İnovasyon en büyük silahtır

D. Ferhat DEMİR
D. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

Su-57, Rusların 5. nesil en gelişmiş savaş uçaklarından. Takviyesiz süpersonik uçuş, kısa mesafeli kalkış ve iniş, hayalet teknolojileri ve süper manevra kabiliyeti ile göz kamaştırıyor. Azami hız, havada kalış süresi ve yük taşıma kapasitesi gibi metriklerde F-35’lerden daha iyi performans sergiliyor. Askeri teknolojilerde bu kadar başarılı bir ülkenin Airbus ya da Boeing gibi neden bir tane ticari uçağı yok dersiniz? On yıllardır üzerinde çalıştıklarını ve deneme uçuşu yapıldığını biliyoruz ama hayata geçen sürdürülebilir bir örnek henüz yok. Sorunun tek bir açıklaması var: Rusya’nın inovatif bir ekonomisi yok. “Gelişmiş bir ekonomi” demiyorum “inovatif ekonomi” ifadesini özellikle kullanıyorum. Schumpeter’in vurguladığı gibi inovasyon olmadan ekonominin gelişmesi mümkün değil. Savunma sanayi örneğinde olduğu gibi Ar-Ge yapabilirsiniz, teknoloji geliştirebilirsiniz ama bunlar inovasyonu garanti etmez. İnovasyon çok daha zor ve sancılı bir süreç. Dikta rejimlerinde, eleştirel düşüncenin yasaklandığı ve özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerde icat, Ar-Ge hatta bir noktaya kadar belki bilim mümkün olabilir fakat bunların hiç birisi inovasyon değildir ve radikal sıçramalar yaratan inovasyonlar bu tip yerlerde sürdürülebilir olamaz.

Üretimin niteliğini ölçen ekonomik komplekslik (economic complexity) sıralamasında Rusya 133 ülke arasında 52. sırada. Anlamı şu: Rusya nitelikli ve sofistike bir ekonomiye sahip değil. İhracatının yarısı petrol. Gerisi gaz, kömür ve sair madenler. Elektronik, teknoloji vb yüksek katma değerli ihracatı neredeyse hiç yok. Bulunduğu toprakların doğal zenginliğine bağımlı bir ekonomi. Kişi başı gelir 11 bin dolar. Gelişmiş bir ekonomi olmak için ortalama kabul edilen 20-25 bin dolara çok uzak. Halbuki Rusya nitelikli insan gücüne sahip. OECD verilerine göre 25-64 yaşındaki insanların yaklaşık yarısı üniversite mezunu. OECD’de ikinci en yüksek rakam. Yetiştirdiği büyük edebiyatçıları, sanatçıları, filozofları ve bilim insanlarını hepimiz biliyoruz. Peki neden kamu sermayesi ile kurulan Gazprom ve SberBank dışında global markaları yok? Hemen yanı başında İsveç’in H&M, IKEA, Volvo, Spotify Ericsson, Electrolux gibi onlarca global değeri varken Rusya neden başaramadı? Düşünce ve ifade hürriyetinin olmadığı baskıcı iklimlerde insanlar kendilerini mutlu ve güvende hissetmediği için yaratıcılıkları sınırlanır, girişimcilikleri kısıtlanır, risk iştahları azalır ve inovasyonlar çıkmaz. Rusya, gençlerin en çok terk ettiği ülkelerden birisi. Geçen yıl yaklaşık 1 milyon insan ülkeden ayrıldı.

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak şüphesiz. Dünya 11 Eylül gibi tarihi bir dönüm noktasına girmiş durumda. Rusya borsası tek günde %30 üzerinde düşüşle tarihteki en büyük 5. çöküşü yaşadı. Rus ekonomisinin yaptırımlara ne kadar direnebileceğini göreceğiz. Çok gelişmiş silahları üreterek belki kısa vadede taktiksel başarılar kazanabilirsiniz ama ekonominiz en az ordunuz kadar güçlü değilse uzun vadede savaşın kaybeden tarafı olursunuz. Sopa olarak kullanılan Rus gazına alternatif bulunacaktır. Rusya ciddi bir itibar kaybetti. Bu kadar keyfi bir işgali anlatamazsınız.  Artık Rusya birçok ülke için tehdit olarak algılanacak ve sözüne güvenilmeyen bir konumda kalacak. Rus halkının önemli bir kısmı bu işgale karşı ama bunun bir önemi var mı? Demokratik rejimlerde kamuoyunun görüşü en önemli kriterdir. Bu savaş, şahısların değil kurumların güçlü olması gerektiğini herkese tekrar gösterdi. Gücün tek elde toplanması engellenmez ve denetlenmezse kıyamet senaryoları ve 3. Dünya savaşı hiç uzak olmayabilir.

Ekonomi kadar ekonomi gazeteciliği de önemli. Gazetemiz Türkiye’de çok önemli bir boşluğu dolduruyor. 42 yıldır nitelikli içerikleri, birçok dosyayı, dergiyi ve sair yayınları ilk günkü heyecanla hazırlıyor. Pek çok iş insanı için DÜNYA Gazetesi pusula görevi görüyor. Kariyerine yeni başlayan birçok genç profesyonel arkadaşımız kendisini gazetemizle geliştiriyor. Benim gazete ila tanışmam yaklaşık 20 yıl öncesine üniversite yıllarına dayanıyor. Başkanlığını yaptığım Endüstri Mühendisliği Kulübü olarak düzenlediğimiz 1. Endüstri Mühendisliği Günleri’nin temasını “Uluslararası Rekabet Stratejileri” olarak belirlemiştik. Gazetenin il bürosuna gitmiş, etkinliği haber yapmalarını rica etmiştim. Sağ olsun o zamanki bölge sorumlusu tüm oturumlara katılmış ve yarım sayfa haber yapmıştı. O günden itibaren gönül bağımız devam ediyor. DÜNYA ile aynı yıl doğduk. Umarım önümüzdeki on yıllar sağlıklı ve barışçıl bir gelecekte sürekli üzerimize ekleyerek bu yolculuğa devam ederiz. Vasatın kutsandığı ve ciddi bir bilgi erozyonu yaşandığı bir zamanda nitelikli işlere ülkemizin çok ihtiyacı var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutluluk ekonomisi 11 Eylül 2024