Hukukun üstünlüğü meselesi (1)

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Hukukun gücü

Öğrenci iken Amerika’da eski, ama heybetli bir arabam vardı. Amerika’da bulunmuşlar bilir. Eğer belli bölgelerde yaşıyorsanız ve arabanız yoksa yaşamınız çok kısıtlıdır. Yakıt ucuzdu. Sigortalar da makuldü. Öğrenci gelirimle bu araba yükünün altından kalkabiliyordum. Bir gün okuldaki çalışmamı bitirmiş eve dönmek üzere arabama binmiştim. Sabah arabamı bıraktığımda cadde bomboştu. Ama şimdi yol kenarı, park etmiş arabalarla dolmuştu. Dikiz aynasından baktığımda yol bomboştu. Sinyal vererek iki araba arasından çıkmaya başlamıştım ki bir çarpma ile sarsıldım. Caddeyi dik kesen sokaktan çıkan bir araba bodoslamadan benim arabanın sol ön çamurluğuna bindirmişti. Benim araba heybetli demiştim; ama çarpan araba da daha da heybetli idi. Eski ama bakımlı bir araba idi. Arabalardan indik. Benim arabanın sol çamurluğu eğilmişti, ama çarpan arabada hiçbir hasar yoktu.

Çarpan arabanın sürücüsü bir kadındı. O zaman benim yaşıma göre yaşlı, ama bugünkü yaşıma göre genç bir kadın. İlk sözü “Hay allah, nasıl oldu da göremedim. Herhalde uyuyordum. Özür dilerim” dedi. Sonra da ekledi “Sanırım polis çağırmaya gerek yok. Benim sigortam var. Bunu halleder”. Ben de razı oldum. Telefon numaralarımızı karşılıklı verdik ve ayrıldık. Akşam sigortacıdan bir telefon geldi. “Yarın arabanızın bulunacağı adresi verin, gelip hasar tespiti yapacağım. Sonra da sanki ilk kez bir aksan işitiyormuş gibi şöyle konuştu “Bir aksanınız var. Amerikalı değilsiniz galiba, nerelisiniz?” Böylelikle aklınca bu kazada bir yabancı olarak benim yerimi belli etmişti. Sigortacı ertesi akşam telefon etti. “Ben arabanıza baktım. Önemli bir hasar değil. Size bunun için 100 dolar verelim. Bu işi bağlayalım” dedi. Ben hemen itiraz ettim “Ben tamirciden fiyat aldım, çamurluğu değiştirmek için 500 dolar istediler” deyince sigortacı “Ben size teklifimi yaptım. Kabul etmezseniz bizim şirketin avukatları ile karşılaşacaksınız. Orada da size iyi şanslar dilerim” diyerek telefonu kapattı.

Demek o Amerikan filmlerinde gördüğümüz, halk arasında “Köpek balığı” olarak tanımlanan avukatlarla muhatap olacaktım. Avukata verecek param yoktu; mahkemelerle uğraşacak zamanım ve sabrım da. Sabah okulda Amerikalı bir arkadaşa olayı anlattım. Üniversitenin hukuk bürosuyla görüşmemi tavsiye etti. Oraya gittim. Olayı anlattım ve “İki önemli sorunum var” dedim. “Bir param yok, iki yabancıyım. Benim bu işte kazanmam zor gibi görünüyor. Ne dersiniz?”. Hukuk bürosundaki sorumlu kişi güldü. Ama Yüce Mahkeme Reisi kadar kendinden emin bir sesle şöyle dedi: “Burası bir hukuk devletidir. Bu ülkede biz hukukun üstünlüğüne önem veririz. Merak etmeyin, kim olursanız olun, hakkınız korunur”. Sonra da şöyle açıkladı “Burada 5000 dolara kadar davalara bakan bir mahkeme (Small Claims Court) vardır. Ona başvuracaksınız. Orada avukat tutmak da yasaktır. Sadece taraflar kurumsa bir avukat tarafından temsil edilir. Mahkeme hızlı çalışır ve dava bir celsede çözülür. ”.

Bana verilen adrese gidip bir form doldurdum. Güzel bir rastlantı; oradaki görevli kadının da babası Türkmüş. Form doldururken bana yardımcı oldu. “Bunun 25 dolar bir harcı var” dedi; ödedim. Merakla sordum: “Şimdi ne olacak, mahkeme ne zamandır?”. Kadın bilgi verdi: “Bu mahkeme başvurusunu alan sigorta şirketi, sizin ciddi olduğunuzu anlayacak. Ve anlaşma yoluna gidecektir. Mahkeme falan olmaz”. Gerçekten de öyle oldu. İki gün sonra tanıdık bir ses telefonda idi “Mr. Tandogan. Ben sizi daha önce aramıştım” diye sözüne başladı. Ben de “Evet siz sigortacısınız. Sizi aksanınızdan tanıdım. Buyurun, ne yapabilirim sizin için?” dedim. Sigortacı konuştu: “Mahkemeye başvurmuşsunuz. Ama zaman değerli. Sanırım sizin zamanınız da değerlidir. Bu işi mahkemeye gitmeden anlaşarak çözelim”. Sonunda 350 dolara anlaştık.

Konuştuğumuz rakam ufak bir rakamdı. Ama bir yabancı, koca sigorta şirketine meydan okumuş ve kazanmıştı. Bir mahkeme celbi bile onları hizaya getirmeye yetmişti. Hukukun üstünlüğünün ne anlama geldiğini o zaman anladım.

Hukukun üstünlüğü neden önemlidir?

Hukukun üstünlüğü hayati bir konudur. Yaşamak için hava gibi, su gibi elzem bir şeydir. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” denir ya. Hukuksuzluk, yılandan da kötüdür. Çünkü bir ülkede hukuksuzluk egemense, herkese dokunur. Nasıl mı? Örneğin, o ülkeye yabancı sermaye gelmez, içerdeki sermaye de kapağı dışarı atmaya çalışır. Şöyle bir ülke düşünün: Yolsuzluk şaha kalkmış, mülkiyet hakları her an tehlikede ve sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak çok zor. Böyle bir ülkede siz olsanız yatırım yapmak ister misiniz? Yatırım yapılmayınca da bunun sıkıntısını işsizlik olarak herkes çeker. Hukukun işlemediği bir ülkedeki alt-yapı yatırımlarını, köprüleri, yolları, havaalanlarını düşünün. Böyle bir ülkede yolsuzluk olacağından bu alt-yapılar maliyetinin çok üstünde yapılır. Bunun anlamı, kamu kaynaklarının alt-yapı yerine birilerinin cebine akmasıdır. Kamunun, yani herkesin vergilerinden gelen paralar çarçur edilmiş olur. Bir de bu alt-yapılar pahalı olmalarının yanında defoludur. Çünkü yolsuzluk yapan yetkili, mecburen kalitesizliğe göz yumar. Örneğin, bir yağmur yağdığında yollar çöker. Böylece hukuksuzluğun bedelini bir şekilde ya canınızla ya da malınızla ödersiniz. Hukukun üstünlüğünün olmadığı ülkelerde halk sağlığı ve çevre de tehlikededir. Bakarsınız bir şirket kalkar ülkenin ormanlarını keser, derelerini kurutur. Ya da su yataklarını tehlikeye düşürecek biçimde siyanürle işlem yapacak altın madenleri aramaya kalkar; kimse bir şey yapamaz. Çünkü yolsuzluğun egemen olduğu hukuksuz bir ülkede, bu suçları işleyenler yetkililerle kirli bir işbirliği içindedir. Eğer hukuksuzluk egemense ülke halkının sağlığı ve ülkenin çevresi de zarar görür. Üstelik bu zarar sadece mevcut nüfusun değil, gelecek nesillerin hanesine de yazar. Çünkü çevre, atalarımızdan miras kalan ve gelecek nesillere aktardığımız bir emanettir. Eğer bir ülkede hukukun üstünlüğü egemen değilse bireyler temel insan haklarından da yoksun olurlar, onları kullanamazlar. Yolsuzlukları, haksızlıkları dile getirmek için ifade özgülüklerini kullanmaya kalktıklarında başları belaya girer. Örneğin, şiir okudu ya da “tweet” attı diye hapsi boylarlar.

Sonuç

Dünyada hukukun üstünlüğünü geliştirmeyi amaçlayan “World Justice Project-WJP”diye bağımsız bir sivil toplum kuruluşu var. WJP, 2006 yılında kurulmuş. Amacını gerçekleştirmek için araştırmalar yapıyor, burslar sağlıyor. Toplumlarda hukuk farkındalığını geliştirmek için eğitimler veriyor, çalıştaylar düzenliyor. Bir de ülkeleri hukukun üstünlüğü merceğinde değerlendiriyor. Bu değerlendirme için bir endeks (Rule of Law Index) geliştirmişler.

Gelecek haftaki yazımda söz konusu endeksten söz edeceğim. Göreceğiz bakalım yine bizi hangi ülkeler kıskanıyor (!). Ama şimdiden şunu söyleyebilirim: Hukukun üstünlüğüne önem verdiğiniz ölçüde gelişmiş ve uygar bir ülkesiniz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutsuz toplum 12 Kasım 2024
Süt meselesi 05 Kasım 2024