İklim krizi öfkesi ve mağduriyeti yükseliyor
Kasım 2022’de Mısır'da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi COP27’nin en önemli çıktısı, iklim değişikliğinin yoksul ülkelerde yol açtığı kayıp ve zararı ödeyecek bir fon oluşturma kararı olmuştu.
Kayıp ve hasar anlaşması, küresel iklim politikasında bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor; çünkü bu anlaşma, iklim krizinin asıl sorumlusu olan zengin ülkelerin gelişmekte olan dünyaya karşı sorumluluğunu kabul etmiş olması anlamına geliyor. Bu doğrultuda bugüne kadar tutulmamış olan sözün tutulması ve gelişmekte olan ülkelerin iklim krizi kaynaklı kayıp ve hasarlarının karşılanması için yılda 100 milyar dolar fon sağlanması gerekiyor. Ve tabi ki bu finansmanın doğru yönlendirilmesi için güvenilir bir yol haritasının oluşturulması; kalkınma bankalarının ve uluslararası finans kuruluşlarının iş modellerini değiştirmesi de önem kazanıyor.
Kayıp ve hasar fonunun kabul edilmesindeki en önemli neden, tabi ki yıl boyunca yaşanan doğal felaketler… Özellikle bu yaz Pakistan'da bin 700'den fazla kişinin ölümüne ve en az 30 milyar dolarlık kayba neden olan muson seli, harekete geçme ihtiyacının ne derece “acil” olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Antigua ve Barbuda Bakanı ve küçük ada uluslarından oluşan AOSIS grubunun Başkanı Molwyn Joseph’in de zirve sırasında dile getirdiği gibi, "Otuz yıldır üzerinde çalışılan bir görev tamamlandı. Bunca acıdan sonra, ilerleme geldi."
Öfke kronikleşiyor
ABD İklim Elçisi John Kerry de, şimdi bu konuya dikkat çekiyor ve iklim krizi öfkesi ve mağduriyetinin hızlı bir şekilde yükseldiğini dile getiriyor.
Kerry’nin yorumları şöyle: “Ada devletlerinin, savunmasız ülkelerin ve küçük Afrika ulusları, emisyonların çok küçük bir bileşeni oldukları gerçeğiyle kendilerini mağdur hissediyorlar. Hayal kırıklıkları artıyor ve öfkeleri kronikleşiyor. Çok yüksek bir bedel ödüyorlar. Dünyada iklim krizinden en çok etkilenen 20 ülkeden 17'si Afrika'da Sahra Altı Afrikası’ndaki 48 ülke tüm emisyonların sadece yüzde 0,55'ini oluşturuyor.”
Fonun nasıl finanse edileceği net değil
ABD, Avrupa Birliği, İngiltere ve diğer zengin ülkeler anlaşmaya imza attılar; fakat kayıp ve zarar fonunda ne kadar para olacağını veya finansmanın nereden sağlanacağı bir netlik kazanmadı.
Kerry, ABD'nin gelişmekte olan ülkelere kayıp ve zarar konusunda yardım etmeye kararlı olduğunu söylüyor ama şunu da ekliyor: “İnsanların gözlerinin içine bakıp, iklim krizi kaynaklı kayıp ve zararların olmadığını söyleyebilir misiniz? Dünyanın her yerinde doğal afetleri görüyoruz. Fakat kayıp ve zararları nasıl yöneteceğiniz hâlâ tartışmalı. Bu ülkelere yanlarında olduğumuzu ve bu konuda iyi niyetle çalışacağımızı göstermemiz gerekir.”
Kerry, Aralık ayında The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, Beyaz Saray’ın iklim finansmanını artırmada ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunuz; Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisi’nin fonları dağıtma konusunda isteksiz olabileceğini dile getirmişti.
John Kerry, COP27 Zirvesi’nde gelişmekte olan ülkelerin daha temiz enerji biçimlerine geçişine yardımcı olmada “kritik” olacak yeni bir küresel karbon kredisi ticareti girişimini de açıklamıştı.
Energy Transition Accelerator (Enerji Geçişi Hızlandırıcı) adlı program, Rockefeller Vakfı ve Bezos Earth Fund ile birlikte başlatıldı ve gönüllü “yüksek kaliteli” karbon kredileri yoluyla finansman sağlamayı hedefliyor.
2022 COP27, bir Afrika Zirvesi’ydi ve bu konunun gündeme gelmesini sağladı. 2023 COP28 Zirvesi ise, büyük bir petrol üreticisi olan Birleşik Arap Emirlikleri'nde yapılacak. Umarız, bu zirve petrol lobicilerinin yeşil dönüşümü yavaşlatması için fırsat yaratmaz… Kerry ise şu an için bu tür endişeleri reddediyor ve şöyle diyor:
"Birleşik Arap Emirlikleri pek çok düşük karbon teknolojisinde en ileri seviyede. Yenilenebilir enerjiye büyük yatırımlar yaptılar. Nükleer, yeşil hidrojen, pil araştırmalarında en ileri seviyedeler. Fosil enerji ekonomisinden büyük bir servete sahip olan bir ülkenin, yeni enerji ekonomisine yönelmesi gerçekten harika.”