İçerdeki kültür, dışarıdaki deneyim
“Yenilikçilik, işbirliği, uygulama kabiliyeti için şehir yönetimlerinin bir kültür oluşturması gerekiyor.” Bu sözler Bloomberg – Harvard; Şehir Liderlik İnsiyatifi’ne ait. Bir dizi inanış, değer ve idealden oluşan; genellikle konuşulmayan fakat işlerin nasıl yürümesi gerektiğini belirleyen; güçlü bir sosyal dokusu, paylaşılan peşin kabulleri, grup standartları olan, benzerleri buluşturup benzemezleri ayıklayan (çekim-seçim-yıpranma) bir organizasyon kültüründen söz ediliyor. Böyle bir organizasyon kültürünün varlığı ile çalışanlar üzerinde itici güç oluşturacak bir sebebe sahip olunur, çalışanlar hedeflere ulaşılması konusunda nasıl bir öneme sahip olduklarını anlar, çalışanlar vaatlerin yerine getirilmesindeki katkılarından dolayı gurur duyar ve daha verimli bir çalışma ortamı oluşur diye kabul ediliyor.
2019 yılında yapılan ve belediye başkanlarını kapsayan bir araştırmaya göre kimi başkanların başarılarından emin oldukları kimilerinin ise başarmak istedikleri konusunda yetersiz kaldıkları için dertlendikleri ortaya çıkmış. Nedenlerine üzerine eğilince de “yardımcılarım yapmak istediklerimi anladı ancak diğer çalışanlar parmağını oynatmadı” ya da “biraz ilerleme var ancak işin tamamlanması için hep beni bekliyorlar” veya “yenilikçi bir programda başarılı oldum amma tüm çalışanları aynı kafa yapısına getirmek için savaş vermek gerekiyor” gibi şikâyetler ile karşılaşılmış. Yönetim ustası Peter Drucker’ın bir özdeyişini akla getirir biçimde: “Kültür stratejiyi kahvaltı niyetine yer!” Organizasyonda bir kültür oluşmamışsa istediğin kadar strateji geliştir; nafile! Şehir yönetimlerinin organizasyon kültürüne yabancı kalmaları ve uzak durmalarının esas nedeni kültürün tam olarak ne anlama geldiğini, nasıl teşhis edileceğini ve nasıl geliştirileceğini bilmemelerinden kaynaklı. Kültür, organizasyonların başarısı için en önemli faktör iken bir o kadar da anlaşılması zor bir kavram. En çok da bugün rekabetin, şehir fukaralığının, eşitsizliğin arttığı bu dönemde yenilikçi, işbirlikçi ve uygulama kabiliyeti yüksek şehir yönetimlerine ihtiyaç var. Bunun çaresi de yönetimde kültürün oluşması. Bir kültürün kurum içerisinde anlaşılıp, benimsenmesi şehir yönetiminin başarısı konusunda hayati öneme sahiptir. Bir amaç ancak inananları varsa, ona sahip çıkanları varsa amaçtır. Çalışanları eğer bunu benimsemiş, yaşatabilmiş ve yansıtabilmişse başarı garantide demektir. Unutulmamalı, inanmış çalışanlar inanmış şehirliler yaratır.
İçeride kültür oluşturulması gerekirken dışarıda da bir “şehirli deneyimi” oluşturulması beklenmelidir. Şehir yönetimlerinde sürdürülen faaliyetin esasını şehirli deneyimi oluşturur. Şehir yönetiminin oluşturacağı kültürün hayata geçmiş hali şehirlinin deneyimidir. Deneyim sonucu eğer, şehirli beklentileri yönetimin kültür ve politikalarıyla uyuşmuyorsa bu politikalar gözden geçirilmeli, yeniden ele alınmalıdır. Şehirli refaha erişmek istemektedir. Güvenilir, kesintisiz ve uygun hizmet beklemektedir. “Şehirli Deneyimi” şehirlinin yönetim ile her temasında yaşayacağı gerçeklik ve inanırlıkların toplamıdır, deniyor. Ne düşünür, ne hisseder, ne eder, işte bunların bütünü şehirli deneyimini oluşturur. Bunlar hakkında bir iç görüsü bulunmayan şehir yönetimleri mutsuzluk, hayal kırıklığı, stres ve güvensizlik nedeni riski taşır.
Son yaşanan salgın şehirli deneyimi alanında şehir yönetimleri için oldukça etkin çıkarımlar yapılmasına katkıda bulunmuştur. Örneğin, işlem merkezlerinden ayrı mobil hizmet noktalarının sayısının arttırılması ve etkinleştirilmesi; yönetimde çalışanların daha gelecek odaklı hizmet verecek biçimde eğitilmesi; şehirli deneyim sürecinin daha kişiye özel hale getirilmesi gereği anlaşılmıştır. Ne kadar az zaman kaybı o kadar şehirli memnuniyeti! Araştırmalar insanın zaman ile bağının çok güçlü olduğunu göstermektedir. Zamanın algılanan değeri paranın algılanan değerinden daha yüksektir. Olandan daha fazla zaman oluşturulamaz; 24 saate bir saat daha ekleme şansımız yok!. Durum buysa şehir yönetimleri şehirlinin vaktini değerli kılacak şekilde süreçleri yönetmeyi becerebilmeli. Bürokrasinin tercihi şehirli deneyim yönetimine yön vermemeli. Merkezi yönetimlerde bunun sıkıntısını uzun yıllar yaşadık, deneyimledik. Bazı alanlarda hala deneyimliyoruz. Bireyin zamanın nasıl hoyratça harcandığını biliyoruz.
Unutulmamalıdır ki içeride yenilikçi ve uygulama kabiliyeti olan bir kültür dışarıda da başarılı bir şehirli deneyimi oluşturmuş şehirler cazibe merkezleri haline gelmektedir. İnsanlar orada yaşamak, orayı ziyaret etmek, oraya yatırım yapmak istemektedir. Bir şehrin refah ve itibarı ne kadar çağdaş bir şehir yönetim kültürüne ve şehirli deneyim sistemine sahip olduğu ile çok yakından ilgilidir. Bir düşünün; amacı, tuttuğu yolun nereye varacağı anlaşılmayan, belediye çalışanlarının dahi bu konuda bilgisi olmayan, sizinle hiçbir öngörünün paylaşılmadığı, fikrinizin alınmadığı bir yerde yaşıyorsunuz. Bir de tüy dikercesine her temasınız zaman kaybı, ıstırap. Böyle bir şehir sizi mutlu eder mi? Bir düşünün derim.