IMF Türkiye’nin ekonomik (parasal-monetary) sorunlarına çözüm olabilir mi…

Hasan ARDIÇ
Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

Küresel ekonomilerde, malî anlamdaki kötü ekonomik gidişatın çözümünde akla ilk gelen çözüm yollarından biri IMF ile ilişki kurmaktır. Zaten bir şekilde çalışılmış  ise de IMF ilişkisini tazelemek gelir. Ülkemiz geçmiş yıllarda IMF ile çalışmıştır. 14 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye’nin IMF'ye olan borcu kapanmıştır. Ancak bunun IMF’den çıkış olarak kabulü söz konusu değildir. Sadece an itibariyle Türkiye-IMF arasındaki borç-alacak ilişkisi sıfırlanmıştır.

IMF hakkında şimdiye kadar defalarca verdiğimiz bilgilerin özetini aşağıda hatırlatıyorum. IMF., 1944 yılı Temmuzunda, New Hampshire Eyaletinin Bretton Woods kentinde kurulmuştur. 189 ülke IMF üyesidir, Türkiye de 1947 yılı itibariyle IMF üyesidir.

IMF kuruluş temel amacı; üye ülkelerin karşılaştıkları geçici ödemeler dengesindeki krizleri gidermek, bu krizlerden kaynaklanan ithalat kısıtlamalarına çözüm getirerek dünya ticaretinin daralmasına engel olmaktır. Bankacılık kurallarına uygun çalışan finansal işlemler için kurulmuş olan bir fondur. Kristalina Georgieva, resmen 1 Ekim 2019 tarihinde 5 yıl için IMF başkanlığı görevine seçilmiştir.

IMF bankacılık kurallarına uygun çalışır. Ancak IMF ile çalışmanın koşulları normal bir kreditör ile çalışmaktan farklıdır. Çok basitçe özetlemek gerektiğinde; IMF üyesi ülke, diyelim ki malî anlamda ekonomik bir sarmala girdi ve bu o ülkeyi ciddi şekilde olumsuz etkiliyor. Ülke kendi iç karar mekanizmasında, (eskiden Bakanlar Kurulu idi) IMF'den kredi alınması için bir Standby Anlaşması yapılmasına karar verdiğinde, ülkenin Hazine ve Maliye Bakanlığı ilgili birimleri IMF’ye başvuruda bulunurlar.

IMF’nin ülke ekonomileri konusunda zaten gelişmiş güncel bilgileri olduğundan kredi yanıtı hızlı bir şekilde değerlendirilerek borç talebinde bulunan ülkeye resmen bildirilir ve bir Standby anlaşması imzalanması için bir araya gelinir.

Anlaşmanın kredilendirilen ülke için, standart borçlanma koşullarının ötesinde ve daha ağır şartlar içeren bir anlaşmadır. IMF genelde, sıkı bir kontrol mekanizması kurar, istihdam hacminden asgari ücrete, yatırımlardan büyük ölçüdeki kiralamalara, faizlere ve hattâ kurlara  kadar birçok konuda çeşitli kondisyonlar kurar ve bunların zamanında ve istenilen ölçüde karşılanmasını şart koşar. Türkiye yakın geçmişe kadar bu tür koşullarla kredilendirme konusunda deneyim kazanmıştır.

Kredilendirilen ülkede başta muhalefet tarafından IMF sürekli kötülenir, iktidarın IMF ile çalışması da eleştirilir ve bu durum adeta milli bir mesele haline getirilir.

Bir iktisatçı olarak bunu haksız ve gerekli olmayan bir yaklaşım olarak görüyorum.

- IMF kredi veren finansal bir kuruluştur. Hayır kurumu veya yardım derneği değildir.

- IMF hiçbir zaman, üye ülkeye kredi vermek için gitmez. IMF’ye giden borç talebinde bulunan üye ülkedir.

- IMF kredilerinin şartları açık ve nettir ve Standby sözleşmesinde yazılı olarak yer alır.

- Finans çevrelerinde kredi her zaman faiz ile maliyetlendirilir.

- Kredilendirmenin değişik ve çok sayıda kuralı varsa da en önemli gösterge CDS Primidir. 300 puan üzeri kredilendirme yüksek risk primine konudur ve maliyeti de yüksektir. Türkiye’nin CDS primi yüksek düzeylerde seyretmektedir. Bu dönemlerde 500 puan üzerindedir.

- Faiz oranı mutabakata tabi gibi görünse de CDS priminin önemli bir belirleyici rol oynayacaktır.

Şartlar basit olarak yukarıda özetlendiği gibidir. Kredilendirilmek isteyen talepkâr taraf olarak bu koşulları veya pazarlıklara göre gelinen koşulları kabul ederseniz, Standby sözleşmesine taraf olursunuz. Bunun dışında IMF bu kadar ağır eleştirilere muhatap olmayı hak etmemektedir.

Koşulların ağır olması;

- Kredinin en azından zamanında geri ödenmesini sağlamak,

- Kredi konusunun çözümlenmesini kontrol etmek, 

- Kredinin sadece amacına uygun kullanımını denetlemek içindir.

Şunu net olarak kabullenmek şarttır ki; IMF kredilendirme koşulları ve Standby sözleşmesi şartları yerine getirilmesi pek de kolay olmayan maddeleri içermektedir.

 IMF ile malî tarihçe: 1. 1. 1961-14. 5. 2013

Türkiye, ilk kez 1958'de dış borç alabilmek amacıyla IMF tarafından hazırlanan bir programı yürürlüğe koymak zorunda kalmıştır. Bu vesile ile IMF ile Türkiye arasındaki ilk stand-by anlaşması da 1 Ocak 1961 yılında yapılmıştır. Türkiye, IMF ile toplam 19 stand-by anlaşması imzalamıştır. İlk stand-by anlaşması 1 Ocak 1961'de bir yıllık süreyle imzalandı. Türkiye, 1961-1970 arası her yıl IMF ile bir stand-by anlaşması yaptı.

İlk imza askeri yönetimle; Türkiye'nin IMF ile ilk stand-by anlaşması, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra ülkeyi yöneten askeri idare sırasında, 1 Ocak 1961 tarihinde gerçekleşti. Cemal Gürsel döneminde sağlanan bu anlaşma kapsamında IMF'den 16 milyon SDR borç alındı. İsmet İnönü: 1961 sonunda Başbakan olan İsmet İnönü, 1965'e kadar IMF'den 55,5 milyon SDR'lık borç almıştır.

Süleyman Demirel dönemi:1965 yılında Adalet Partisi ile iktidara gelen Süleyman Demirel, 1966-70 yıllarında beş stand-by anlaşması kapsamında toplam 175,5 milyon SDR borca imza atmıştır.

Bülent Ecevit de IMF ile anlaştı: 1971-78 yılları arasında IMF'den borç almayan Türkiye, 1978 yılında Bülent Ecevit döneminde IMF'nin kapısını çaldı. Ecevit 1978-79 yıllarında toplam 320 milyon SDR'lik stand-by anlaşmalarına imza attı.

Demirel'den EFF anlaşması:1980 yılında yeniden iktidarda olan Süleyman Demirel, 12 Eylül darbesinden aylar önce 1,25 milyar SDR'lik, üç yılı kapsayan bir 'genişletilmiş fon kolaylığı' (EFF) anlaşmasını imzaladı.

12 Eylül 1980 darbesi:12 Eylül 1980 darbesinden sonra Türkiye'yi üç yıl yöneten askeri yönetim boyunca IMF ile yeni anlaşma yapılmadı.

Özal dönemi:1983 yılında Anavatan Partisi İle iktidara gelen Turgut Özal, IMF ile 1983-84 yıllarında 225 milyon SDR bedelinde iki ayrı stand-by anlaşması imzaladı.

Tansu Çiller: 1984'te imzalanan stand-by'dan sonra Türkiye 10 yıl boyunca IMF ile stand-by anlaşması imzalamadı. 1994 yılında iktidarda olan Tansu Çiller bu uzunca aradan sonra 460 milyon SDR'lik anlaşmaya imza attı.

1999 yılına gelindiğinde tekrar Başbakan olan Bülent Ecevit, IMF ile 1999 ve 2002 yıllarında 23,7 milyar SDR'lik iki anlaşma yaptı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Ak Parti iktidarı, Türkiye'nin IMF ile son stand-by anlaşmasını 2005 yılında 6,6 milyar SDR'lik ödenek için yaptı.

Ekonomik krizlerin ardından Türkiye’de herkesin adını ezberden söylediği Uluslararası Para Fonu IMF ile 51 yıllık borç ilişkisi şimdilik bitti. Türkiye, stand-by düzenlemeleri kapsamında yapılan anlaşmalardan kaynaklı 421 milyon dolarlık borcun son taksitini ödedi.

Bu noktada SDR (Special Drawing Rights - Özel Çekme Hakları) konusunu açıklayalım. 

Çünkü tüm Standby sözleşmelerinde olsun, IMF içinde karar alınmasını gerektiren oylamalarda olsun kullanılan ortak birim budur. Üye ülkelerin kota yükümlülüklerini IMF’e taahhüt etmesi ve belirli bir miktarını da fona yatırması ile oluşur. 

Kota, sermayeye katılım payı olarak da tanımlanabilir

Kota; Dolar, Euro, Yuan, Yen ve Pound Sterlin’in belirli ağırlıklarda oluşturduğu bir sepette toplanır. Bu kotalar toplamı SDR (Special Drawing Rights / Özel Çekme Hakları) olarak ifade edilir.

IMF kotalar toplamı 477 milyar SDR’dır. 1 SDR yaklaşık 1,385 dolarda eşit olduğunda kotalar toplamının karşılığı 661 milyar$ ve Türkiye’nin payı da 4.658,6 SDR karşılığı 6,455,6 milyon dolardır. (Sayıları güncellemek yararlı olabilir.)  

Özetle IMF’in temel kaynağı kotalardır ki maliyetsiz olan bu sistem IMF’e hareket esnekliği sağlamaktadır. IMF, sadece üye ülkelere borçlanmak suretiyle kendi kaynakları yetmediğinde bu şekilde bir karşılama yapar. 

Yani IMF, Piyasalardan borç almaz. Son olarak IMF, bir borçlanma fonu kurmuştur, Türkiye de bu fona 5 milyar dolar taahhütte bulunmuştur. IMF Türkiye’den, Türkiye’nin bu taahhüdü karşılığı katkıyı almamıştır. 

Merak edenler için Türkiye’nin kotasının sağladığı oy gücü %0,95 karşılaştırma yapabilmek için belirtelim, en büyük oy gücü oranı da ABD’nin olup, oy gücü %16,52 dir. 

Rezerv tahsislerinde SDR miktarı ülkelerin oy gücüne göre belirlenir.

Konu harici olanlar, genellikle IMF ile WB’ı karıştırırlar. 

Hatırlatalım...

WB (World Bank / Dünya Bankası) dünyadaki yoksullukla mücadele etmek amaçlı olarak belirli projeler için gelişmekte olan ülkelere borç vermektedir. IMF bu tür projelere borç vermez. Genellikle ciddi borcu olan ülkeler için “kurtarma” adı altında verilen kredilerin asıl işlevi, uluslararası ticareti istikrarlı hale getirmek, dünya ticaret hacminin daralmasına izin vermemektir. IMF'den borç alan ülkeler, sonrasında bu krediyi bazen ağır faiz oranları ile geri ödemek zorundadırlar. Bu genel bir yaklaşımdır. Ancak halk arasında bilinen şekil de budur ve bu nedenle de IMF zaman zaman iç siyasete sıkça konu olur. Yakın geçmişte Pakistan, Yunanistan, Ukrayna, Arjantin, Uruguay gibi ülkeler bu kurtarma operasyonlarında IMF’den kredi alan ülkeler olmuşlar ve yüksek oranlı faizlerle karşılaşmışlardır. Türkiye, 1961-2005 yılları arasında 19 Stand-by anlaşması yaparak tahsis olunan $ 56.942 mio’nun $ 49.557 (mio) kısmını kullanmıştır. Türkiye-IMF ekonomik ilişkilerinde 1980 yılına kadar kullanılan krediler düşük kabul edilebilir mertebede olmuştur. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhalefet 13 Kasım 2023
Ortadaki Doğu 23 Ekim 2023
Ekonomide 29 Ekim 18 Ekim 2023
… Bundan sonra ? 28 Ağustos 2023
KKM, gelişmeler 25 Ağustos 2023