İhracatımız nasıl artıyor?

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası

2021’in Türkiye ekonomisi için en başarılı alanlarından birisi (hatta belki de sadece birisi) ihracattaki olumlu performans. İlk 6 ay itibariyle toplam ihracatımız 105 milyar dolar seviyesinde. Geçen yıl aynı dönemde bu rakam 75 milyar dolardı. Dolayısıyla yaklaşık %40’lık bir artıştan söz ediyoruz.

Her ne kadar Ticaret Bakanlığı her ayın başında bir önceki ayın dış ticaret rakamlarını yayınlasa da daha detaylı bilgiyi ayın sonunda TÜİK’in açıkladığı verilerden alabiliyoruz. Bu sebeple bu yazıda ilk 5 aylık rakamlar üzerinden analiz yapacağız. Geçen yılın ilk 5 ayındaki ihracat rakamı 61.6 milyar dolarken bu yıl %38.3’lük artışla ihracat rakamımız aynı dönem için 85.2 milyar dolara ulaştı. Daha önceki yazılarımda birçok kez belirttiğim gibi içinde bulunduğumuz dönemde verileri analiz ederken bir miktar ihtiyatlı olunmalı ve her şeyden önce salgının olağanüstü etkileri dikkate alınmalı. Bu sebeple ilk 5 aylık ihracat rakamlarını 2020 öncesi yıllarla da kıyaslamak anlamlı olacaktır.

Grafikte de net bir şekilde görüldüğü gibi salgın yılı olan 2020’de ilk 5 ay ihracat rakamları 2019’a göre sert bir şekilde düşmüş. Buna karşın yine de 2021 ilk 5 ay ihracat rakamları 2019 ve önceki yıllardaki ihracat rakamlarından yüksek. Burada kritik soru 2021 ihracat rakamlarımızın bu kadar yüksek olması bizim büyük başarımızdan mı kaynaklanıyor? Yoksa ihracat pazarlarımızdaki salgın sonrası yüksek büyüme ortamından biz de nasipleniyor muyuz? Diğer bir önemli soru da; ihracat performansımızı yukarıya taşıyan ana faktör TL’nin tarihi düşük seviyelerde olması mı? Öyle ya, kurun yüksekliğinin yarattığı bunca sıkıntıyı -enflasyon gibi, yüksek faiz gibi- ihracatımız artsın, turizm gelirlerimiz artsın, üretim yapımız değişsin diye çekiyoruz. Yeri gelmişken burada kur – faiz – enflasyon ilişkisine de küçük bir parantez açmak isterim. Bundan 8 ay önce Naci Ağbal’ın merkez bankası başkanlığı döneminde kimi iktisatçılar merkez bankasının faiz artırımlarını eleştirmişler ve enflasyonla mücadele faiz artırımıyla olmaz, düşük faizle enflasyonla mücadele edilir demişlerdi.

Hatta Türkiye’de talepten kaynaklanan bir enflasyon olmadığını, enflasyonun nedeninin maliyet artışlarından kaynaklandığını ileri sürüyorlardı. Efendim bu maliyet artışı da güya faiz indirilerek, üreticinin üzerindeki yük hafifletilerek engellenecekti. Tabii bu analizde düşük faizin yüksek kura neden olacağı ve bunun da üretim maliyetlerini artıracağı gibi basit bir korelasyon yer almıyordu. Şimdi kendilerine sormak lazım, “Ülkenin içinde bulunduğu durumda %18’lere yaklaşmış resmi enflasyonu ne ile açıklıyorlar acaba?”

İhracat İklim Endeksi

Biz ihracat konumuza geri dönelim. Malum her ayın başında önceki aya ilişkin PMI rakamları açıklanıyor. Şirketlerin satın alma müdürleriyle yapılan anketler sonucunda farklı sektörlere ilişkin çok yüksek frekanslı veriler elde ediliyor. Bizler de bu verileri ülkenin durumunu hızlı bir şekilde göstermesi nedeniyle oldukça önemsiyoruz. Bu anket sadece Türkiye için değil, dünyanın birçok ülkesi için yapılıyor. Buna göre ülkelerin ekonomik canlılıkları ölçülüyor. PMI rakamı 50’nin üzerindeyse bir önceki aya göre ekonomik olarak iyileşme, altındaysa kötüleşme var diyoruz. İstanbul Sanayi Odası (İSO) her ay “İhracat İklim Endeksi”ni açıklıyor. Bu rakam bizim ihracat yaptığımız ülkelerin, ilgili ülkelerin ihracatımız içindeki ağırlıklarını da dikkate alarak, PMI’larının hangi seviyede olduğunu gösteriyor. 2021 ilk 5 ayına baktığımız zaman ihracat iklim endeksi Ocak’ta 49.9’ken, Şubat’ta 51.5, Mart’ta 54.7, Nisan’da 56 ve nihayet Mayıs’ta 58.4 olarak gerçekleşmiş. Özellikle Avrupa, İngiltere ve ABD’deki ekonomik faaliyetin canlı seyretmesnin ihracatımızın artışı üzerindeki en önemli faktör olduğu bu rakamlardan da anlaşılıyor. İSO’nun açıklamasına göre Mayıs’taki rakam son 15 yılın en güçlü iyileşmesi.

2021 ilk 5 ayında en fazla ihracat yaptığımız ülkeleri ve yıllık değişimleri aşağıdaki tabloda görebilirsiniz. Verileri Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) internet sitesinden aldım. Ülke bazında değişimlere baktığımızda; genele yaygın bir artış olduğunu fakat başı yukarıda belirttiğim gibi ABD, İngiltere ve Avrupa’nın çektiğini tablodan da rahatça görebilirsiniz.

Salgın sonrası dış ticarette bir takım değişikliklerin olacağı uzun zamandır konuşuluyor. Çin’e olan bağımlılığın olumsuz sonuçlarını bütün dünya deneyimledi. Bu sebeple özellile ticaret zincirlerinin kısalması bekleniyor. Bu değişimin akşamdan sabaha olması zor, biraz zaman alacaktır. Yukarıdaki rakamlardan da anlaşıldığı gibi ihracatımıza ilişkin yapısal bir değişimden ziyade salgın sonrası ihracat pazarlarımızın hızlı toparlanmasından nemalandığımızı söyleyebiliriz. İhracatta kalıcı değişim ancak ürettiğimiz ürün gamının değişiminden, kilogram başına ihracat gelirlerimizin artırılmasından geçiyor. Bunu paramızı değersizleştirerek değil ancak teknolojik gelişimle sağlayabiliriz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Halkımızın durumu yok 02 Temmuz 2022