İktisadi yönelim, talep ve enflasyonda yukarı rekabette aşağı doğru...
Merkez Bankamız genel ekonomik gidişat hakkında çok iyi fikir veren İktisadi Yönelim Anketi’nin Ocak 2025 verilerini hafta başında yayınladı. İktisadi yönelim anketi imalat sanayinde faaliyet gösteren 1745 iş yerinin yapılan ankete verdiği yanıtların ağırlıklandırılıp toplulaştırılması ile elde ediliyor.
Anket verilerine göre son üç ayda üretim hacminde, iç ve dış piyasa sipariş miktarında azalma olduğunu, buna karşın ortalama birim maliyetlerin artma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Ocak ayı itibarıyla mevcut durumu ölçen anket sonuçları ise gerek iç, gerek ihracat sipariş miktarında artışa işaret ediyor. Gelecek üç aya ilişkin beklentiler de iç ve dış sipariş miktarlarında bir artışa işaret ediyor. Firmaların gelecek üç ayda istihdam konusundaki beklentileri ise düşüş gösteriyor. Siparişler ve üretim artarken istihdamda azalış beklentisi firmaların üretim ve sipariş artışında kalıcı bir beklentide olmadığını da gösteriyor. Firmaların ortalama birim maliyet ve satış fiyatına ilişkin gelecek üç ay beklentileri de yukarıyı işaret ediyor. Beklentinin gelecek üç ayda talep ve fiyatlar açısından yukarı yönlü olduğunu anlıyoruz. Aslında enflasyonla mücadelede iç piyasa sipariş miktarında azalma, ortalama birim maliyet ve satış fiyatında ise aşağı yönlü bir baskı görmemiz gerekirdi.
Detaylarına baktığımızda, firmaların mamul mal stoklarının azalmakla birlikte mevsim normallerinin üzerinde kalmaya devam ettiğini anlıyoruz. Türkiye ekonomisinde uzun süredir konuşulduğu gibi sanayinin rekabet gücüne ilişkin kaygıları arttıran bir veri de iktisadi yönelim anketine yansıyor. Ankette bazı sorular her ay sorulurken bazıları üç ayda bir soruluyor. Bunlardan bir tanesi de son üç ayda Avrupa birliği içindeki yurt dışı piyasalarda rekabet gücümüzü ölçmeye yönelik alınıyor. Bu çerçevede rekabet gücünün azaldığını söyleyenlerin oranı son iki yılda sert bir şekilde yukarı gidiyor. Grafikte de bu eğilimin özellikle 2022 yılından sonra çok net ortaya çıktığını izliyoruz. Yaşadığımız yüksek enflasyona karşın döviz kurlarının sınırlı artması ürünlerimizi döviz bazında pahalılaştırarak rekabet gücümüzü olumsuz etkiliyor.
Sonuç olarak, iktisadi yönelim anketi enflasyonla mücadelede talep koşulları ve fiyatlama davranışları açısından tam istenen bir çerçevede olmadığımızı, TL’nin reel olarak değerlenmesinin ise rekabet gücünde ciddi bir sıkıntı yaratmaya başladığını gösteriyor. Önceki yazılarımızda da vurguladığımız gibi enflasyonla mücadelede para politikasının yanına ilave etmemiz gereken başta maliye ve kur politikası olmak üzere birçok yeni unsura ihtiyaç bulunuyor.