İkinci Yüzyılda Türkiye iktisatına yön vermek
İzmir’de İzQ İnovasyon Merkezindeyiz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin “geleceği görüyoruz” buluşmaları uzman toplantısında katılımcılar, 15-23 Şubat’ta gerçekleştirilecek kongreye sunulacak bilgileri, tartışarak şekillendiriyor. Hazırlık, katılım, katılımcılık ve ilgi, olağanüstü ve bu umut verici…
100 yıl öncesinde ilk iktisat kongresi; savaşın gölgesinde ve henüz ortada Cumhuriyet dahi yokken, ekonominin geleceğini tartışan vizyoner büyüklerimizin yoğun mesaileriyle gerçekleşmişti. Bundan 10 yıl önceki 6’ncısında; “küresel yeniden yapılanma sürecinde Türkiye ekonomisi” tartışılıyordu.
30 yıl öncekini hatırlıyorum; orada tartışılan konu; Rahmetli Özal’ın ithal ikameci politikalar yerine ihracata dayalı dışa açık büyüme kararlarının somut başarılardı. Şimdi ise bir yandan hükümet, diğer yandan İzmir Belediyesi öncülüğünde iki farklı kongre yapılacak. Kongreleri dahi bölmeyi başardık(!)
PARMENİDES KÖRLÜĞÜ
Yarını kestirmenin en isabetli yolu; onu inşa etmektir. İktisat kongrelerinde, yarına dair trendler konuşulur, politika değişiklikleri tartışılır ve bizi bekleyen dünyaya dair tahminler ışığında stratejik adımlar tasarlanır. Ancak bunu yaparken genelde “gelecek yanılgısı” içine düşmekten kurtulamayız.
Buna; “Parmenides Körlüğü” denir; “yarını tahmin ederken çoğu kez bugünü yarına uzatırız ve kırılımları hesaba katmadığımızdan, yanılırız.” İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde bu yanılgıya düşmemek için çok sayıda farkı görüşü, tahmini ve veriyi aynı anda değerlendirmeye gayret ettik.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Yeni zenginlik alanımız ne olmalı?
Benim önerim; nitelikli insan gücünün, iktisadi zenginliğin dinamosu olmasıdır. Türkiye’nin belki de en önemli kaynağı, iyi eğitim görmüş, üstün vasıflı, liyakat sahipleridir. Bugüne bakın; dünyaya okumuş insan ihraç edip, cahil insan ithal eden başka ülke var mı?
Bilen insan mı, bizden insan mı?
Elbette bilen insan… Liyakat ile sadakat arasında tercihimiz; liyakatten yana olmalı. Zeki ve yeteneklilerimizi dışarıda bırakan hiçbir iktisadi model, başarılı olamaz. Her toplumun %2’si dilden, dinden, coğrafyadan, ırktan bağımsız olarak, zeki ve yeteneklidir fakat toplumların kaderini bu %2’ye nasıl davrandığımız belirler. Ya onları “devlet başa” yapar; “ufukların efendisi” oluruz. Ya da onları “kuzgun leşe” atarak; “uygarlığın taşrasına” düşeriz.
NOT
GİRİŞİMCİ DEVLETÇİLİK YÜKSELİYOR, DPT’Yİ YENİDEN HAYATA GEÇİRELİM
Kongre hazırlık toplantısında, değerli görüşler dile getirildi. Bunları Kongre’de tartışacağız. Ben de kendi önerilerimi heyetle paylaştım. Dikkatimi çeken yarına dair yaratıcı düşüncelere ihtiyacımızdır.
Anadolu’da nitelik hareketi başladı. OSB’ler, Ar-Ge merkezleri ve teknokentlerde çok sayıda teknoloji yoğun nitelikli üretim var. Bizim Ar-Ge’ye milli gelirin %3’ünü harcamamızın tam zamanı.
Şirketler, start-up mantığıyla atağa geçme gayretinde. Bizde start çok ama up yok. Start-up’larımızı yörüngeye yabancılar çıkarmasın, onlara finansal ve yapısal kolaylıklar sağlayalım.
Devletçilik geri dönmeye başladı ama girişimcilik vasfı ön plana çıkıyor. Bizlerin de bu yeni vadide daha işlevsel, üreten ve girişimci devlet kurumları geliştirmemiz gerek. Şimdiki hantal yapı işlemiyor.
Plansızlık yüzünden çok fazla kaybımız var. Lağvettiğimiz Devlet Planlama Teşkilatı’nı yeniden kurmak, en iyi beyinlerimizi burada konuşlandırmak ve ürettiklerini hayata geçirmek, ikinci yüzyılın iktisadıdır.