İhracatçı için en önemli teşvik Dahilde İşleme Rejimi’dir
Pandemi süreci uzun zamandır gündemimizde ve bir süre daha da gündemde kalacak gibi görünüyor. Dünya Bankası son olarak 2020 yılı için %5,2 oranında küçülme beklediğini açıkladı ve bu oran son 80 yıldaki en yüksek miktarda küçülme oranı. Bizim için de 2020 yılı için 3,8 küçülme beklenirken 2021 yılı içinse büyüme beklentisi var. Ağustos ayı dış ticaret verileri açıklandı ve ihracat geçen yılın aynı ayına göre %5,74 azalarak 12 milyar 463 milyon dolar; ithalat ise %20,64 artarak 18 milyar 776 milyon dolar olarak gerçekleşti. Global bir salgına rağmen ihracatta ciddi bir azalışın olmaması önemli, ancak ithalat bağımlılığımızdan dolayı maalesef ithalatta artış her zaman ihracattan fazla oluyor. Aslında ithal edilen yarı mamul ve ham madde olunca bu artışa üretimde ve haliyle ihracatta bir hareketlilik olduğunu gösteriyor.
İthalat vergilerine karşı dahilde işleme rejimi bir çözüm mü?
Son dönemde yüksek orandaki vergilere rağmen ithalatta bir azalış olmuyor. Bunun nedeni ithalata olan bağımlılığımız ve yüksek orandan ara malı, yarı mamul mal olarak ithal ediyor olmamız. Üretmek ve ihracat için ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Özellikle ihracat tarafı bu ek ithalat vergilerden etkilenmemek ve dolayısıyla uluslararası fiyat avantajını kaybetmemek için yarı mamul ve ham madde teminlerinde Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kullanıyor. Bir anlamda son dönemde yaşadığımız yüksek ithalat vergilerinden etkilenmemek için, DİR ihracatçılar için bir çözüm ve teşvik oluyor. En son örnek çelik ürünleri ihracatımıza Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanan kota uygulamasına karşı bizimde misilleme olarak AB çeliğine ek gümrük vergisi getireceğimizi Dünya Ticaret Örgütü’ne bildirimde bulunarak gündeme getirildiğinde, ihracatın olumsuz etkileyeceği gerekçesi ile itiraz ediliyor. Peki bu rejim bir çözüm olarak önerilmesi doğru mu?
Dahilde İşleme Rejimi (DİR), ihraç eşyası üretmek için ham madde veya girdi ithalinde, ithalat vergileri ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmamak olarak tanımlanıyor. İthal edilen ham madde veya girdi maddesinin ithalatı sırasında ithalat vergileri teminata bağlanıyor ve ihracat gerçekleştirildikten sonra bu teminatlar çözülüyor. Böylelikle ihraç edilen eşyanın bünyesinde kullanılan ham madde ve girdilerin ithalatında herhangi bir ithalat vergisi alınmamış ve bu suretle ihracatçı teşvik edilmiş oluyor. İhracatçılar açısından ham madde-ara malı için getirilen yüksek vergilerden kaçınmak için DİR bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.
DİR yaygın kullanılıyor ama regülasyonu oldukça fazla
DİR uygulamasının ihracat dünyasında yakinen takip edilen bir teşvik olduğunu söyleyebiliriz. Toplam ihracatımızın neredeyse yarısı bu rejim kapsamında yapılıyor. Otomotiv, beyaz eşya, tekstil, kimya gibi ihracatta önemli yer tutan ana sektörler yaygın olarak bu teşvikten yararlanıyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre bu rejimin toplam ihracattaki payı %41. Bu yılın ilk 6 ayında da aynı oranın ölçüldüğü görülüyor.
Ancak bu rejimin faydası kadar işleme maliyetine de odaklanılması gerekiyor. İşletme maliyetinden kastımız hem kamu hem de şirketlerin bu rejimi doğru uygulaması için katlandıkları çaba ve hata sonucu ortaya çıkan ceza durumu. Bu açıdan bakıldığında işletme maliyetinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ithal edilen eşyanın, ihraç eşyasının bünyesinde kullanıldığının tevsik edilmesi ve ithal eşyasının kaydi olarak izlenmesi gerekiyor. Bunun için şirketler tarafından rejimi işletmek için ciddi kaynak ayrılırken, kamu idaresi tarafından da takibi ve uygulaması için ciddi bir organizasyon oluşturmuş durumda.
Ayrıca, rejime ilişkin usullerin ihlal edilmesi durumunda maalesef çok ağır idari para cezaları ile karşı karşıya kalınıyor. Rejimin ihlalini genel olarak, ihraç edilme için getirilen ürünün yurt içinde bırakılması ve/veya ihraç edildiğinin ispat edilememesi olarak tanımlayabiliriz. Bu durumda İthal edilen eşyanın rejim için izin verilen yerlerde bulunması ya da bulunmaması durumuna göre ithalat edilen eşyanın ithalat vergilerinin iki katı ile ithal eşyasının gümrüklenmiş değerinin (ithalat vergileri + eşyanın CIF değeri) iki katı nispetinde idari para cezası uygulanıyor. Burada en kritik olan konu bazı durumlarda ithal eşyanın hiçbir ithalat vergisi olmamasına karşın eşya değerinin iki katı ile idari para cezasına muhatap olunması diyebiliriz.
Ne yapılmalı?
İhracatımızda önemli yeri olan bir nevi teşvik rejiminin sektör bazlı tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Her sektörün işleyişi ve eşya takip sistemleri farklılık arz edebiliyor. Örneğin, AB çelik ürünleri ağırlıklı olarak otomotiv ve beyaz eşya sektöründe yaygın olarak kullanılıyor ve yurt içi üretim maalesef bu talebi karşılayamıyor. Bu noktada ihracatın olumsuz etkilenmemesi için DİR uygulaması öneriliyorsa bu sektörlerle bir araya gelinerek rejimin gözden geçirilmesi gerekir.
Mevcut yapının iyileştirmesi tabii ki arzu edilen bir durum. Ancak asıl beklentinin daha sade bir anlayış ile yeni bir bakış açısının getirilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, DİR mevzuatında rejim ihlal hallerinin daha net tanımlanması ve yoruma açık bir konu olmaması gibi. Daha önce hem kamu hem de tüm sektör temsilcileri ile bir araya gelinerek bir çalışma yapılmış ve alternatif çözümler tartışılmıştı. Özellikle yüksek ithalat vergilerinin devam edeceği düşünüldüğünde ihracatımızın olumsuz etkilenmemesi için sektörel bakış açısıyla bir çalışmaya yeniden ihtiyaç var.