İkinci dalga ile birlikte yaşamak...
Sonbaharla birlikte vaka sayısı küresel olarak artınca sosyal mesafe önlemleri artırılır mı, ekonomiler kapatılır mı soruları yeniden gündeme geldi.
İkinci dalga konusundaki görüşümüzü biliyorsunuz. COVID-19 gibi bulaşıcı bir pandemide ikinci dalganın gelmesi kaçınılmaz. Asıl soru Türkiye bu dönemi ekonomiyi kapatmadan ve toplumun kırılgan kesiminde can kaybını asgariye indirerek yönetebilecek mi?
Bu soruların cevabını aramak için bu hafta Avrupa ve Türkiye’de salgın cephesindeki gelişmeleri analiz edeceğiz.
Avrupa’ya yakından bakmamızın iki nedeni var: (i) Avrupa epidemolojik döngüde Türkiye’nin bir ay kadar önünden gidiyor. (ii) Büyük dış ticaret ortağımız Avrupa’da salgının kontrolden çıkması ve ekonominin kapanması Türkiye ekonomisinde yıkıcı etkiler yaratır.
Son verilere baktığımızda Avrupa’nın, Fransa ve İspanya’nın önderliğinde yeniden salgın merkezleri arasına katıldığını görüyoruz. Yeni vaka sayısı eylül ayında Fransa ve İspanya’da 10.000 seviyesini aşarak mart ayındaki tepe seviyelerinin yüzde 50 üzerine çıktı.
Buna karşın bu ülkelerde geçen sene yüzde 10’un üzerinde olan ölüm oranı yüzde 1-2 bandına geriledi.
Avrupa’nın diğer büyük ülkelerinde Almanya, İngiltere ve İtalya’da vaka sayısında korkutucu bir artış zaten yok. Ancak ölüm oranlarıyla ilgili tespit bu ülkelerde de geçerli.
İyi haber, vaka sayısındaki artışa rağmen, Avrupa sağlık sistemini kilitlemeden ve ekonomiyi kapatmadan salgını yönetilebilecek durumda.
Türkiye öznesine baktığımızda, tam tersi bir durum söz konusu. İyi haber, son dönemdeki artışa karşın vaka sayısı geçen seneki tepe noktasının üçte biri düzeyinde. Kötü haber, geçen sene yüzde 2 civarında olan can kaybı oranı yüzde 4’ yükseldi. Yoğun bakımdaki hasta sayısındaki artış can kaybının önümüzdeki haftalarda artmaya devam edeceğine işaret ediyor.
Neler oluyor? Avrupa’da vaka sayısı artıp ölüm oranları gerilerken Türkiye’de neden tam tersi durum söz konusu...
Bu sorunun cevabı vakaların demografik dağılımında gizli. Nisan ayında Fransa ve İspanya’da salgına yakalananların yüzde 45-50’si 60 yaşın üzerinde. Eylül ayında bu oran yüzde 13-15 seviyesine geriliyor. Toplam nüfusta 60 yaş üstünün payı yüzde 25 civarında. Diğer bir deyişle yaşlı nüfus kendini korumayı öğrenmiş.
Türkiye demografi verisi Avrupa kadar geriye gitmiyor. Haziran başında 65 yaş üzeri kesim vaka sayısının yüzde 11’ini oluştururken, şimdi bu oran yüzde 13’e yükselmiş. Anadolu’da yaşlı kesim düğün bayram gibi etkinliklerde kendini koruyamamış diye anlıyoruz. Ancak eldeki veri kapsamlı analiz yapacak kadar detaylı değil. Haftalık durum analizi raporlarının ağustos sonunda durdurulması hayatı zorlaştırıyor.
Lafı çok uzatmadan toparlayalım. Avrupa ve Türkiye salgın verisi ekonomi durdurulmadan salgının yönetilebileceğine işaret ediyor. Anadolu’da ve yaşlı nüfusta vaka sayısındaki artış Ankara’nın bölgesel ve toplumun kırılgan kesimine yönelik önlemler alabileceğini söylüyor. Alınacak önlemlerin can kaybını sınırlayacağını umuyoruz. Ekonomide bu nedenle oluşacak yavaşlamanın ilkbahara göre daha sınırlı ve yönetilebilir olacağını tahmin ediyoruz.