İkinci çeyrek herkes için kritik
2021 yılının ilk çeyrek işlemlerini geçtiğimiz hafta ile birlikte tamamladık. Genel olarak yıl başlangıcındaki düşüncelerimizin büyük çoğunluğu ekseninde fiyatlama ortamı gördük. Hisse senetlerine olan ilgi devam ederken, rotasyon eğilimi zamanlama olarak erken bir takvimde hayata geçti; Ocak ayı sonrasında reflasyon teması ile karışık farklı fiyatlama yaklaşımlarının da devreye girmesi ile birlikte başlıkların içerisinden çıkmak zorlaştı. Gün sonunda yine de hisse senedine yönelik yatırımlar kazanç sağladı.
Öte yandan en ciddi ters ayakta yakalanma durumunu ise Amerikan dolarına yönelik beklentiler cephesinde yaşadık. Global ekonomideki toparlanmanın geçmişte olduğu üzere bir kez daha zayıf Amerikan Doları temasını destekleyeceğini varsaymıştık. Tam olarak öyle olmadı demek için de erken, gelecek beklentilerini revize etmek için de. Neden? Henüz yılın ikinci çeyreğine yeni adım attık ve beklentiler ile gidişatın ayrıştığı noktayı dikkatli analiz etmek gerek. Ters ayakta yakalanmanın çıkış noktası ABD ekonomisinin genel gidişatı ile dünyanın geri kalan kısmındaki vaziyetin ciddi ayrışma içerisine girmesi. Özellikle de yaşlı kıta Avrupa’ya yönelik beklentilerin en az 2-3 ay ötelenmek zorunda kalması fiyatlamalar nezdinde ciddi ölçekte yakından hissedildi. Bugün ortak para birimi euronun çapraz işlemlerdeki performansını konuşurken değinmemiz gereken nokta tam olarak bu.
Avrupa’nın yaşadığı problemler listesinin ilk sırasında aşılama performansındaki geri kalma durumları yer alıyor. ABD’nin Başkan Biden ile birlikte vitesi ciddi anlamda artırması ve 1-2 ay içerisinde 300 milyon kişinin aşılanmasına dek çıtayı yükseltmesine karşı Avrupa’da bürokratik engellerin bu kez da aşı kampanyası üzerinde etkili olması yatırımcıların euroya yönelik aldıkları uzun pozisyonları pandemi şiddetinin yakından hissedildiği dönem seviyelerine düşürmelerine zemin hazırladı. Dahası küresel çapta aşılamanın sadece birkaç ülke önderliğinde kapsamlı şekilde ilerlemesi, tedarik konusunda sıkıntıların belirmesi ve tüm bunlar olurken üçüncü dalganın gerçekleşmesi çizilen yol haritasından sapmaya neden oldu. Şimdi beklentiler Avrupa için aşılamanın ikinci çeyrekte yeniden hız kazanması ve Haziran sonuna dek her ay 100 milyon doz aşıya erişimin sağlanmasına evrildi. Bekliyoruz, süreci merakla izliyoruz. Avrupa’nın iyi olması öncelikle Türkiye’nin hayrına.
Kritik bir üç aylık süreç bizi bekliyor. Kolay geçeceği düşünülen ilk çeyrek işlemlerinin ardından koşullar hepimizi ikinci çeyrek beklentilerini şekillendirirken temkinli olmak zorunda bıraktı. Öncelikle değişenlerin ilk sırasında ABD’nin makro görünümü ve koşulların çok değil yıl tamamlanmadan –beklentilere paralel seyir olması halinde- Fed’i farklı bir evrene taşıma ihtimali yer alıyor. Bu, “Fed faiz artırır, dünyanın geri kalanı kendi başının çaresine bakmakta zorlanır” yaklaşımından farklı bir hikaye. Aralarında bizim de yer aldığımız çoğunluk analist tutumu, 2021’den ziyade varlık alımlarına yönelik azaltım ihtimalinin 2022’de gündeme gelmesi ve ilk hamlenin de 2023’e doğru yapılması düşüncesi etrafında şekillenirken, mali teşvik paketi ve ‘ABD’nin beklenenden güçlü ve erken dönme ihtimali’ şimdilerde bu yaklaşımda ilk sinyalin 2021 sonunda, hamlenin ise 2022 ilk yarısında –muhtemelen ilk çeyrekte- gelmesi şeklinde revizyona neden oldu. Böylece, fon akımlarının seyrinden, borçlanma maliyetlerine ve salgın dönemindeki para politikası adımlarının gözden geçirilmesine dek geniş bir yelpazede yaklaşımların farklılaşması ihtimali doğdu.
Böylesi evrende elbette Türkiye olarak bizim de dikkatli olmamız, atacağımız adımları düne kıyasla 2-3 kez düşünmemiz gerekiyor. Neden? Belli ki tek başımıza yaşamıyoruz. 6 Kasım sonrasında atılan sıkı para politikası adımlarının çizdiği enflasyon patikasının Mart ayındaki yüzde 10’luk lira zayıflaması sonrasında nasıl bir çizgide ilerleyeceği artık net değil. Net miydi? Büyük çoğunlukla evet. Nisan-Mayıs gibi yüzde 16- 17 aralığına hareket, yaz aylarında yataylaşma ve son çeyrekte baz etkisi kaynaklı gerileme olacağı genel konsensüstü. Şimdi ise kur cephesinden yükseliş yönlü bir katkı geleceğini TCMB değerlendirmeleri dahil hepimiz biliyoruz ama ölçeğinin ne olacağı ve zirve noktanın nasıl şekilleneceği konusu biraz daha karmaşık bir hal aldı. Dahası ülke risk primimizden gösterge tahvillerimizin maliyetlerine dek farklı kalemlerde de negatif yönlü bozulma var. Gün sonunda tüm girdiler sıkı para politikasının en iyi ihtimalle son çeyrek dönemine dek korunması gerektiğine işaret ediyor. Üstelik ABD enflasyonu ve Fed kaynaklı tartışmaların tam da alevlenme dönemi yeni başlamışken.