İdealist bir köy öğretmeninin mücadele anıları ve hatırlattıkları
Cumhuriyet neslini en çok idealist ve toplumcu yönleriyle sevdik. Sonraki nesillere en büyük miraslarıydı bu duygular bana göre. Ne kadarından yararlanabildik bu mirasın tam bilememekle birlikte bir kitap bizleri o kuşağın temsilcileriyle yan yana getirmeye yetiyor. Öğretmen, yazar Zeki Sarıhan’ın İleri Köy Peşinde kitabını okurken, köylerimiz için Fatsa’da verilen aydınlanma mücadelesinin arkasında yine bir ‘cumhuriyet nesli ferdi’ çıkıyor karşımıza. İdeallerinin peşinden koşan, bedel ödeyen, yılmayan neslin temsilcisi, eserleriyle yol göstermeye devam ediyor yeni kuşaklara…
Babam ilkokul öğretmeniydi. Çocukluğum ve ilk gençliğim bu açıdan öğretmen aileleri arasında geçti. En yakın arkadaşlarım ağırlıklı öğretmen çocukları oldu. Anne babalarımızın dostluklarının da etkisi vardır muhakkak, çok iyi anlaştık hepsiyle; yemyeşil bahçelerdeydik gün boyu, ağaçların tepesindeydik, şiirler, kitaplar okuduk, haritalar üzerinden birlikte çok dünya turlarına çıktık.
Babamın atandığı son köyün tam orta yerinde, kocaman çam ağaçları arasında kalan lojmanda dünyaya gelmişim. Üç ablamın ardından 1969 yılına denk gelen doğumum, tanıdık tanımadık tüm herkesi sevindirmiş. Aile dostumuz öğretmen Kemal Amca (Kavaklı) sayesinde Mustafa olarak seçilen ismime, Kemal adı da eklenmiş. Onurla taşıdığım ismimin öyküsü, yüklediği sorumlulukların vurgulandığı neşeli sohbetlerimizin vazgeçilmez konusuydu. İsim babam kimliğiyle, kalabalık öğretmen dünyamda hep ayrıcalıklı tuttum Kemal Amcayı. Nasihat vermeyi seven nesildendi, belki de mesleğinin bir gereğiydi davudi sesinden yükselen öğütleri.
Çocukluğumun iz bırakan anıları arasında yer alan öğretmen büyüklerimizin sahneye koyduğu tiyatro oyunlarından da söz etmeliyim sizlere. Çok yıllar sonra torunu Ahu Başkut ile iyi dostluk kuracağım edebiyatçı ve gazeteci Cevat Fehmi Başkut’un Paydos piyesi aralarında benim için en favori olandı. Yokluğuyla yaşamaya başladığım yalnızlık duygusunu aramızdan ayrılışının 20’nci yılında da azaltmayı başaramadığım babam Şerafettin Çolak’ın da yer aldığı bir grup öğretmenin 1960’larda sahneye koyduğu oyun, biricik öğretmenimiz Recep Gençoğlu yönetimindeki aynı ekip tarafından 1980’lerde bu kez içlerinde benim de olduğum seyircisiyle tekrar buluştu. 1960’lardaki isimlerin hemen hemen tamamı, rollerini 20 yıl sonra tekrarlamış, idealist bir öğretmenin sosyal yapıdaki dönüşümlere direnmesini temel alan oyun, çıktığı turnelerde de büyük ilgi görmüştü.
12 Eylül’ün korkunç günlerini hatırlıyorum. Gözaltı haberleri art arda geliyordu. Babamın, dostları için nasıl çırpındığına şahitlik edecek, uzun hapisliğin ardından mesleki haklarını geri alan Bahattin Amca’yı (Sarısoy), elinde yiyecek-giyecek paketleriyle gözaltındaki ilk günlerinde ziyarete gidişini tedirginliğimi de yenerek çok anlamlı bulacaktım. 12 Eylül zalimlerinden çok alacaklı ömür süren Bahattin Amca ile yalnız babam değil, ben de dost olacak, ondan pek çok genç gibi çok şeyler öğrenecektim. Yıllar sonra babamın vefatını ilk duyduğunda, kasabamızdan köydeki evine inzivaya çekilen Bahattin Amcamızın yalnızlık hissini de ailesinden işitecektim.
Tümü uzun yıllar öncesine dayanan bu hatıraları bana hatırlatan İleri Köy Peşinde kitabı oldu. Başka kitaplara da imza atan köy öğretmeni Zeki Sarıhan’a ait eseri okurken, yaşamıma ilk giren öğretmenler canlandı gözümde. İdealist, paylaşımcı, özverili, toplumcu, yardımsever, sorun çözen yapıdaydı her biri.
Kitapları üzerinden tanıştığım Zeki Sarıhan da öyle. 1964 Ladik-Akpınar İlköğretmen Lisesi mezunu. Kendisinin ifadesi ile mesleği köy öğretmenliği olmuş. Köylerin aydınlanması için çok çalışmış bir aydın olarak alıyor tarihteki yerini. Köyden ve köylüden yana duruşu, Ankara’da okumaya başladığı Gazi Eğitim Enstitüsü yıllarında ve sonrasında da devam ediyor. Yani köy çocuğu ve köylerde geçen öğretmenliğinden ötürü köy aydınlanmasına iştirak etmiyor, bir yaşam felsefesi olarak sürdürüyor fikirlerini.
İleri Köy gazetesini çıkarıyor, kooperatiflere öncülük yapıyor, kitaplıklar kuruyor, şenlikler, piyesler, yol, elektrik talebi için kilometrelerce süren yürüyüşler tertip ediyor, çiftçinin en önemli sorunlarından tefecilikle mücadele yöntemleri geliştiriyor. Tüm bunlar yapılırken, bedeller ödenmez mi? Fazlasına muhatap oluyor. İftiralara uğruyor, gözaltılar, tutuklanmalar, sürgünler yaşıyor, okuldan atılıyor. Yılmıyor, mücadelesini her platformda sürdürmeyi başarıyor Zeki Sarıhan.
Ordu Fatsa’nın yetiştirdiği değerlerden, 30 Mart’ta Kızıldere’de öldürülen 10 devrimci arasında yer alan Ertan Sarıhan’a adanıyor 170 sayfalık İleri Köy Peşinde kitabı. Ağırlıklı Fatsa’da geçen, topu topu üç yıllık bir döneme ait yaşanmışlıkları kapsıyor (1965- 1968). O yılların hayatta kalan insanlarından, olayların taraflarından ve çoklukla öğrencilerinin şahitliklerinden yararlanıyor yazar Sarıhan. Yani çok isim var kitapta adı geçen, olayları farklı açılardan tarif eden. Bu da en büyük zenginlikleri arasında kitabın, iyi dili ile birlikte zevkle okunmasına yardımcı oluyor.
İdealist bir köy öğretmeninin mücadele ile geçen yaşamının üç yılına ait kesitler, beni anılar denizine götürdü. İdealist tavır ve samimiyet ile yoğrulmuş İleri Köy Peşinde kitabının, sizleri de peşinden sürükleyeceğine inanıyorum.