IMF’nin uyardığı tehlikeye karşı ne yapmalı?
Borç krizinden kaçınmanın yolu büyümeyi canlandırmak ve kamu maliyesinde bozulmayı tersine çevirmekten geçiyor. Zor ama Türkiye 2001 krizinin ardından uygulamaya koyduğu program ile bu zoru başarmıştı
IMF Başkanı Georgieva’dan bu hafta bardağın dolu ve boş tarafını gösteren iki açıklama geldi. Dolu tarafta Georgieva’nın dünya ekonomisinin mevcut durumunun artık daha az korkutucu olduğunu söylemesi vardı. Çünkü alınan sıra dışı politika önlemlerin etkisiyle ikinci ve üçüncü çeyrekteki ekonomik gelişmeler beklenenden daha iyi gerçekleşmişti. IMF yılda birkaç defa tahminlerini açıklar. Haziran’daki son açıklamasında bu yıl küresel ekonominin yüzde 4.9 daralacağını öngörmüştü. Bu ay yapılacak açıklamada tahminlerin bir miktar yukarı revize edilmesi bekleniyor. Aslında benzer bir ton yumuşaması OECD’nin Eylülde açıkladığı projeksiyonlarda da vardı. OECD’ye göre Çin dışında kalan bütün G20 ülkeleri bu yıl resesyona girecek ancak 2021’de “kırılgan” da olsa bir toparlanma yaşayacaklar. OECD küresel GSYH’nin kriz öncesi seviyelere dönüşünü ise 2021’in 3’üncü çereğinde bekliyor. Bardağın boş tarafında ise Georgieva’ nın geleceğe dair yaptığı “önümüzde tırmanması zor olan bir patika bulunmaktadır” tespiti vardı. Bu aslında bugüne kadar örneğini defalarca gördüğümüz tipik IMF yaklaşımıdır. Fon genellikle değerlendirmesini yapar ancak hemen ardından riskleri ve uyarıları ekler. Ancak bu defa galiba biraz daha farklı çünkü ötesi var...
Bu hafta ayrıca IMF bloğundaki bir yazıda artan borç sorununa ilişkin ciddi bir uyarı vardı. Bundan 17 sene önce BDDK Başkan Yardımcısı olan ve halen IMF’in strateji bölümünün başında bulunan Ceyla Pazarbaşıoğlu, IMF Başkanı Georgieva ve IMF direktörlerinden Rhoda Weeks-Brown’ın kaleme aldığı çalışmada rekor seviyelere yükselen uluslararası borçluluk düzeylerine dikkat çekilerek, acil reform ihtiyacına vurgu yapılıyor. IMF’in üç önemli ismi “Dünya kritik bir eşikte. Hiçbir şey yapmadan boş oturup krizi beklememek lazım” diyerek dünyayı ciddi borç krizlerinin beklediğini söylüyorlar. Aslında bu uyarılar yeni değil. Fon borç konusunda bu tür uyarıları son dönemde daha sık yapar oldu. Hatta IMF Başkanı dünya liderlerine seslendiği konuşmasında da borç sorununa işaret etmişti. Yaklaşan borç krizi tehlikesi yakın geçmişte bu köşeye de birkaç defa konu. olmuştu.
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/dunyanin-borc-yuku-hic-bu-kadar-agir-olmamisti/466358
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/eyvah-yine-mi-la-decada-perdida/482482
IMF’in bu hafta çizdiği beklenenden daha iyi ekonomik tablonun arkasında hükümetlerin pandemi nedeniyle zora giren şirketlere ve halka sağladığı 12 trilyon dolarlık destek bulunuyor. Bu devasa destek sayesinde kredi piyasaları çalıştı, işletmeler ayakta kalabildi. Neredeyse hemen herkesin üzerinde hem fikir olduğu adımlardı bunlar. Ancak bu kritik müdahalenin bedeli borç seviyelerindeki kaygı verici artış oldu. Dünya genelinde kamu borcunun gayri-safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 100’e ulaştı ki, bu bir rekordur.
Bizde de durum çok farklı değil. Bir takım önlemler bizde de alındı. Maliyeti ise bütçe açığındaki artış ve kamu borcundaki yükseliş oldu. Merkezi yönetim bütçesinin bu yıl milli gelirin yüzde 4.9’u dolayında açık vermesi bekleniyor. Oysa bu rakam bir süre öncesine kadar genellikle yüzde 2’nin altında tutulabiliyordu. Kamu maliyesinin bu performansı Türkiye ekonomisinin güçlü kaslarından biriydi. 2001 programının desteğiyle oluşan bu kas sayesinde kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 75’lerden yüzde 30’’un altına kadar çekilebilmişti. Ancak son dalga sonrası bütçe açığı arttığı gibi kamu borcunun GSYH’ye olan oranı da yüzde 40’a doğru tekrar yükselmeye başladı.
IMF kriz öncesi seviyelere orta vadede dönüşün zor olduğunu söylüyor. Haklı olabilir. Böylesi bir dönemde önemli olan çok yıkıcı etkileri olabilecek olası borç krizlerinden uzak durabilmenin yollarını bulmaktır. Bunun yolu da hem büyümeyi canlandırmak hem de kamu maliyesindeki bozulmayı tersine çevirmekten geçiyor. “Bu ikisini aynı anda yapmak çok zor” diyebilirsiniz ama Türkiye 2001 krizinin ardından uygulamaya koyduğu program ile bu zoru başarmıştı.