İlişkilerin normalleşmesinde büyük bir adım
Geçtiğimiz hafta içinde alışılmamış düzeyde diplomatik faaliyet yaşandı. Önemli bir uluslararası toplantı niteliğini kazanmakta olan Antalya Diplomasi Forumu, deniz kıyısındaki toplantı mahallinde siyasi liderler, diplomatlar ve diğer yetkililere küresel ve bölgesel sorunları tartışmaları için bir fırsat yarattı. Toplantının başlamasından bir gün önce bir araya gelen Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanları, gelişmelerin de bilahare teyit ettiği gibi, büyük bir felaket olan çatışmaların durdurulması için beslenen ümitleri boşa çıkardılar. Aynı derecede önemli olarak, hafta içinde Türk Cumhurbaşkanı bir dizi dünya lideriyle ya şahsen ya da telefon yoluyla görüşmeler yaptı, bu temasları dış politika görevlilerinin çalışmaları tamamladı. Son yıllarda zayıflamakta olan Türkiye-Batı ilişkilerini yeniden inşa etmeye dönük tüm bu temasların, gelecek hafta gerçekleşecek olan Alman Başbakanının Ankara’yı ziyaretinin de işaret ettiği gibi, devam edeceği anlaşılmaktadır.
Geçtiğimiz hafta ortasında gerçekleşen önemli bir ziyaret, on dört yıl aradan sonra İsrail Cumhurbaşkanı İzhak Herzog’un Ankara’ya gelmesiydi. 2009 yılında Davos’ta, o dönemde Başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in masum insanları (Filistinliler kastediliyor) öldürmekle suçlayarak katıldığı paneli terk etmesiyle başlayan ve İsrail komandolarının Gazze’ye yardım malzemesi getiren Mavi Marmara gemisini basarak direnen on Türk vatandaşını öldürmesiyle zirveye ulaşan kopuşa kadar Türkiye-İsrail ilişkileri genelde iyi seyretmişti. Geriye doğru bakıldığında, bu olumsuz gelişmelerin genel çerçevesini, Türkiye’nin dünya siyasetinde bölgede nüfusu çoğunlukla Sünni olan ülkelerden oluşan özerk bir bölgenin liderliğini üstlenerek etkili olma ümidinin belirlediği bir dış politika değişikliği oluşturmuştur. Bu bağlamda, özellikle Hamas’a destek vererek Filistin davasına destek çıkmak Arap sokaklarına istisnai destek bulan bir eylem aracıydı.
Türkiye’nin özlemleri gerçekleşmemiştir. Arap Baharı’nın patlak vermesinin ardından harekete öncülük eden ve kısmeti açılan Müslüman Kardeşler kısa sürede gücünü yitirmiş, günümüzde önemli bir siyasal güç olmaktan çıkmıştır. Muhtelif sebeplerle İhvan’ın ülkelerin iç siyasetinde rol üstlenmesine karşı çıkan ülkelerle Türkiye’nin ilişkileri hızla bozulmuş, Arap dünyasında hemen hemen hiç dostu kalmamıştır. Buna karşılık, ilişkilerin bozulması sonucu, İsrail sadece Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi bazen rakip bazen düşman olarak niteleyen ülkelerin oluşturduğu düzenlere katılmakla kalmamış, İsrail yandaşı grupların dış siyaset yapımında bir hayli etkili olduğu Birleşik Devletlerle ilişkilerde de yaşanan sorunlar yoğunlaşmıştır. Tüm bunlara ilaveten, İsrail’i tanımamayı dış politikalarının temel direği yapan Arap rejimleri, ABD’nin da ısrarlı çabaları sonucunda, tutumlarını değiştirerek İsrail’le diplomatik ilişki kurmuşlar, iktisat, kültür hatta güvenlik alanlarında ilişkilerini geliştirmeye hazır oldukları havasını estirmişlerdir.
Türkiye’nin bölgesinde yalnızlaşması, müttefikleriyle ilişkilerinin kısmen de bölgede izlediği siyasetin sonucu bozulması, ihracatını arttırma gereği nedeniyle komşularıyla iktisadi ilişkilerini genişletme ihtiyacı, Rusya’ya dönük enerji bağımlılığının azaltılması için tedarik kaynaklarını çeşitlendirmesi gereği ve diğer bir dizi faktör, Türkiye’nin bölgede izlediği siyaseti gözden geçirmesini ve komşularıyla ilişkilerini normalleştirmesini zorunlu kılmıştır. On dört yıl aradan sonra İsrail ilişkilerin yeniden inşa edilmesi, özellikle 2009 öncesi seviyesine çıkarılması kolay olmayacaktır. Eski dostlar arasında karşılıklı güven duygusu zayıflamış ve Türkiye’nin fikrini değiştirmiş olsa da, derhal vazgeçilemeyecek yeni ilişkiler gelişmiştir. Yine de, Türkiye’nin dini bağları esas alan bölgesel liderlik deneyinin sonra ermiş olması ve ülkenin geleneksel ilişkilerine dönmeye hazır olması önemlidir.
Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyareti Türkiye’nin bölgedeki ilişkilerini normalleştirmesi açısından kritik bir gelişmedir. Aralarında Başkan Obama’nın İsrail’i Mavi Marmara olayı nedeniyle özür dilemeye ve mağdur ailelerine tazminat ödemeye razı etmesinin de yer aldığı geçmişteki girişimler ilişkilerde beklenen iyileşmeyi sağlayamamıştır. Bu defasında İsrail ve Türkiye kendi arzularıyla ilişkilerini geliştirmeye yönelmişlerdir ki, bu zeminin daha sağlam olduğu muhakkaktır. İsrail hükümetinde halihazırda Türkiye’nin lider kadrosuna güvenilemeyeceğini düşünenler olduğu için, Cumhurbaşkanı Herzog Türkiye’ye gelerek bir risk üstlenmiştir. Türk hükümetinin kendisini sıcak karşıladığı teslim edilmek gerekir. Görüşmelerde muhtelif alanlarda işbirliği imkanlarının araştırıldığı ve bunlar arasında İsrail gazının Türkiye üzerinden bir boru hattıyla Türkiye ve Avrupa’nın tüketimine sunulmasının yer aldığı anlaşılmaktadır.
Türk- İsrail ilişkilerinin nasıl seyredeceğini kestirmek için henüz çok erken olmakla birlikte, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmek için büyük ve memnuniyet verici bir adım attığı açıktır.