İklim krizi ve yaşlı nüfus Almanya tarımını tehdit ediyor
Federal Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın daveti ve Goethe Enstitüsü’nün organizasyonu ile 19-25 Haziran tarihlerinde “Süt ve Sığır Eti Üretimi ve Pazarlaması” ziyaretçi programına katıldım. Berlin, Brandenburg Eyaleti, Potsdam, Oranienburg’da yapılan bir dizi toplantı ve etkinlikte ülke tarımı, özellikle hayvancılıktaki durum ayrıntılı olarak anlatıldı. Bazı çiftlikleri ve işletmeleri yerinde gezerek çiftçilerden, sığır eti pazarlayan işletme yöneticilerinden doğrudan bilgiler aldık. Özellikle kırmızı etin pazarlanmasında Türk girişimcilerin etkin olarak yer aldığına tanık olduk.
Geziye; Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş, Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Genel Sekreteri Elif Yücel, Bursa Karacabey’de süt sığırcılığı yapan Feyz Süt’ün Sahibi Sencer Solakoğlu ve Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nden Janine Kardeş ile birlikte katıldık. Büyükelçilik de Tarım Ataşesi olarak görev yaparken bu programı öneren ancak COVID-19 salgını nedeniyle iki yıl gecikmeli yapılan geziye Dr. Peter Bohlen de bazı bölümlerde bize katıldı. Bir hafta boyunca toplantı ve gezi organizasyonunu Dr. Christan Schnack yaparken, Deniz Ermiş Tak büyük bir özenle çeviri yaptı.
Bu yazı dizisinde Almanya tarımı hakkında genel bilgiler ve geleceğe ilişkin yaşanan endişelerin yanı sıra Yeşiller Partisi’nin tarım politikalarındaki rolü, hayvancılıkta kooperatifçiliğin yeri, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi ile uygulanan kırsal kalkınma modeli, mesleki eğitimin önemi, organik tarım, değişen tüketim alışkanlıkları ve Türkiye’ için çıkarılacak dersleri okuyacaksınız.
Çiftçiler ne istiyor?
■ Toplum tarafından takdir edilmek
■ Çevre başta olmak üzere üretimle ilgili çıkan yasal düzenlemelerin üretimi tehdit ettiği ve mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi
■ Gübre ve diğer girdilerde artan maliyetlerin düşürülmesi ve desteklerin artırılması
■ AB Yeşil Mutabakatı’nın esnetilmesi
■ Yeşiller Partisi’nin hayvancılık başta olmak üzere üretime karşı sert tavrından vazgeçmesi.
Almanya’da tarım büyük bir dönüşüm yaşıyor. Küçük aile işletmeleri tasfiye olurken kooperatifler eski gücünde değil. Büyük işletmeler, küçük işletmeleri yutarak daha da büyüyor. İklim krizi tarımın geleceği için en büyük tehdit olarak görülüyor. Herkes endişeli. Cem Özdemir’in yönetimindeki Federal Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın yanı sıra 16 eyaletten yarısında da tarım bakanlığı Yeşiller Partisi’nin elinde. Şehirlerde taraftar bulan Yeşiller Partisi’ne kırsalda büyük tepki var. Yeşiller Partisi, hayvancılığa ve işlemeli tarımsal faaliyetleri küresel iklim krizine neden olduğu gerekçesiyle sıcak bakmıyor. Bu nedenle tarım politikalarında radikal değişiklikler bekleniyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda ciddi tartışmalar yaşanabilir. Özellikle hayvancılık yapanlar Yeşiller Partisi’nin tarım ve hayvancılık politikasını çok sert eleştiriyor. “Bu politikalarla hayvancılığın geleceği yok” deniliyor.
Sadece Almanya’da değil Avrupa Birliği’nde (AB) hayvan refahı, tarım ve hayvancılıkla ilgili mevzuatta yapılan değişiklikler, iklim krizine karşı sert önlemler sektörün geleceğini tartışılır hale getiriyor.
Bir başka önemli sorun; yaşlanan nüfus. Almanya’da tarımla uğraşan, hayvancılık yapan nüfus yaşlanıyor. Yaşlanan nüfus yerine çiftçiliği sürdürecek genç çiftçi bulunamadığı için aile işletmeleri kapanıyor. Bu işletmeler daha büyük işletme sahibi şirketler tarafından alınıyor. Büyük işletmeler küçük işletmeleri yutarak büyüyor. Bu nedenle işletme sayısı azalsa da üretim azalmıyor. Büyük işletmelerden bazıları Hollanda’ya ait. Yeterli toprağı olmayan Hollanda, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra özellikle eski Doğu Almanya’dan çok geniş arazileri ucuza alarak şirketler bazında burada hayvancılık yapıyor. Aile çiftçiliği yapanlar rekabet edemediği için Hollandalı girişimciler çiftçilerin ve kooperatiflerin topraklarını satın alarak büyüyor. Kooperatifi tümüyle satın almaları bile var.
TARIMDA İŞLETME SAYISI 260 BİNDEN 100 BİNE DÜŞECEK
Almanya’nın nüfusu 83 milyon. Tarımda çiftçi ve çalışan sayısı 650 bin kişi. Ayrıca her yıl başka ülkelerden gelen 600 bin mevsimlik tarım işçisi var. Toplam tarım işletmesi sayısı 260 bin. İşletme sayısının 20 yılda 100 bine düşmesi bekleniyor. Bu sayıları gezimizin ilk gününde Goethe Enstitüsü’nde Tarım Uzmanı Constantin Marguardt verdi. Hem tarım bakanlığı hem de özel sektör deneyimi olan Marguard, Almanya tarımı ve yaşanan gelişmeler, tartışmalar hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: “Almanya’nın tarımı çok farklı (heterojen) bir yapıya sahip. Küçük tarım işletmeleri de var, çok büyük tarım işletmeleri de. Sadece bitkisel üretim için değil bu yapı aynı zamanda hayvancılık için de geçerli. Genel olarak Doğu Almanya’da en büyük işletmeler var. Ortalama işletme büyüklüğü 300 hektar olan bölgeler var. Almanya’nın güneyinde Baden Württemberg, Bavyera’da ise işletmeler daha küçük. Ortalama işletme büyüklüğü 20 hektar olan bölgeler de var. Hayvancılıkta ise tam tersi. Sığır, domuz, kanatlı sektöründe her şey batıda. En büyük hayvancılık işletmeleri Aşağı Saksonya, Kuzey Ren Vestfalya ve Bavyera’da. AB normlarında organik üretim yapan işletmeler büyük oranda doğu ve güneyde. 2020 yılı verileri ile Almanya’da çiftçi başına bölgelere göre ortalama 20 ile 100 hektar tarım arazisi var. Ülke ortalaması 65 hektar. Küçük aile işletmeleri azalırken büyük işletmeler daha da büyüyor. Tarımda 260 bin işletme var. Bu sayı 1990 yılında 500 bindi. Yapılan bilimsel çalışmalar dikkate alındığında 2040 yılında işletme sayısı bitkisel üretim ve hayvancılık olmak üzere toplam 100 bin olacak. İşletme sayısı azalıyor. Fakat üretim, hayvan varlığı azalmıyor.”
ÇİFTÇİ EMEKLİ OLUNCA İŞLETMELER KAPANIYOR
Tarım Uzmanı Constantin Marguardt kapanan işletmelerin durumunu ise şöyle özetledi: “Çiftlikler kapanınca bu işletmelere yeni ve büyüyen büyük işletmeler mi satın alıyor, diye çok merak ediliyor. Öncelikle çiftlikler neden kapanıyor ona bakmak lazım. Belli bir yaştan sonra çiftçiler emekli oluyor. Emekli olanlardan dolayı bu işi sürdürecek kimse yoksa işletme kapanıyor. Gençler tarıma çok ilgi göstermiyor. İşletme kapandıktan sonra da genellikle bu insanlar yaşadıkları yerde kalıp orada yaşamlarını sürdürüyorlar. Aldıkları emekli maaşı, arazilerini kiraya vererek veya satarak bir birikim yapıyorlar ve onunla yaşamlarını sürdürüyorlar. İşletmelerin kapanmasının bir başka nedeni, 20 hektarlık bir işletmenin rekabet gücü olmuyor. Artan maliyetler karşısında zorlanıyor. Özellikle büyük işletmelerle yani 400 hektarlık çiftlikler var. Bunlarla rekabet etmeleri de çok zor. İşletmesi kapananlar genellikle kiralayarak veya mülkiyetini satarak emeklilik dönemi için paraya çeviriyor. Almanya’nın güneyinde 1 hektar araziyi 65 bin Euro’ya alabiliyorsunuz. Doğuda bu şansı yok. Doğuda bir hektar 25 bin euro. Genel olarak kiraya veriyorlar. Dekar başına 300 ile 600 Euro’ya kiralanıyor. Aşağı Saksonya bölgesinde hektar başına kiralar 1200 Euro kadar.
ÇİFTÇİ HEKTAR BAŞINA 300 EURO DESTEK ALIYOR
AB’nin diğer üye ülkelerinde olduğu gibi Almanya’da da çiftçiler Ortak tarım Politikası çerçevesinde destekleniyor. Tarıma verilen destek hektar başına ortalama 300 Euro Fakat bu genel desteğe ilave olarak da destekler sağlanıyor. Örneğin organik tarım yapanlara hektar başına 250 euro ilave destek veriliyor. Organik tarım yapan bir çiftçi ortalama 450-500 euro destek alabiliyor. Ayrıca kuraklık gibi felaketlerle karşı karşıya kalındığında devlet zararları karşılayacak önlemler alıyor. Çiftçinin normal üretim yapmış gibi zararları karşılanıyor. Tarım Uzmanı Constantin Marguardt tarımsal desteklemenin genel olarak AB bütçesinden yapıldığını hatırlatarak uygulamayı şöyle anlattı: “Para AB’den geliyor. Fakat eyaletler bu paranın dağıtımından sorumlu. Bu nedenle çok farklı uygulamalar var. Eyalet, kendi tarım politikasına göre, önceliklere göre destek veriyor. Bazı eyaletler organik tarıma daha fazla destek sağlıyor. Bazıları hayvancılığa bazıları da bitkisel üretime daha çok destek verebiliyor. Çiftçi destek almak için kendi eyaletine başvuruyor. Destek eyalet tarafından tahsis ediliyor.”
HAYVANCILIKTA KENDİNE YETERLİ SEBZE VE MEYVEDE YETERSİZ
Almanya’nın toplam alanının yüzde 51’i tarıma uygun. Tarıma uygun alanların yaklaşık üçte biri mera alanı. Tarımsal üretim için kullanılan alanın yüzde 60’ında yem bitkileri üretimi gerçekleştiriliyor. Yüzde 22’sinde gıda ürünleri, yüzde 14’ünde enerji bitkileri üretiliyor. Bu bitkiler biyogaz, etanol, benzine, yakıta katkı için kullanılıyor. Yüzde 10’luk bölümde ise organik tarım yapılıyor. Bunlar çok genel veriler. Bölgesel olarak bu oranlarda büyük farklılıklar olabiliyor. Ülkede tarım işletmelerinin sayısı azalsa da üretim de ciddi bir düşüş olmuyor. Özellikle hayvancılıkta hayvan sayısı azalmıyor, artıyor. Verimlilik nedeniyle üretim de artıyor. Tarım Uzmanı Marguardt, şunları söylüyor: “Almanya, kendi kendine yeterlilik konusunda hayvancılıkta çok iyi durumda. Almanya’nın kendine yeterlilik oranlarına bakıldığında ette yüzde 118, sütte yüzde 112, yumurtada yüzde 72, şekerde yüzde 141, patateste yüzde 145, sebze, meyve ve bal konusunda ise kendisine yeterli değil. Üretemediğini ithal ediyor.”
İHRACATTA VE İTHALATTA DÜNYA 3'ÜNCÜSÜ
Marguardt; Almanya’nın 2020 tarım ihracatının 50,7 milyar dolar olduğunu belirterek, “Bu ihracatın 8,2 milyar doları Hollanda‘ ya, 4 milyar doları İtalya’ya, 3,8 milyar doları da Fransa’ya gerçekleştiriliyor. İthalatı ise 73,5 milyar dolar. İthalatın 17,6 milyar doları Hollanda’dan, 6 milyar doları İspanya’dan, 4,9 milyar doları Polonya’dan gerçekleştiriliyor. Almanya tarımda dünya genelinde en çok ithalat yapan ve en çok ihracat yapan ülke sıralamasında ikisinde de 3. sırada. Tarım ürünleri açısından Türkiye ile bir kıyas yapıldığında Türkiye’den 1,1 milyar dolarlık ithalat yapılırken, Almanya’nın ihracatı sadece 280 milyon dolar. Türkiye’ye en fazla yapılan ihracatta tahıl ön plana çıkıyor. Türkiye’den ise ağırlıklı olarak sebze-meyve ithalatı yapılıyor” bilgisini verdi.
MAZOTTAN ALINAN VERGİ ÇİFTÇİYE İADE EDİLİYOR
Küresel olarak tarım alanlarının giderek azaldığını, Birleşmiş Milletler’in öngörüsüne göre 2050’ye kadar dünya nüfusunun 10 milyara çıkacağını vurgulayan Marguardt, güncel gelişmeleri ise şöyle değerlendirdi: “Almanya’da durum genel anlamda iyi. Fakat son 1 yıllık dönemde maliyet artışı özellikle mazot, gübre, tarım ilaçları çok yüksek enflasyona neden oldu. Almanya hayvan yeminde kendisine yeterli değil. Yüksek proteinli süt için Brezilya ve Amerika’dan soya ithal ediliyor. Son 3 yıl ciddi kuraklık yaşandı. Mazot ve gübre fiyatları inişli çıkışlı ama toplamda baktığımızda yukarı yönlü bir fiyat artışı oldu. Fiyatlar en az iki misli arttı. Devlet çiftçilere destek olmak için mazottan alınan vergileri iade ediyor. Gübrede fiyatlar yüzde 300 arttı. Daha sonra fiyatlar düşmesine rağmen hala yüksek seviyede. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaşın etkilerini derinden hissediyoruz. Gübrenin hammaddesi Beyaz Rusya ve Ukrayna’dan geliyor. Bu da tarımı olumsuz etkileyen faktörlerden birisi.”
YEŞİL MUTABAKATIN GELECEĞİ TARTIŞILIYOR
Avrupa’da güncel gelişmeler arasında iklim krizi, korona salgını, tedarik zincirinin kırılması, Ukrayna savaşının etkilerinin çok tartışıldığını belirten Constantin Marguardt, şunları söyledi: “Avrupa Yeşil Mutabakatı’na göre gübre, tarım ilaçlarının yüzde 50 azaltılması hedefleri var. Ama bir yandan da tarımsal üretime, üretimin artırılmasına ihtiyaç var. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile durum değişti. Yani 24 Şubat öncesi ve sonrası arasında bakış açısında büyük farklar var. Ukrayna savaşı dolayısıyla tartışmaların ağırlık noktası gıda güvencesi oldu. Çiftçiler, siyasilerin mutabık oldukları konu elbette çevrenin korunması. İklim krizine karşı mücadele. Çevreye daha az zarar verilmeli hatta hiç verilmemeli. Fakat üretimin de garanti altına alınması gerekiyor. Şu anda bu tartışma sürüyor. Gıda ve yem açısından üretimin güvenceye alınması gerektiği şu anda sadece tartışılıyor. Risklere göre mi iklim hedeflerini ele alsak diye tartışmalar devam ediyor. Almanya’da da daha az et tüketimi, hayvan yemi yerine veya enerji tarımı yerine insanların beslenmesi için daha çok buğday üretimi olması tartışılıyor. Avrupa Birliği genel olarak yeşil mutabakatta esnekliği tartışırken, Almanya hedeflerin tam olarak uygulanmasını savunuyor. Tek başına kalsa da bunu savunacak. AB, hedefler için 2050 değil daha uzun süreli olması için tartışmalar sürüyor. Fakat bazı konularda da karar vermek gerekiyor. Mesela tarım ilaçları konusunda karar alınması gerekiyor ama alınamıyor.”
TÜKETİM ALIŞKANLIĞI DEĞİŞİYOR
Almanya’da konuştuğumuz herkesin dikkat çektiği konulardan et tüketiminin azaldığı ve vegan sayısında artış olduğu yönünde. Özellikle şehirde yaşayan tüketiciler, hayvan refahına dikkat çekerek hayvanlara eziyet edilmemesini istiyor. Yeşiller Partisi’nden de büyük destek alan tüketiciler bitki bazlı ürünlere dönülmesini talep ediyor. Ziyaret ettiğimiz Federal Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın (BMEL) giriş kapısında yere farklı büyüklükte 3 kez yazılan “Stop Animal Export” yazısı ile karşılaştık. Bakan Cem Özdemir ve bakanlık çalışanları bakanlık kapısından girerken her gün bu yazıyı okuyorlar. Ülkede tüketicilerin tepkisini yansıtan ve hayvan refahı için hayvanların taşınmasını eleştiren bir yaklaşımı sergiliyor. Vegan sayısındaki artışla son yıllarda et tüketimi kişi başına 70 kilodan 60 kiloya gerilemiş. Bu gerilemenin devam edeceği beklentisi var.
TARIM POLİTİKALARI LİBERALLEŞİYOR
Federal Tarım ve Gıda Bakanlığı Hayvansal Ürünler Pazar Bölümü Uzmanı Dr. Nils Jensen’in hayvancılıkla ilgili verdiği bilgiler bu değişimi daha net ortaya koyuyor. Jensen’in verdiği bilgilere göre, tarım politikalarında liberalleşme söz konusu. Bu da işletme sayısının azalmasına neden oluyor. 2010-2021 döneminde süt inekçiliği yapılan işletme sayısı 91 bin 550’den 54 bin 787’ye geriledi. Yüzde 41 gerileme var. 1963’te 850 bin süt üreten işletme vardı. Süt veren inek sayısında ise bu kadar büyük bir düşüş olmadı. Çiğ süt üretiminde artış oldu. Almanya’da 1963 yılında 6 milyon süt veren inek vardı. 2010’da 4 milyon 180 bine düştü. 2020 verileri ile inek sayısı 3 milyon 830 bin. 2010-2021 döneminde çiğ süt üretimi 20 milyon tondan 30 milyon tona yükseldi.