İhracatımızın prangaları ve kanatları
Ülkemizin döviz havuzuna 4 ana musluk akar; 1-işçi dövizleri, 2-dış borçlanma, 3-turizm ve 4-ihracat… Bunların ilk ikisi neredeyse tıkanmış durumda; işçi dövizi gelmiyor, CDS’ler yüzünden dış borç zor. Geriye kalanlardan turizm şükür iyi gitti ama yetmiyor ve en büyük umut; ihracat musluğunda…
Fakat sorun şu ki ihracatımızın, ihracatçımızın sorunları diz boyu. Kendisinden rekor beklediğimiz ihracatçı, hayatta kalmak ve tutunduğu pazarları korumak için canla başla gayret ediyor. Ancak yetmiyor zira ihracat nereye koşuyor diye sorgularken fark ediyoruz ki artık koşamıyor.
DIŞ GÜÇLER VE İÇ GÜÇLER
Önce dış güçlerden söz edelim: 1-Resesyon; en büyük dış zorluk… Yüksek enflasyon vadisinde akan dünyada durgunluk, ihracat siparişlerimizi etkiliyor. 2-Yetmezmiş gibi parite, başka bir dış güç. Başka? 3- En büyük ve en kazandıran pazarımız Avrupa Birliği, Rusya’nın enerji misillemesiyle bizden ithalatını azaltma sürecinde
Şimdi de iç güçler: 1-İhracatçının dövizinin %40’ına el koyuyoruz. 2-Eximbank krediyi kesti. 3-Enerji maliyetleri şişiriyor. 3-Kuru sabit tutma gayretiyle uzaklaşılan rekabetçi kur politikası. 4-e-ihracatın önüne yığınca engel çıkaran ekonomi bürokrasisi. 5-Katma değer azlığıyla ihracatın marabası olmamız.
İKİ SORU İKİ CEVAP
İhracatçının prangaları nasıl azaltılabilir?
Can Yücel; “insan, prangaları kadar ağır, kanatları kadar hafiftir” der. Bu; ihracat için de geçerli. Öncelikle ihracatın prangalarını sökmeli: 1-Dövizinin %40’ına el koymaktan vazgeçmeli. 2-Enerji maliyetini azaltmalı. 3-Başka e-ihracat olmak üzere mevzuat engellerini ortadan kaldırmalı.
İhracatı uçurmak için ne tür kanat desteği vermeli?
1-Eximbank yeniden devreye alınmalı tam kaynak desteği verilmeli. 2-Dünyadaki gerginlik ortamında küreselleşmenin yara aldığı dönemde, ihracat diplomasisine ağırlık vermeli, dışişlerine ihracatçı geni aşılamalı. 3-Lojistik katkısı sağlanmalı. 4-İnovasyona ağırlık vermeli ki kilogram fiyatı artsın. 5-İthal ikameci yatırımlara hız verilmeli.
NOT
BİR ATLI AKINLARDA ÇOCUKLAR GİBİ ŞENDİK
Yahya Kemal böyle diyor ve devam ediyor; “Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.” O dönemde ülkeyi ayakta tutmak için mücadele, klasik savaş üzerinden veriliyordu ve Osmanlı akıncıları; kozumuzdu.
Bugün savaş, özellikle ekonomide ve çok farklı cephelerde veriliyor. Ülkenin dövize ihtiyacı var. Bizim Merkez Bankası’nın gücü ancak faiz indirmeye yetiyor da lirayı koruyamıyor. Döviz de basamıyorsak onu nasıl temin edeceğiz?
Ekonominin akıncıları dediğim 120 bin ihracatçı, tam da bunu yapıyor. Fakat temel sorun onların döviz fethetme coşkusu azlığı değil, onların hevesini kaçıran, morallerini bozan ekonomi yönetimimiz…
Anlamadığım şu; dövize ihtiyacımız mı yok? Yoksa ihracatçının akıncılarını döverek nereye varmaya çalışıyorsunuz? İhracatı yeni öğreniyor değiliz. Başarıyoruz da… Akıncılarımızı üzmek niye?