İletişim amma kültürlerarası

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ

Uluslararası ticaret erbabının işi zor…

Bana sorarsanız çok zor…

İç piyasada iş yaparken, muhatabınızın davranışlarını, toplumsal eğilimler ve genel geçer kurallar açısından bakarak, bir dereceye kadar tahmin edebilmek olasıdır.

Bu bizde yapılmaz ya da şöyle davranılmaz genellemeleri yapılabilir.

Yine benzer nedenlerle, bizler de kendi davranışlarımızı aynı kısıtlamalar çerçevesine yerleştirebiliriz.

Bu arada “İstisnalar kaideyi bozmaz” özdeyişini de akıldan çıkartmıyoruz…

Aykırı davranışlar veya uç noktalara yönelen söylemler de az da olsa her zaman olasıdır.

İyi de uluslararası ticarette karşınıza çıkan kişilerin çeşitliliğini bir düşünün bakalım.

Ben düşündükçe ürpertiler geçiriyorum desem inanır mısınız?

İnanın lütfen…

Farklı coğrafyalardan onlarca farklı ülke ile ticaret yapma olanağı bulabildim.

Gerek ihracat ve gerekse ithalat konusunda epey farklı kültürlerden kişilerle karşı karşıya geldim pazarlık masasına oturdum. 

Mal satmaya çalıştığım kadar olmasa da mal alma ve hatta tesis alma görüşmeleri yaptım.

Sonuç, ciddi baş ağrıları ve yoğun endişeler.

Kötü müydü derseniz, hayır derim ve hala yapıyorum diye eklerim.

Peki, o zaman, sözünü ettiğim sıkıntıları nasıl aşıyorum demem gerekirse…

Deneme yanılma ile sisli bir ortamda yol alırmışçasına el yordamı ile yürüdüm.

Ve yirmi yıla yakın bir zaman önce oturup “Uluslararası Ticaret Kültürü” ve “Kültürlerarası İletişim” diye dersler hazırladım ve uzun soluklu programlarıma dahil ediyorum çünkü buna ciddi ihtiyaç olduğunu sahada hala görüyorum.

Daha önce de sizlerle paylaşmıştım. 

İşin özü dikkat, gözlem ve uyum sağlama.

Dikkat, işin bence en kolay kısmı çünkü kendinizi eğitebilirsiniz.

Gözlem biraz daha çaba gerektiriyor zira neye bakacağınızı, neleri gözlemlemeniz gerektiğini önceden tasarlamalı ve o noktalara yoğunlaşmalısınız.

Uyum sağlamaya gelince işte o zaman hayat zor.

Çünkü uyum sağlayabilmek için muhataplarınızı anlamalısınız.

İş bu noktaya gelince de iletişim denilen pimi çekilmiş el bombası ile dolaşmaya başlıyorsunuz.

Mallarınızı satmak için hedef aldığınız ülkede pazar araştırması yaparak, müşteri adresleri bulmaya çalıştığınızın onda biri kadar “Bu insanlar nasıl iş yapıyor” diye kendinize hiç sordunuz mu?

Bence ezici bir çoğunluğumuzun değil bunu yapmak aklımıza bile gelmiyordur.

Oysa özellikle ABD’de bu konuda ciddi eğitimler veriliyor.

Sadece ticaret erbabı değil, yurtdışına gidecek olan nerdeyse her kesimden insanlar bu eğitimlere katılıyorlar.

Elli sene önce bile Londra’da bilgisayar programcılığı kurslarına gittiğim sıralarda, yetişkinlere eğitim veren okulda Türkçe sınıfı olduğunu öğrendiğimde oldukça şaşırmıştım.

O sınıfı özellikle ziyaret ederek fazla olmayan sayıdaki katılımcıların amaçlarını sordum.

Bir yabancı misyon görevi almış bürokrat, bir öğrenci ve bir tüccar aklımda kalanlar.

13 Mart 2012 yılında “yazdığım “Ticaret Ataşesi İhracatı Arttırır mı” başlıklı makalede

“Yabancı ülkelerin Türkiye’de görev yapan ticaret ataşelerinin birçoğunun Türkçe konuşuyor olması acaba ilginç bir tesadüf mü yoksa ülkelerinin ticaret stratejisinin bir gereği mi? 

Bizim ataşelerimizin yüzde kaçı yerel dile hâkim bilmiyorum. 

Keşke beni sevindirecek bir çoğunluk olsa da sevinsem” diye yazmıştım.

Hadi diyelim onlar bürokrat ve oralarda mevzuat hazretlerinin sözü geçiyor.

Amma malını satmak zorunda olanlar bizleriz, kaçımız hedef ülkelerin dilini konuşuyoruz?

İletişim bizim işimiz.

İletişim amma kültürlerarası…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İhracata uygunluk 05 Kasım 2024
Güven unsuru 01 Ekim 2024