İlk çeyrek büyümesinin iç ve dış dengeleri
Yılın ilk çeyreğinde ekonominin yüzde 7.01 büyüdüğü açıklandı. Bu, Türkiye’nin potansiyel büyüme hızının üzerinde bir düzey.
Harcamalara göre büyümenin bileşimi şöyle: Özel tüketim yüzde 7.43, devletin tüketim harcamaları yüzde 1.33, yatırımlar yüzde 11.44, ihracat yüzde 3.34 büyümüş, ithalat yüzde 1.13 küçülmüş. Büyümenin 4.22 puanı özel tüketimden, 0.21 puanı devletin tüketim harcamalarından, 2.94 puanı yatırımlardan, 1.40 puanı da net dış ticaretten gelmiş. Tüketimin bir bölümü stoklardan yapıldığı için stoklar da bu katkıları 1.77 puan aşağı çekmiş.
İlk çeyrek büyümesinin ana kaynağı iç talep. Bunda önceki dönemde gerçekleşen aşırı kredi büyümesinin süren etkilerinin yanı sıra ağırlıklı olarak Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanlığı döneminde kurların düşük seyretmesi ve sıcak para girişinin etkisi ile ertelenmiş talebin harekete geçmesinin belirleyici olduğu anlaşılıyor.
Artık kur ve faiz cephesinde tam tersi bir durum var. Bu nedenle iç talebin aynı tempoyu sürdürmesi mümkün değil. Baz etkisinin göreli etkisi hariç, iç talepten büyümeye aynı katkıyı beklemek olası gözükmüyor.
Öte yandan gayrısafi yurtiçi hasıladan (GSYH) ücretlilerin aldığı payın geçen yılın ilk çeyreğine göre 3.57 puanlık bir kayıpla yüzde 31.56’ya düşmüş olması da iç talebin hem ilk çeyrek sonucu, hem de gelecek performansı açısından ciddi bir soru işareti. Ücretlilerin böylesine kayıp yaşadığı, gerçek işsizlik oranının yüzde 30’lara yakın seyrettiği koşullarda, iç talep artışının ancak üst gelir gruplarından geldiğini anlaşılıyor. Yüzde 7’lik büyümeye rağmen, emek kesimi ilk çeyrekte reel olarak yoksullaştı.
Dış dengeler cephesinde ise görünüm şöyle:
İlk çeyrekte GSYH’nın yüzde 4.13’ü, yıllık toplam olarak ise yüzde 4.97’si kadar cari açık ortaya çıktı. Yani cari açık riskli düzeylerde seyrediyor. 2020 yılı sonunda GSYH’nın yüzde 62.8’i ile rekor kıran dış borçların daha da arttığına işaret.
Döviz rezervlerinin içinde bulunduğu durum dikkate alındığında, yüzde 7’lik büyümenin dış kırılganlıklarımızı azaltmadığı, hatta artırdığı söylenebilir.
Dolar bazında yıllık GSYH ve kişi başına gelir önceki çeyreğe göre hafif bir artış kaydetti. Ancak toplam GSYH 2010 yılının, kişi başına gelir ise 2007 yılının gerisinde. Uluslararası karşılaştırmalar açısından Türkiye’nin irtifa kaybı sürüyor.