İnovasyonların arkasında sömürgecilik mi var?
2 yılı aşkın bir süredir yürüttüğümüz bilimsel araştırma sonuçlarını sunmak üzere İsveç’te, inovasyon ile ilgili alandaki en önemli etkinliklerden birisi olan R&D Management konferansındayım. Ar-Ge ve inovasyon konularını çalışan dünyanın her köşesinden 700 üzerinde bilim insanı üç gün boyunca bir aradaydık. Brezilya’dan 33, Hindistan’dan 20 akademisyenin katıldığı konferansta Türkiye’den sadece 2 bilim insanının yer alması üzüntü verici.
Stockholm yere tek çöp atmaya kıyamayacağınız yeşil dijital bir şehir. Metrolar/otobüsler dk gecikmiyor. İnsanlar birbirine son derece saygılı. Yüzler gülüyor. Benim gördüklerim gayet mutlu. “Kuzey ülkeleri depresiftir” altı dolu olmayan bir sava benziyor. 66 bin dolar kişi başı gelir ile dünyanın en zengin ülkelerinden birisi. Türkiye ortalaması ile kıyaslamaya dahi utanıyorum.
Peki, 10 milyonluk bir ülke sıra dışı bir gelişmeyi nasıl başardı da biz böyle fakir kaldık?
Petrole dayalı bir ekonomi söz konusu değil. Somon balığı tüm ülkeyi zengin edebilir mi? İsveç’in hiç kolonisi de olmamış. Bazılarının her durumda konuyu sömürgeciliğe bağlaması için gerekçe ortadan kalkıyor. Geriye ne kalıyor?
Tüm Dünyanın bildiği İsveç’in bazı inovatif markaları: Volvo, Ericsson, IKEA, H&M, Electrolux, Spotify, SAAB, BAE Systems, SAS, ABB, Scania.
Liste uzuyor ama tüm bu şirketlerin arkasında bilim, teknoloji ve çok çalışmak var. İsveç bilimsel araştırma çıktısında dünyanın en iyilerinden. Alfred Nobel’in bir bilim adamı ve mühendis olduğunu unutmayalım. Konferansın gerçekleştiği KTH Royal Teknoloji Enstitüsü 1827 yılında bilim insanı yetiştirmek ve teknoloji geliştirmek için kurulmuş. 1800’lerde biz ne yapıyorduk? Yanıtı yine size bırakayım…
Felsefe olmadan bilim olmaz. Bilim ve teknoloji yapılmadan inovasyon çıkmaz. İnovasyon yoksa yoksulluğa mahkumuz. İnovasyon karnımızın, felsefe zihnimizin doyması için şart! Bilimden/eğitimden uzak bir şekilde, bu ülkeyi fukaralığa mahkûm eden adamları asla affetmeyeceğiz…