İki yanı keskin bıçak: Analoji
Hayat karmaşık. Değerlendirme yapmak, karar almak, görüşlerimizi aktarmak kolay değil. Bir kısa yol imdada yetişiyor ve bizi bu yükten kurtarıyor: analoji; yani iki ayrı konunun/ kavramın benzerlikleri üzerinden akıl yürütme, Ancak, analojiler iki yanı keskin bıçaktan farksız (bu da bir analoji!).
Günlük hayatta analojilere sıkça başvuruyoruz. Morali bozulanlara ‘hayat uzun bir maraton’ diyor, ekibimizin bir ‘orkestra’ gibi birlikte çalışmasını istiyor, geleneklerin önemini ‘kök salan ağacın daha sağlam olmasına’ benzetiyoruz.
Tüm bunları fark etmeden, doğal olarak yapıyoruz. Zira analojiler karmaşık kavramları basitleştirmemizi, soyut konuları somutlaştırmamızı sağlıyor. Böylece daha hızlı ve etkili iletişim kurabiliyoruz. Ne de olsa, yaygın ve aşina olunan bir kavramı anlamak daha kolay. Üstelik analojimizi doğru seçersek, muhatabımız konuyla ilişki kurabiliyor, meseleye daha fazla ilgi duyabiliyor.
Analojiler sayesinde yenilikçi düşünmemiz ve taze bir bakış açısı geliştirmemiz de mümkün olabiliyor. Steve Jobs’un ürün tasarımında hat sanatından (kaligrafi) yararlanması veya Apple dükkânlarının mimarisi için Escher evinden ilham alması ilk aklıma gelen örnekler.
Ancak belki de en önemlisi, analojiler karar almamızı kolaylaştırabiliyor. Gerek kendimizin gerek başkalarının deneyimlerini elimizdeki konulara uygulama, fikirleri maliyetsiz şekilde test etmeye ve daha iyi kararlar almanıza yardımcı olabiliyor.
Ne harika, değil mi?
Her zaman değil. Analojiyi güçlü yapan özellikleri, onu aynı zamanda riskli de yapıyor.
Mesela, hatalı bir analoji kullanarak yanlış bir mesaj verebiliriz. Hangi durumda ‘sürüden ayrılanı kurt kapar’ hangi durumda ‘başkaları pencereden atlasa sen de mi atlayacaksın?’ daha uygundur? Söylediklerimizin pek sorgulanmadan benimsenmesi halinde bu ciddi bir probleme dönüşebilir. Yahut analoji kullanmanın gücüne alışırsak zorlama benzetmeler yapmaya başlayabilir, itibarımızı zedeleyebiliriz. Adeta yemeğe lezzet katan bir sosu aşırı kullanarak her şeyi mahvetmek gibi... Hatta bu alışkanlık neticesinde, fiziksel özellikler, cinsiyet, etnik köken veya benzeri faktörlere dayalı kalıplara esir düşen değerlendirmeler yapar hale gelebiliriz.
Bence analojilerin en büyük riski karar alırken ortaya çıkıyor. Karmaşık durumları aşırı basitleştirme zihinsel tembelliği teşvik ediyor. Apayrı bağlamlardaki iki konu arasındaki çok sayıda farklılığı es geçip az sayıda benzerliğine odaklanma bizi yanlış yönlendirebiliyor. Problemin çözümünü hızla bulmanın şevki, felakete yol açabiliyor.
Bir yatırım komitesi toplantısında, üyelerden biri değerlendirdiğimiz fırsata çok karşıydı. Bir süre konuştuktan sonra anladık ki, uzun yıllar önce, farklı bir kıtada, aynı sektörde bir firmaya para koymuş ve işler kötü gitmiş. Tatsız tecrübesinin etkisiyle, iki durum arasındaki pek çok farklılığa değil, belki de tek benzerliğe bakıyor ve analizini bu eksende yapıyordu. Bu gerekçeyi hayretle dinlediğimi hatırlıyorum.
Değerlendirme yaparken, karar alırken veya iletişim kurarken bu kuvvetli enstrümanı dikkatli kullanacağınız bir hafta diliyorum.