İnsan Madeni
Yıl 1980
Yer: Beştepe, Ankara. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin olduğu mahalle, o zamanlar devlet memurları ve dar gelirli - işçi gecekondu sakinlerinin yaşadığı bir mahalleydi. Fakirin fakir olduğunun hissettirilmediği, zenginin parasını sakladığı, herkesin bir arada yaşadığı bir yerdi. Okulda tek tip önlük giyerdik. İlk önce siyahtı sonra mavi olmuştu. Herkes eşitti.
Biz de ailecek Beştepe’nin Şenyuva mahallesinde otururduk. Babam üniversitede öğretim üyesiydi. Annem de eczacı. Şimdi AŞTİ’nin olduğu yerler buğday tarlasıydı. Oralarda kardeşimle koşuştururduk. Çocukluğumuzun ilk dönemini düşe kalka bu tarlada ve mahallede geçirirdik. 4.’ü sınıfta Şenyuva’dan o zamanlar yolları kardan kapanan ve kışın kurtların indiği Beysukent’e taşınınca çocukluğum daha da bir eğlenceli oldu ama Şenyuva Mahallesindeki hayatımı ismi gibi hep güzel hatırladım.
İlkokulun ilk 3 sınıfını aynı sınıf öğretmeniyle Beştepe-Sofuoğlu İlkokulunda ücretsiz okudum. Masmavi gözleri olan sınıf öğretmenim gerçekten çok sevecen ve anlayışlıydı. Birinci sınıfta hiç yerimde oturamayıp, tüm dersleri ayakta dinlememe bile izin vermişti. Onu çok sevdim. İlkokula başlayan ufak bir çocuk için en önemli şeylerden biri onu anlayan ve seven öğretmenleri olması ki çocuk okulu sevsin, ilgi duysun, okumayı, meraklanmayı öğrensin. Okula ve eğitime daha ilk baştan küsmesin. Ben şanslıydım.
Sevgili öğretmenim bana sadece eğitim hayatımdaki ilk bilgileri değil, bana hayatım boyunca hep yanımda olacak, hep sırtımı dayadığım, her sıkıntıda başvurduğum ve çok sevdiğim kainatın dili olan matematik dersini sevdirdi. Hem de bedava. Ertesinde TED Ankara Kolejinde tüm hayatım boyunca hayatımı değiştirecek ve akıcı olarak kullanacağım İngilizceyi öğrendim. Bu eğitim ücretliydi ama çok kaliteliydi ve o zamanlar bir memur maaşı yıllık okul taksitlerini ödemeye yetiyordu. Ertesinde ODTÜ’de aldığımı okuduğunu anlama ve okuduğum bilgileri hayata adapte edip çözüm üretme eğitimi beni ben yapan önemli hususlardan biri oldu. Bu da ücretsizdi. Yani bu eğitimleri almak için zengin olmanıza gerek yoktu.
Tam 43 sene sonra, yıl 2023, çocuklarımı anaokuluna gönderiyorum. Fiyatlar ateş pahası. Eğitim veya eğitimsizlik arasında seçime zorlanıyorsunuz. Eğitime erişim fakir, alt gelir, orta gelir, orta üst gelir, üst gelir, çok zengin için farklı farklı olmuş. Üniversite sayısı fazla ama dünya çapında ücretsiz ve kaliteli eğitim veren kurum sayısı çok az ve onlarda ödeneksizlikten iyice eskimeye başlamış durumda. Ne ilkokullarda ne orta öğrenimde ne de üniversitede ücretsiz eğitim veren düz okullarımız yeterli, ne de Anadolu liselerimiz, fen liselerimiz ve üniversitelerimiz 1990’lardaki kuvvetlerinde. En azından bize başvuru yapan iş adaylarından biz bunları gözlemliyoruz.
Günümüzde ilkokulda mecburu İngilizce öğretmeden ilkokul mezunu çıkardığımızdan dolayı çocuklarımızın geleceğini uçurumdan aşağı atıyoruz.
İngilizceyi akıcı konuşan biri dünyanın her yanında her işi yapabilir, göçebilir, yurtdışında şirketler kurabilir, çalışıp para kazanıp Türkiye’nin lobisini yapabilir.
Örnek olarak Hint kökenli Amerikalılar şu anda Amerika’nın hane halkı geliri en yüksek ve en zengin göçmen grubu. 2021 rakamlarına göre yılda bir Hint Kökenli Amerikalı ailenin evine 136,418 ABD doları para girerken beyaz bir Amerikalı ailenin evine ise bu rakamın yarısından biraz daha fazla 73,594 ABD doları giriyor. Hintlilerin evine giren gelir tüm Amerika’daki etnik grupların hepsinden yüksek.
Hintliler göçmen olduklarından, tabi ki çok çalışkanlar ve azimliler. Ama diğer etnik gruplara göre çok büyük avantajları var. Küçük yaştan başlayarak akıcı İngilizce öğreniyorlar. Ek olarak Hindistan’dan Amerika’ya yeni göçen ve hızla yükselen Hintliler, Amerika’ya göçmeden sıkı bir mühendislik, finans ve bilişim teknolojileri eğitiminden geçiyorlar.
Biz de ise şu anda bırakın orta öğrenim mezunlarının akıcı İngilizce konuşmasını en iyi üniversitelerden mezun olanların dahi İngilizcesi maalesef yeterli değil. Eğitimde İngilizce çok yetersiz. Sonra hepimiz televizyonlarda görüyoruz. Dünyada dikkat çeken yapımlarda yer alan yıldızlarımız ya da futbolcularımız, teknik direktörlerimiz röportajlarda yeterli İngilizce bilgisine sahip olmadıkları için ülkemizin reklamını yapma fırsatını kaybediyoruz. Ek olarak İngilizce bilmeden uluslararası olabilme fırsatını da kaçırıyorlar. Halbuki çok akıllı ve yetenekli, birçok alanda dünya çapında insan kaynağına sahibiz.
Dünyanın ve internetin iletişim dili İngilizceyken kendi çocuklarımızın İngilizceyi hakkını vererek konuşamaması onların yetiştiklerinde dünya ile rekabet kabiliyetlerini çok azaltıyor. Türkiye’de İngilizce öğreniminin ilkokulun ilk sınıfından başlayarak mecburi olması ve öğrencilerin bir üst sınıfa geçmesi için mecburi başarı kriteri olarak konumlanması ülkenin önünü çok açacaktır.
Böylece insanımız sadece Türkiye’de değil tüm dünyada iş bulma imkanına sahip olacaktır. Derdini dermanını, aklını, fikirlerini tüm dünyaya eksiksiz olarak anlatabilme yetisine sahip olacaktır. İş insanlarımız ve devletimiz İngilizce öğrenme ve öğretme seferberliği başlatırlarsa emin olun 15 – 20 sene sonra tüm dünyaya dağılmış Türk kökenli diasporamız olacak ve çok daha fazla Türk, dünya ile ticaret yapar hale gelecektir.
Bunun yanına kuvvetli bir matematik ve beşeri bilimler eğitimi ile bir de bilişim teknolojileriyle alakalı kodlama ve benzeri dersleri de mecburi olarak çocuklarımıza okullarımızda hakkını vererek öğretebilirsek, insanımızın ve dolayısıyla ülkemizin önünde kimse duramaz.
Bizim altın ve petrol madeninden daha değerli 85 milyonluk insan madenimiz var. İnsanı nasıl işlerseniz size öyle geri dönüşü olur.
Her şeyin başı insan. İyi eğitilmiş insanın başaramayacağı hiçbir şey yok. İnsan en değerli madendir. Ve biz de bu maden var.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
“Milli eğitimde süratle yüksek bir seviyeye çıkacak olan bir milletin, hayat mücadelesinde maddi ve manevi bütün kudretlerinin artacağı muhakkaktır.” Mustafa Kemal Atatürk