İnovasyon-savunma-siyaset ilişkisi
İnovasyonu eğer “gelir yaratan yenilik” olarak tanımlıyorsak, savunma projelerini her zaman inovasyon olarak nitelememiz zor olabilir, çünkü savunma sanayisinde öncelik gelir üretmek yerine ülkenin geleceğini güvenlik altına almaktır. Bazı ürünler, hiç kullanılmayacak ve kimseye satılmayacak olsa dahi caydırıcı etkisinden dolayı geliştirilir. Bazen alanında en iyi firma ile değil en güvenilir olan ile en iyi ürün ile değil en stratejik olan ile çalışabilirsiniz. Savunma sanayisinde serbest piyasa koşulları tam olarak işlemez. O açıdan savunma projelerini inovasyondan daha çok Ar-Ge şeklinde sınıflayabiliriz genel olarak. Mesela Rus savaş uçakları son derece başarılı olabilir ama henüz kendi yolcu uçağına sahip değildir. Bu tip bir ürün geliştirip tüm dünyaya satabildiğinde inovasyon diyebiliriz. İnovasyon, Ar-Ge’den çok fazlasını ister. Ürünü geliştirmek yetmez; müşterinin sürdürülebilir şekilde satın almasını sağlamak, pazarda doğru konumlamak, uçtan uca stratejik yönetim, iletişim ve tutundurma çalışmaları gerekir. Özellikle rekabetin şiddetli olduğu sektörlerde ayrışabilmek kolay değildir. O bakımdan ben genel olarak savunma sanayisini inovasyon gri bölgesi olarak tanımlıyorum. Fazlasını söyleyebilmek için ürün bazında derin analizler yapılmalı.
Ülkemizde pek çok alanda yetişmiş kadrolar var. Örneğin çok nitelikli mühendislerimiz, hekimlerimiz, akademisyenlerimiz mevcut. Dünya ile entegre, yerinde duramayan, idealist bir nesil geliyor. Gençlerimizin bilime, teknolojiye ve inovasyona merakı muazzam. Son derece girişimciler. İyi eğitildiklerinde ve yönlendirildiklerinde harika işlere imza atabilirler. Fakat benzer sözleri siyaset kurumu için söylememiz çok zor maalesef. Türkiye’de siyasetin dili, niteliği ve dinamikleri tamamen değişmeli. Siyaset ömür geçirilen bir meslek olamaz. Kelle ve kitle üzerine kurgulanan bir mecradan çıkmalı. Parti bağımsız söylemek gerekir ki Türkiye çok daha iyi bir siyaset düzeyini hak ediyor. Ekonomi, finans, maliye ve muhasebe gibi temel kavramlar arasındaki farkı dahi bilmeden yapılan analizlerin bizi götüreceği pek bir yer yok. Geçmişinde sadece müşavirlik olan kişilerin ekranlarda, milyonlar önünde kendisine ekonomist titrini vermeleri büyük cesaret. Asıl gelmek istediğim nokta şu: özel hayat, aile, sağlık, inanç gibi bazı konular siyasete kesinlikle materyal olmamalı. Bu tip alanlar kalın kırmızı çizgilerle korunmalı. Siyasete propaganda malzeme olmaması gereken başka bir alan ise savunma sanayimiz ve savunma kapasitemiz. Türkiye’nin son yıllarda savunma atağı hepimizi gururlandırıyor. Aksi mümkün olamaz. SİHA, İHA, TOGG, Hürkuş, uçak gemisi, tanklar ve helikopterlerin hepsi bu ülkenin milli serveti. Siyasi partiler gelir, geçer ama Türkiye Cumhuriyeti devleti daimdir. Demokrasilerde iktidarlar değişir. 15 Mayıs’ta eğer bir değişim yaşanırsa, yeni iktidar bu tip stratejik projeleri aynı şekilde desteklemeye devam etmeli. Umarım kendi savaş uçaklarımızı ve savaş gemimizi de üretebiliriz.
Tüm bunlarla birlikte devletin kurumları ve tüm ülkeye/ülkenin geleceğine proje geliştiren özel şirketler, siyasi propaganda kulvarına dönüşmemeli. Her fani sonlu ise ve eğer bu tip kurumlar gelecekte baki olmak istiyorlarsa değişen iktidarlar yerine değişmeyen devlet ile aynı safta yer almalı. Milyonlarca insanın iradesini temsil eden siyasetçilerle polemik herkese büyük zarar verir. On yılların emeği ve bu ülkenin öz kaynakları ile geliştirilen markaların itibarı zedelenir. Daha serin kanlı ve itidalli bir tutumla toplum olarak barışmalıyız. Saplantısal tarafgirlik, millet olma vasfımızı ağır bir şekilde törpülüyor. Acı felakette toplumun tüm farklı renkleri nasıl bir araya gelip kenetlendi ise o duygudan uzaklaşmadan kol kola sandığa gitme olgunluğunu gösterelim. Hiç kimse için dünyanın sonu olmayacak. Yine bu ülkede birlikte yaşayacağız, birlikte çalışacağız. Savunma kurumları ya da TOGG gibi stratejik projelerde görev alan şirketler, insanları ideolojilerine göre istihdam edemeyeceği gibi müşterisini de oy attığı partiye göre seçemez. Ülkenin göz bebeği kurumlarında ideolojik kamplaşma ilkel bir yaklaşımdır. İdeolojisinden bağımsız işler en yetkin isimlere verilmeli. Hiçbir blok karşı mahalleyi siz ülkenizi daha az seviyorsunuz şeklinde itham edemez. Bunun bir metresi yok. Hepimiz vatanseveriz. Çözüm reçetelerimizin farklı olması hastayı öldürmemize sebep teşkil etmez. Yeni yüzyılda ve yeni Türkiye’de savunma ve inanç gibi dokunulmaz alanları siyasetin oyun alanından artık çıkartmalıyız.