Hüzün ve şiir

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Zalimlikte eşitçilik

Profesyonel yaşamımda insan kaynaklarıyla uğraştım. Hep eşitlikten yana oldum, ayırımcılığa karşı çıktım. Yönetimlerin ve yöneticilerin eşitlikçi olmasını, ayırımcılık yapmamasını savundum. Her zaman bu nitelikte olmuyor yönetimler, yöneticiler. Ama görüyorum ki, bu dönemde zalimler çok eşitlikçi, hiç bir ayırım yapmadan zulmediyor insanlığa. Yaş ayırımcılığı yok; beşiktekinden, en yaşlısına herkese kıyıyorlar. Cinsiyet ayırımcılığı yok; kadın, erkek farkı gözetmiyorlar. Ve hatta  sağlıklısından, hasta yatağında yatana kadar. Zalimlik mührünün dağıtımı da eşitlikçi. Her ırktan, her türden zalim çıkabiliyor; bu bazen bir örgüt, bazen bir devlet olabiliyor. Buna geçtiğimiz günlerde tanık olduk; bir tarafta Hamas, öbür tarafta İsrail Devleti. Bunun sonucu bir çok can kayboldu ve bir çok can acı  çekiyor.

Dünyamız ekonomik zorluklar ve masumlara kıyan savaşlar arasına sıkışmış durumda. Bu hafta bir değişiklik yapayım, iki şair tanıtayım dedim.

Louise Glück

Ortadoğu’da vahşet yaşanırken Amerikalı bir kadın şair de 13 Ekim’de hasta yatağında öldü. Ama sıradan bir şair değil, 2020 Nobel edebiyat ödülü almış bir şair, Louise Glück.

Louise Glück, anne tarafından Rus, baba tarafından Macaristan kökenli yahudi bir aileden. Aileler 1900’lerde Amerika’ya göç etmiş. Louise, 1943 yılında  New York şehrinde doğmuş; Long Island’ta büyümüş. Babasının hayali, yazar olmakmış. Ama baba, başarılı bir işadamı olmuş. Louise’in dayısı ile ortakmış. Dayı Sundel Doniger’in şırınga ve bistürü üreten  bir şirketi varmış. Bıçağı değişen bir bistürü üretmiş. Ancak bu bistürü iyi temizlenemez gerekçesi ile  cerrahlar tarafından kabul görmemiş. Orada devreye Louise’in babası girmiş. Daniel Glück, "Bu değiştirilebilir bıçak uçları güzel sanatlar atölyelerinde kullanılabilir” demiş. Buradan sanat atölyelerinde çok kullanılan “X-Acto Knife” çıkmış.

Louise Glück’in babası böyle yaratıcı birisi, anne de  “Wellesley College” gibi iyi bir okul mezunu. Bu okul, ünlü bir kız koleji. Mezunları arasında, A.B.D’de  Başkan adayı olarak yarışmış Hillary Clinton ve A.B.D’nin ilk kadın Dış İşleri Bakanı  Madeleine Albright gibi başarılı kişilerin olduğu bir okul. Annesi ve babası ona Yunan mitolojisi   öğretmişler, “John of Arc” gibi önemli hikayeler okumuşlar. Böylece ilk eğitimini buralardan almış.

Orta öğreniminin son yılında sırasında “Anoreksiya nervus” (Anorexia nervosa) hastalığına yakalanmış. Ve okulu bırakmak zorunda kalmış. Bu hastalık onun yaşamında önemli bir kırılma noktası olmuş, travma yaratmış. Bu bir beslenme sorunu hastalığı. Bu hastalığa tutulanlar zayıf kalmak istiyorlar.  Düşük kiloda kalıyorlar, ama zayıf olduklarını kabul etmiyorlar. Az yiyorlar ve sadece belli yiyecekleri yiyorlar. Louise Glück şöyle demiş: “Bir noktada öleceğimi anladım. Bundan daha iyi anladığım da ölmeyi istemememdi.” Yedi yıl terapi görmüş. “Bu tedavi iyileşmeme yardım etti. Bu süre içinde düşünmeyi öğrendim”  demiş. Yaşamındaki ikinci büyük travma Vermont’taki evini bir yangında içindekilerle birlikte kaybetmiş. Şiirlerinde bu travmaların derin etkisi görülür, hüznü yansıtır.

Bu hastalığından dolayı düzenli bir üniversite öğrenimi görmemiş. Sarah Lawrence College’da şiir konusunda dersler almış. Columbia Üniversitesi’nde şiir atölyelerine katılmış.

Bu şiir atölyelerine katıldığı zamanlarda Mademoiselle, Poetry, The New Yorker, The Atlantic Monthly ve The Nation gibi sayılı dergilerde şiirleri yayınlanmaya başlamış.

Evet, Louise Glück Nobel Ödülü almış. Ama ona gelinceye kadar bir sürü ödülü var: Pulitzer Prize for Poetry (1993);Bollingen Prize (2001), U.S. Poet Laureate (2003–2004),National Book Award (2014), National Humanities Medal (2015), Nobel Prize in Literature (2020).

Evet, Louise Glück’in bir üniversite diploması olmamış. Ama bir sürü onur doktorası olmuş: Honorary Doctorate, Williams College (1993); Honorary Doctorate, Skidmore College (1995),Honorary Doctorate, Middlebury College (1996);Honorary Doctorate, Dartmouth College (2021.

"Bir şiiri yazıldığı dilde değil de tercümeden okumak, güzel bir kadını peçe üstünden öpmek gibidir” demiş bir yazar. Ama çare yok. Louise Güleck’in bir şiirini şöyle çevirdim.

            Sahte portakal
            Biz, bir dolu aptaldan ibaretiz.
            Ve sahte portakal kokusudur
            pencereden sürüklenen içeri.
            Nasıl sakin olabilirim  ki,
            Nasıl rahat olabilirim ki,
            hala varken dünyada o pis koku…

Mahmud Derviş

Louise Glück, hüznü kişisel travmalarından kaynaklanmış bir şairdi. Söz edeceğim ikinci şair ise yaşamı boyunca ulusu ile birlikte travmalar yaşamış Filistinli bir şair, Mahmud Derviş. Bir eylem adamı, ama eylemi şiirleri ile olmuş. O da Amerika’da ölmüş. Geçirdiği bir kalb ameliyatı sonrası 2008 yılında hasta yatağında.

Mahmud Derviş, Louise Glück’ten farklı bir coğrafyada, farklı nitelikteki bir aileye doğmuş. Annesi okur yazar değilmiş. Okumayı büyükbabasından öğrenmiş. Onun travmaları daha farklı olmuş. Batı Celile’deki köyü 1948 Arap-İsrail Savaşında İsrail  tarafından işgal edilince Lübnan’a kaçmışlar. Yani Derviş ilk travmasını yedi yaşındayken yaşamış, mülteci olmuş. Derviş Aİlesi bir yıl sonra geri döndüklerinde köylerinin  İsrail Silahlı Kuvvetlerince yerle bir edilmiş olduğunu görmüşler. Sonunda Hayfa’ya yerleşmişler. “Yaşadığımız topraklarda mülteci durumuna düştük” demiş Mahmud Derviş.

Mahmud Derviş ilk şiir kitabını , “Kanatsız Kuşlar”, ondokuz yaşındayken başmış. İlk şiirlerini İsrail Komunist Partisi resmi yayın organı olan Al-Jadid dergisinde yayınlamış. Daha sonra bu derginin editörü olmuş.İsrail İşçi Partisinin edebi yayın organı Al-Fajr de de yardımcı editör olmuş. Şiirlerinden dolayı bir çok kez hapsedilmiş.

Mahmud Derviş 1970 yılında Moskova’ya gitmiş.Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi’nde bir yıl okumuş. Ama Sovyetler Birliği’nde aradığını bulamadığı için Mısır’a ve oradan Lübnan’a geçmiş. Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (PLO) katılmış(1973) ve İsrail’e girişi yasaklanmış. Tabi doğduğu topraklar da İsrail işgali altında olduğu için böylece kendi yurduna girişi yasaklanmış. Bir yazar arkadaşının cenazesine katılabilmesi için İsrail’den dört günlük Hayfa’ya giriş izni almış. Yine aynı yıl (1995) Ramallah’a yerleşmesine izin verilmiş.

2005 yılında Hamas yönetimindeki bir belediye açık havadaki dans ve müzik gösterisini “İslama aykırı” diye yasaklamış. Bunun üzerine  Mahmd Derviş  “ Toplumumuzda Taliban-tipi elementler var. Bu çok tehlikeli bir işarettir” diye uyarıda bulunmuş.

Mahmud Derviş’in adı 2006 yılında Nobel Ödülü adayları arasında çıkmış. Nobel ödülünü alamamış ama çok sayıda başka ödülleri var:Lotus Prize for Literature (1969; The Afro-Asian Writers' Association);Lenin Peace Prize (1983; USSR);The Knight of the Order of Arts and Letters (1993;  France); The Lannan Foundation Prize for Cultural Freedom (2001);Al Owais Award (2002–2003);Prince Claus Awards (2004);Bosnian stećak" (2007);Golden Wreath of Struga Poetry Evenings (2007);The International Forum for Arabic Poetry prize (2007);The Argana International Poetry Prize (2008; Morocco)]

Mahmud Derviş’in şiir kitapları Türkçe dahil 20 dile çevrilecek basılmıştır. Arap ve diğer uluslardan bestekarlar tarafından bestelenmiştir.  Filistin milli marşının sözlerini de o yazmıştır.

Mahmud Derviş’in  dilden dile  dolaşan  çok coşkulu şiirleri vardır. Bunlardan birisi de kendisine kimlik katı soran İsrail askerine tepki olarak yazdığı  “Kimlik Kartı” adlı meşhur şiiridir. Şiirin son bölümü şöyle:

            Ben Arabım
            Sen yağmaladın bağlarını atalarımın
            Benim ve tüm çocuklarımın sürdüğü toprağı sen yağmaladın
            Bana ve torunlarıma hiç bir şey bırakmadın şu kayalıklardan başka!
            Söylendiğine gцre hükümetiniz bunları da alacakmış, öyle mi?
            Madem öyle!
            Kaydet!
            Kaydet ilk sayfanın ta en başına
            Nefret etmem insanlardan
            Hiç kimseye saldırmam!
            Ama aç kalınca toprağımı gasp edeni çiğ çiğ yerim!
            Kolla kendini, kork benim açlığımdan
            Kork benim öfkemden!
            Ben Arabım.

Şairler ve şiir

Size iki ayrı dünyadan, iki şair yaşamı aktardım. Şairler dünyayı farklı algılarlar. Aşırı duyarlıdırlar.  Yazdıkları dilin virtüözleridir. Sözcükleri öylesine seçerler ki, şiirden bir kelimeyi çıkarır, yerine başka bir kelimeyi koysanız olmaz, sırıtır.Nesirde duyguları anlatırken  kısıt yoktur. Sözcükleri hovardaca, bol bol kullanırsınız. Halbuki şiir emekli bütçesi gibi kısıtlıdır. Ama buna rağmen şairler duygularını iyi anlatırlar. “Duyuyorum, anlatamıyorum” derken bile anlatırlar.

Son sözler

Hüzünlüyüz, çünkü insanlar ölüyor; insanlara zulmediliyor.

Bu yazıyı Mahmud Derviş’in dizeleri ile noktalayalım.

           Ve aslolan aşktır kainatta, gerisi vesaire…
            Kalbi olanların çok az olduğu bu yitik çağda
            hüzünlenmek bir ayrıcalıktır,
            Hüznü taşımak da…

Hüzünsüz bir dünya dileğiyle…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutsuz toplum 12 Kasım 2024
Süt meselesi 05 Kasım 2024