Hukuk ve vergi gözünden korona yardımları
Koronavirüsün sosyal ve ekonomik etkilerini azaltmak için devletin bütün birimleri elinden geleni yapmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda, açıklanan tedbir paketlerine ilave olarak çeşiti yardım kampanyaları da düzenlenmeye başlanmıştır. Önce bazı belediyelerin başlattığı, daha sonra sayın Cumhurbaşkanının ilan ettiği bu yardım kampanyalarını toplumsal bir dayanışma örneği olarak önemsiyorum. Ancak, bazı belediyelerin ihtiyaç sahiplerine yardımda kullanmak için bankalarda açtırdığı bağış hesaplarının İçişleri Bakanlığı’nın müdahalesiyle bloke edilmesi, maalesef söz konusu dayanışma çalışmalarını siyasi bir polemik içine sokmuştur. Bu yazımda bu siyasi tartışmalara girmeden ve siyasi bir amaç gütmeden konuyu hukuk ve vergi perspektifinden değerlendireceğim.
Kamu yararına uygun amaçları gerçekleştirmek, muhtaç kişilere yardım sağlamak ve kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirmek veya destek olmak üzere yardım toplamanın düzenlendiği bir kanun var: 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu. Bu Kanun uyarınca, kişiler ve kuruluşlar, yetkili makamdan izin almadan yardım toplayamazlar. İzin verecek yetkili makam ise illerde vali ve ilçelerde kaymakamdır. Kanuna göre, izin alınmadan girişilen yardım toplama faaliyetleri güvenlik kuvvetlerince derhal menedilir ve sorumlular hakkında kovuşturma yapılır. Ayrıca Kanun hükümlerine aykırı olarak izinsiz yardım toplayanlara idarî para cezası verilir, toplanan mal ve paralara elkonularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Kanun’un 31. maddesinde ise “Mevzuat hükümlerine göre bazı derneklere, vakıflara, meslek kuruluşlarına ve kamu kuruluşlarına tanınmış hak ve ayrıcalıklar saklıdır” hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere, kendilerine özel hak tanınmayan her durumda yardım toplanması izne tabi olup, izin alınmamasının idari ve adli sonuçları bulunmaktadır.
Peki belediyelerin bağış veya yardım toplamada durumu nasıl? 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 18/g maddesinde “yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak” büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Buradaki yetkili “organ” belediyenin yetkili organı olan belediye meclisidir. Aynı Kanun’un 30/n maddesinde şartlı ve şartsız bağışlar büyükşehir belediyesinin gelirleri içerisinde; 24/j maddesinde ise dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile engellilere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar büyükşehir belediyesinin giderleri arasında sayılmıştır.
Yukarıdaki iki kanun birlikte değerlendirildiğinde, (yardım – bağış kelimelerinin semantik analizine hiç girmeden) büyükşehir belediyelerinin kendi kanunu uyarınca bağış kabul etmeye ve bu bağışları sosyal yardım faaliyetleri kapsamında yardım olarak dağıtma yetkisi olduğu ve Yardım Toplama Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca da yetkili organ kararı olması şartıyla validen izin almalarının gerekmediği sonucuna ulaşmak mümkün gözükmektedir.
Bu hukuki tespiti yaptıktan sonra yapılan bağış ve yardımların vergi mevzuatımızdaki durumuna bakalım. Acaba yapılan bağış ve yardımlar vergi matrahından indirilebilir mi? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10.1.e; Gelir Vergisi Kanunu’nun 89/10. maddesi uyarınca “Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamı” kurumlar vergisi ve gelir vergisi beyannamelerinde matrahtan indirim konusu yapılabilmektedir. Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10.1.c; Gelir Vergisi Kanunu’nun 89/4. maddesi uyarınca belediyelere makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının/beyan edilen gelirin % 5'ine kadar olan kısmı kurumlar vergisi/gelir vergisi matrahından indirim konusu yapılabilmektedir. Bağış ve yardımların indirimi matrah varsa söz konusu olup matrahtan indirilemeyen kısım diğer yıla devretmemektedir. Görüldüğü üzere, Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyasına yapılan yardımların tamamı matrahtan indirilebilirken, belediyelere yapılan yardımların matrahın %5’ine kadarlık kısmının matrahtan indirimine izin verilmiştir.
Kanunda “Cumhurbaşkanınca başlatılan” ifadesi geçmekle birlikte, bu başlatmanın nasıl olacağı Kanunda belirtilmemiş, Gelir İdaresi de henüz bu konuda idari bir düzenleme yapmamıştır. Kanundaki başlatmadan bahsedebilmek için bir Cumhurbaşkanlığı Kararı/Kararnamesi gerekir mi? Bu sorunun cevabı biraz indirimi düzenleyen kanun düzenlemesinin amacında, biraz da idare hukuku içerisinde saklı.
Kanunun amacı, sosyal bir saikle vergisel bir teşvik sağlayarak düzenlenen yardım kampanyasına katılımı artırmaktır. Zira kanun koyucu, Anayasa uyarınca sosyal devletin zaten yapmak zorunda kalacağı harcamaların yükünün bir kısmını toplanan yardımlarla azaltmak ve bunu yaparken de vergi indirimi yoluyla dolaylı bir teşvik sağlamayı amaçlamaktadır. Diğer bir ifadeyle, Devlet harcamayı kendisi yaptığında 100 TL harcayacakken, yardım toplanması durumunda vazgeçtiği vergi (22 TL kurumlar vergisi) kadar harcama yapmış olacaktır. Dolayısıyla, kanun koyucunun güttüğü bu amacı sıkı şekil şartlarına boğmamak gerekir.
İdare hukukuna göre İdare, hukuki sonuç doğuran iradesini iki türlü ortaya koyar. Bunlar idari işlem ve idari eylemdir. İdari işlemler kural olarak yazılı olur, yazılılık idari işlemin şekil şartıdır. Ancak bunun istisnaları da vardır. İdare gerektiği zaman sözlü olarak da işlemde (örneğin, sözlü karar) bulunabilir. Elbette sözlü idari işlemin yargı denetimi zordur ve idare mahkemelerinin bu konudaki kararlarının az olması da bunun bir göstergesidir. Bu noktada, Cumhurbaşkanının koronavirüs nedeniyle milyonlarca insanın şahitliğinde, kameralar karşısında başlattığı kampanyayı sözlü bir idari işlem veya en azından idari eylem olarak değerlendirmek gerekir. Diğer bir ifadeyle, “Cumhurbaşkanınca başlatılan” ifadesinin sağladığı imkanlardan yararlanmak için aşırı şekilci davranarak yazılı bir karar beklemeye gerek olmadığı, sözlü idari işlem/idari eylemin varlığından yola çıkarak yapılan yardımların matrahtan indirilebileceği sonucuna ulaşmak gerekir.
Ancaaak burası Türkiye! Bu kötü günler geçtikten sonra birileri farklı düşünüp bu yardımlardan yola çıkıp vergi salmak isteyebilir. Bu nedenle, Gelir İdaresi’nin bu konuya ilişkin olarak en kısa zamanda bir düzenleme veya en azından duyuru yapması faydalı olacaktır.