Hiç merak ettiniz mi bizim neden CERN’imiz yok?
Biliyorum abartılı bir istek gibi görünüyor ama gerekçelerim var. CERN; İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nin adı. Evrenin oluşumuna dair teorilerin dahi denendiği yer. 65 yıl önce kurulmuş 10 bin bilim insanı çalışıyor.
Önümüzdeki on yıllarda bilimdeki temel gelişmelere imza atacak deneyler, burada yapılıyor. Türkiye de bu platformun üyelik anlaşması imzaladı. Ancak bu süreçten ne gibi kazanımlarımız olduğundan haberimiz dahi yok.
Aslında bu gibi fuzuli(!) işlere çoğumuzun merakımız yok. Bizim fındıkkabuğunda kavgalarımız, incir çekirdeğini doldurmayacak o kadar derdimiz(!) var ki bilime gündemde yer açmaya tenezzül etmiyoruz.
Hatırlıyorum bizde Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi’miz vardı ve onun da şimdiye dek ne ürettiğini bilemediğimiz nostaljik bir kurumdu. 1980’lerde Çernobil patlayınca bizim büyük gazetelerden biri “Küçükçekmece de patlar mı?” diye manşet atmıştı.
O haberler çıkınca haftalarca bu kurumu araştırmıştım. Gördüm ki bizim Küçükçekmece, patlasa patlasa, can sıkıntısından patlarmış meğer…
Yıllarca vesayetleri bahane ettik, “bizi baltaladılar, bilimi geliştiremedik” bahanesine sığındık. Peki, şimdi hangi bahanemiz var bilimsizliğimize?
CERN’e üyeyiz de oradan Türkiye’ye bilimsel, endüstriyel, know how veya inovasyona dair ne gibi faydalar sağladık? Birileri çıkıp CERN sürecinde bizleri bilgilendirse ne güzel olur. Belki biz de betonundan kurmak isteyebiliriz.
MERAK ETMEK UYGARLIK TALEBİDİR
CERN’i gezdiğimde gördüğüm, atomun da ötesine taşan meraktı. 27 kilometrelik daire içindeki bu dev hadron çarpıştırıcısı ile parçacık fiziğini en uç noktalara taşıyorlar.
Neyi arıyorlar? Evrene dair tüm gerçeği… Fiziğe dair merak edilen her bilinmeyeni… Bulacaklar mı? Belki… Ama kesin olan şudur ki bulanlar, daima arayanlar olmuştur.