İklimi dirençli Türkiye
Ülkemizin coğrafi konumu, kara-su ekosistemi, iklim, altyapısı, sosyal ve ekonomik yapılanmasına göre iklim değişiminin sebep olduğu ve olacağı riskler ve tehlikelerle yaşamımız tehdit altında. Günlük ve endüstriyel yaşamda dirençli olmak gerekiyor. İklim değişimine direnç için kentlerimizi ve sanayimiz sera gazı salımlarını azaltma-uyum politika ve eylemlerini başarırken, önceliklerini teknik doğrularla belirleyerek, yarınını yapılandırmalıdır.
Çünkü her kent ve her sektör iklim değişiminden farklı etkilenirken, ülkemiz iklim kriziyle mücadelesini sürdürmeye devam edecek. Bu mücadelede iklim esnek, iklim değişimine dayanıklı, sözün özü iklim dirençli olmak gerekiyor.
İklim direnci, iklimle ilgili tehlikeli olayları, eğilimleri veya rahatsızlıkları saptama, öngörme, hazırlık yapma, yanıt verme becerisi kazanmadır. Diğer deyişle, iklim direnci iklim değişikliğinin yeni riskleri nasıl yaratacağını veya değiştireceğini değerlendirme ve bu risklerle daha iyi başa çıkmak için adımlar atma, kapasite geliştirme yetkinliği sağlamadır.
Şiddetli sağanaklar, kasırgalar, sel, yüksek sıcaklıklar ile deniz seviyelerindeki artış, orman yangınları, hava kalitesinin kötüleşmesi, kuraklık, göç, salgın bizleri bekliyor. Çünkü sera gazı salımları artıyor. Salımları bugün veya yakın gelecekte durdurma mucizevi başarısı olsa dahi iklim değişimi ve etkileri epeyce sürecek.
Bu nedenle gelecekteki ekonomik ve sosyal riskleri en aza indirmek, beklenmedik gelişmelere karşı koymak için bugün iklim direnci uğraşı vermeliyiz. Bilim ve teknoloji tabanlı çalışmalıyız, planlamalıyız. Sanayicimiz, resmi erk, yerel yönetimler ve yurttaşlar hazır olmalı. Sektörel iklim direnci için tedarik zinciri, imalatçı, üretici ve tüketici yaşam döngüsü mühimdir. Tarım ve gıda gibi iklim hassas ve enerji-kaynak yoğun sektörlerin eylemleri için aciliyet kelimesi yetersiz. Yatırımlar artık iklim direncini artırma nitelikleriyle de önem kazanıyor.
Finansman başvurularında kuruluşların iklim dirençleri, iklimden nasıl zarar göreceklerini bilme ve hazır olma hususları da sorgulanacak. Bunların hepsi sürdürülebilirlik yönetimi demek. Kaynak yönetimi demek. Felaket ve afetlere hazırlık demek. Karbon-su-atık ayak izi düşürme demek. Sektörün iklim değişimine karşı kendini koruması, düzeltme-iyileştirmesi, başa çıkması demek. Mevcut ve hedef iklim direnci sektörel durumun saptanmasına acilen başlanırken, kuruluşlar stratejilerini yapmalıdır. İklim direnci için politika, yatırım ve bütçe bütünleşmesi şarttır.
Bu bağlamda iklim dirençliliğinin yeşil finansmanı, yeşil fonlar, yenilikçi finansman mekanizmaları önem kazanmakta. Bunların hepsi ülkemizin “Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021” kapsamında sanayicimiz için birincil özne.
Güzelim ülkemizi ihracata dayalı, sanayi yoğun büyümesini yeşillendirecek. Yeşillendirme artık bir seçenek değil, bir zorunluluk. Yeşil yola çıkmak, başlamak önemli. Ekonomimizi ve sağlığımızı yeşil toparlarken yeşil fırsatlar önümüzde. Takviminize yazınız. 28 Eylül’de İklim Dirençli Türkiye İçin Yeşil Toparlanma: Atık ve Enerji Yönetiminin Rolü başlığında VII. İstanbul Karbon E-Zirvesi’nde iş dünyası üst düzey konuşmacılarını dinlemek için bir araya geliyoruz. Sizleri de bekliyoruz. Buyurunuz.