsurlara ilave olarak ticari bir organizasyonun varlığı da aranmaktadır. Öyleyse, bir ticari organizasyon içerisinde devamlı ve bağımsız olarak yapılan faaliyet ticari faaliyet olup bu faaliyetten elde edilen kazanç ticari kazançtır. Devamlılık unsurunun olmadığı durumda ise arızî ticari kazanç söz konusu olacaktır.
İnternet siteleri aracılığıyla yapılan ikinci el otomobil satışlarının durumu yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda nasıl değerlendirilmelidir? Bu soru bizi son zamanların popüler konusu “dijital işyeri” kavramına çıkarmaktadır. Diğer bir ifadeyle, internet siteleri üzerinden yapılan bu satışlar ticari faaliyet olarak değerlendirilebilir mi? Gerek Vergi Usul Kanunu (VUK), gerek Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları iş yerini fiziksel bir ortamdan yola çıkarak tanımlamıştır. Ancak, Maliye VUK’taki iş yeri tanımının dijital platformları da kapsadığı görüşünde olup son zamanda bu yönde özelgeler vermekte ve tarhiyatlar yapılmaktadır. Konunun uluslarararası vergilendirmeye ilişkin boyutu ayrıca değerlendirilmelidir. Zira, uluslararası anlaşmalar millî mevzuatımızın önündedir.
Bu noktada, fiziksel iş yeri olmasa bile başkasının kurduğu ticari organizasyon (internet sitesi) aracılığıyla ticari saikle hareket edip kazanç sağlayanların vergilenip vergilenemeyeceği sorusu öne çıkmaktadır. Ticari faaliyette esaslı unsur, ticari organizasyonun varlığı ve devamlılıktır. Bir ticari organizasyon aracılığıyla devamlı olarak alım satım yapılıyorsa ticari kazanç oluşmuş demektir. Devamlılık unsurunun tespiti ise ayrıca önemlidir. Maliye, (özellikle gayrimenkul satışlarında) aynı yıl içinde birden fazla satışı devamlılığa karine olarak kabul etmektedir. Vergi yargısının da bu konuda kesin bir görüşü mevcut değildir. Bu görüşün lehinde ve aleyhinde kararlar mevcuttur. Bizce devamlılık için salt satılan araç sayısı yeterli olmamalı, ya da en azından daha yüksek sayıda (örneğin en az 5) satış halinde devamlılık unsurunun oluştuğu kabul edilmelidir. Böyle bir düzenlemenin de “kanunla” yapılması en doğru yol olup, dijital iş yeri tanımının da VUK’taki işyeri tanımına açıkça eklenmesi tartışmaların önünü kesecektir. Özetle, internet sitelerinde yıl içinde birden fazla araç satanların ticari kazanç (en azından arızî ticari kazanç) elde ettikleri gerekçesiyle vergilendirilme durumları bulunmaktadır.
Sözün özü: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.