Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Elbette olmaz. Kuran’ı Kerim’deki ayetin mealini başlığa taşıdım. Bilmek ile bilmemek arasındaki hayati farkı ortaya koyan bu kaideye uyanların başarılı, uymayanların da zararda olduğu aşikâr.

Bilmenin kaynağı; Kuran’ın da ilk ayetiyle belirtilir; Oku… Mevlânâ Mesnevi’ye bilmenin diğer kaynağına işaret ederek başlar; Dinle… Bu ikisinin bileşeninde bilginin şah damarı şekillenir; bildiğini hayata geçir.

Yunus Emre; “çün okudun bilmezsin / Ha bir kuru emektir” der. Anlatmak istediği şudur; “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir” ancak “Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktır.”

Cehaleti böylesine yıkıcı yapan, bilgiye olan açık ara mesafedir. Cehalet aslında giderilebilir bir kusurdur. Ancak öncelikle cahil olduğunu kabul ederek işe başlamalı insan. Ve insana en zor gelen; “bilmiyorum” demektir.

Ben; “bilmiyorum” kelimesini sık kullanırım. Bilmiyorum ama öğrenebilirim. Akla rütbe olarak yaşı değil bilgiyi alırsak, hangi sosyal kademede olursak olalım, her şeyden, herkesten öğrenebiliriz.

Burada ayırt edici olan; neyi bilmek gerektiğidir. Malumatfuruş dedikleri; kuru bilgi, hafızaya yük, akla ziyan getirir. Bildiğini; değer üretmeye yöneltmeli, halini güzelleştirmeye odaklamalı insan.

Bu yüzdendir ki bilen insan ile bizden insan ayırtında tercih daima; bilenden yana olmalıdır. Eğer bizden insan diye kararlarına bilen insanı katmaz isen, işin sonu daima hüsran olacaktır.

KONFÜÇYÜS’TEN BİZE BİLMEYE DAİR 4 MESAJ

1- Bildiğini bilmiyorsa UYANDIR.
2- Bilmediğini biliyorsa ÖĞRET.
3- Bildiğini biliyorsa İZLE.
4- Bilmediğini bilmiyorsa KAÇ.

Özellikle 4’üncü mesaj son derece hayatidir. Cehaleti tanımlar. Einstein; “cehalet ne güzel şey; her şeyi biliyorsun” der. Sibernetik biliminin kurucusu El Cezeri ise bilmeye dair bizi uyarır; “hayata geçirilmemiş her bilgi, doğru ile yanlış arasında bir yerdedir.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar