IMF önerilerine kulak vermek, değerlendirmelerini dikkate almak
IMF’nin tahminleri hep ses getirmiştir. Bu etki tahminlerin güçlü olmasından, her daim tutmasından ya da çok yetenekli ekonomistler tarafından yapılmasından kaynaklanmıyor. Aslında IMF’nin tarihi tutmayan öngörülerle doludur. Tahminler ve gerçekleşmeler arasında uçurumların olduğu pek çok yıl vardır. Ancak bu durum IMF tahminlerini değersiz kılmaz. Önemli olan tahminlerin yanılmasından çok yatırımcıların ve fon sahiplerinin ona itibar etmesidir. IMF tahminleri pek çok kişi ve kuruluşun karar verirken dikkate aldıkları rakamlardır. Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin ekonomistlerden para yöneticilerine, hükümetlerden şirketlere kadar geniş bir kesim IMF tahminlerini yakından izler ve veri olarak kullanırlar.
IMF bu hafta uzmanlarının hazırladıkları Türkiye ile ilgili bir raporun özetini yayınladı. IMF’nin rutin 4’üncü madde konsültasyon görüşmelerinin ardından hazırlanan bu rapordu. IMF İcra Kurulu’nda henüz onaylanmadığı için şu aşamada Fon’un görüşleri olarak alınmamalı. Ancak uzmanlar hazırladıkları raporu, tartışılması ve bir karara varılması için İcra Kurulu’na sunacaklar. Belki IMF’nin tahminlerine her zaman önemli bir şüphe payı ile yaklaşmak gerekir. Ancak kamu ve özel sektör temsilcileri ile yapılan kapsamlı görüşmelerden sonra hazırlanan uzman raporlarına yansıyan değerlendirmelere daha farklı bakmak lazım. Bu değerlendirmeler bir ölçüde ekonomi yönetimindeki teknisyenler ve özel sektör ile finans kesimindeki profesyonellerin görüşlerini de yansıtmaktadır. Dikkate alınmasında fayda vardır.
Elimizde, öncesinde Türk yetkililerin rızalarının da alındığı raporun içeriğiyle ilgili IMF açıklaması var. Bu açıklamada IMF uzmanlarının 2021 tahminleri, değerlendirme ve önerileri yer alıyor. Tahmin kısmında diyorlar ki:
✓ Ekonomi bu yıl yüzde 6 dolayında büyüyecek. 2022’den itibaren ise 3.5 dolayına gerileyecek. Hatırlatmakta fayda var; IMF en son Ekim’de 2020 için yüzde 5’lik daralma öngörüsünde bulunmuştu. Abartılıydı, tutmadı. 2021’i ise yüzde 5 öngörüyordu.
✓ Enflasyonda 2021 sonuna kadar ılımlı bir düşüş olacak ama yılsonu itibariyle hedefin üzerinde kalacak.
✓ Cari işlemler açığı altın ithalatındaki gerileme ve turizmdeki toparlanmanın etkisiyle GSYH’nın yüzde 3.5’ine kadar inebilir. Oysa Ekim’de yüzde 1’in altına inebileceği öngörüsü yapılmıştı.
✓ İstihdam pandeminin hız kaybetmesine bağlı olarak yavaş da olsa artacak.
Eğer aşı beklendiği gibi yaygınlaşır ve sonuç vermeye başlarsa, Türkiye’nin ihracat pazarlarında talep canlanırsa bu öngörüler büyük ölçüde tutar. Ancak hala ciddi riskler var. Döviz rezervlerinin düşüklüğü, yüksek dış finansman ihtiyacı ve döviz tevdiat hesaplarının ulaştığı boyut ekonomiyi şoklara ve algıdaki değişimlere karşı kırılgan hale getiriyor. Bu noktada IMF birkaç önemli tavsiyede bulunuyor:
✓ 2020 sonundan bu yana uygulanan politikaların bir süre daha sürdürülmesi orta vadede büyümeyi daha dayanıklı hale getirebilir. Talebin gelecek aylarda dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Bir yandan sıkı parasal duruş sürdürülmeli, öte yandan pandemiye odaklı mali destekler geçici ve belirli bir hedefe yönelik olarak sağlanmalıdır. IMF bu önerisi ile Türkiye’nin hem kredibilite sağlayacağını, hem de pandemi kaynaklı insani ve ekonomik ihtiyaçlara cevap vereceğini düşünüyor. Gerçekçi bir yaklaşım. Çünkü sıkı parasal duruş ve belki biraz daha fazla sıkılaştırma ile enflasyon beklentileri düzelebilir. Bu noktada IMF’nin uyarısı Türkiye’nin geçmişte de birkaç defa yaptığı gibi erken bir gevşemeye gitmekten kaçınması. IMF’ye göre hem rezerveleri hem de TL’yi güçlendirecek olan bu adımlara eşlik etmesi gereken bir diğer adım ise TCMB bağımsızlığına yönelik reformlardır. Önerinin ikinci ayağında ise pandemiyle ilgili ihtiyaçlara yönelik ek mali desteklerin uygulamaya konulması var. Ancak bu destekler geçici ve en fazla etkilenen kesimlere yönelik olmalı. IMF hesaplamalarına göre Türkiye’nin 2021’de bu tür destekleri GSYH’nın yüzde 1’i kadar artıracak mali imkanı mevcuttur.
✓ Böylesi bir destek paketinin ardından pandemi etkisini kaybedip toparlanma başladığında, detaylı bir mali konsolidasyon planı ortaya konulmalıdır. IMF orta vadede GSYH’nın yüzde 1.5’i kadar bir mali konsolidasyon öneriyor. Böylece son dönemde yükselen kamu borç stoku tekrar gerilemeye başlayacaktır. Eğer 2022’den itibaren böyle bir yola girilecekse bunun yasal adımlarının bu yıl atılması gerekiyor. Bu çerçevede KDV istisnaları, teşvikler ve geçici transferler gözden geçirilmeli ve geçmişte defalarca yapıldığı gibi harcamalarda verimliliğin nasıl sağlanacağı bir daha çalışılmalıdır.
✓ Kritik öneri ise mali konsolidasyonu destekleyecek ve mali riskleri azaltacak olan yapısal mali reformlar. IMF mali şefaflık ve itibarın güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun için ekonomideki kamu teşebbüslerinin bilgilerinin şeffaflığının sağlanması ve risk analizine tabi tutulmaları gerekiyor. Kamu Özel Ortaklığı kapsamındaki projelerin ise bütçeye uyumlu hale getirilmesi, bütçe dışı kurumların izlenmesinin önemine dikkat çekiliyor. Özellikle üzerinde durulan ise Varlık Fonu’nun yönetişim yapısı. Potansiyel çıkar çatışmasını sınırlandıracak nitelikte olması isteniyor.
✓ IMF, Türkiye’nin 2000’li yıllarda yaptığı gibi borçlanma vadelerinin uzatması ve iç borçlanmada döviz cinsinin ağırlığını azaltmasını tavsiye ediyor. Kredi arzının normalleşmeye başlaması olumlu bir gelişme olarak görülüyor ancak KGF kredilerinin orijinal amacında olduğu gibi KOBİ’lere kullandırılması gerektiğine vurgu yapıyor.
✓ Bir de bankaların bilançoları var. Ekonomi toparlandıkça sektörün aktif kalitesi gözden geçirilmeli ve stres testleri yapılmalı. IMF TCMB’nin olduğu gibi BDDK’nın bağımsızlığının güçlendirilmesini de öncelikler arasına almış. Doğru yapmış. Çünkü bu iki kurumun bağımsızlığa kavuşması 2002-2008 dönemindeki kesintisiz büyüme ve dezenflas-yon, hızlı sermaye girişi ve finansal istikrarda önemli rol oynamıştı.