Heykeltıraş Canonica’nın gözünden Atatürk
İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica… Sanata en uzak olanların bile eserlerini en iyi bildiği sanatçılardan biri aslında. Ankara, İstanbul ve İzmir’de şehirlerin simgesi haline gelmiş dört önemli Atatürk heykelinde imzası bulunan sanatçı… Ünlü heykeltıraştan Atatürk de övgüyle bahsediyordu: “Aynaya baktığımda büstümü görüyorum.”
Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtını bilmeyen var mı? Bugün, Şefik Birkiye’nin mimarı olduğu Taksim Camii’nin önünde eski heybetini yitirmiş olsa dahi ben dahil her İstanbullunun önünde resim çektirmiş olduğu anıt, günümüze dek siyasilerin, çeşitli kurumların, yabancı misyonların çelenk bıraktığı sembol bir buluşma yeri. Ayrıca turistlerin de gözdesi. Peki İstanbul’un en ünlü anıtlarından biri olan Cumhuriyet Anıtı kimin eseri diye sorsam?
Kalkacak parmakları beklemeden hemen cevap vereyim: Pietro Canonica. Geçenlerde İstanbul’daki İtalyan Kültür Merkezi’nin 100. yıl etkinlikleri kapsamında düzenlediği ‘Pietro Canonica ve Atatürk’ çalıştayında İtalyan heykeltraşın Türkiye’deki çalışmaları ve Atatürk ile ilişkisi etraflıca ele alındı.
İtalya Büyükelçiliği ve Roma Belediyesi’nin iş birliğiyle düzenlenen, her iki ülkeden akademisyen ağırlıklı konuşmacıların olduğu çalıştay, önce ünü İtalya’ya dışına yayılmış Pietro Canonica’nın başarılı meslek hayatını mercek altına aldı.
LONDRA’DAN MOSKOVA’YA CANONICA ESERLERİ
Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı’nın yanı sıra Ankara Etnografya Müzesi önündeki Atatürk heykeli, Zafer Meydanı’ndaki mareşal üniformalı Atatürk Heykeli ve İzmir’deki Cumhuriyet Meydanı’ndaki atlı Atatürk heykelinde imzası olan Pietro Canonica 1869 Torino, Moncalieri doğumlu. Heykeltraş, ressam, opera bestecisi, akademisyen…
11 yaşında Torino Albertina Güzel sanatlar Akademisi’nde okumaya başlıyor. Başta ‘Rönesans, Romantik’ akımların etkisinde, daha sonra rotayı ‘Gerçekçilik’ akımına çeviriyor.
Taksim Cumhuriyet Anıtı ve ülkemizdeki diğer heykelleri ise Türk Neo Klasiği olarak tarif edi- H eykeltıraş Canonica’nın gözünden Atatürk İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica… Sanata en uzak olanların bile eserlerini en iyi bildiği sanatçılardan biri aslında. Ankara, İstanbul ve İzmir’de şehirlerin simgesi haline gelmiş dört önemli Atatürk heykelinde imzası bulunan sanatçı… Ünlü heykeltıraştan Atatürk de övgüyle bahsediyordu: “Aynaya baktığımda büstümü görüyorum.” liyor. Canonica, 1922’de Roma’ya taşınmasının ardından ülkesinde ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde sergilere katıldıktan sonra, Avrupa aristokrasisi tarafından en rağbet gören sanatçılardan biri oluyor. Öyle ki Buckingham Sarayı’ndan Çarlık Rusya’sına sayısız ülkeye davet ediliyor. Halen kayıp olan Çar II Nikola ve ailesinin büstlerini yapıyor.
Uzun yıllar Roma’da Güzel Sanatlar Akademisi’nin başında olan Canonica, 1923 yılında adı yeni duyulmaya başlayan Mussolini’nin de büstünü yapıyor. Anılarından anlıyoruz ki, Mussolini ile kariyeri boyunca iyi ilişkiler içerisinde olmuş. Başarılarından ötürü 1950 yılında ömür boyu senatör seçilen Canonica, 1959 yılında Roma’da ölüyor. Villa Borghese’deki evi Canonica Müzesi’ne dönüştürülmüş durumda.
YARIŞMA İÇİN TÜRKİYE’YE DAVET EDİLİYOR
Canonica, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 1926 yılında Mustafa Kemal’in heykellerini yapmak için açtığı bir yarışmayla ülkemize geliyor. Yine anılarına göre, İtalya Dışişleri Bakanlığı’nın isteği ve Güzel Sanatlar Müdürlüğü’nün ısrarı üzerine yarışmaya katılıyor. Önce İstanbul’a gelen Canonica sonra Ankara’ya geçerek Atatürk ile tanışıyor ve taslak büstünü dört günde tamamlıyor.
Atölyesinin olduğu Torino’ya döndükten sonra Atatürk’ün Ankara Etnografya Müzesi’nin önündeki atlı, Zafer Meydanı’ndaki ayakta heykelini tamamlıyor. Bu eserler Türkiye’ye gemiyle ulaştırılıyor. Canonica’nın Türkiye’ye ikinci gelişi Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı nedeniyle… 1928 yılında açılan anıtla ilgili çalışmalarından sonra İsmet İnönü’nün bir büstünü yapıyor ve Kayseri, Tokat, Sivas, Samsun’u kapsayan bir Anadolu gezisine çıkıyor. En son durağı ise İzmir… Bu arada Canonica Türkiye’de eser veren İtalyan sanatçıların sonuncusu.
“AYNAYA BAKTIĞIM ZAMAN BÜSTÜMÜ GÖRÜYORUM”
Şimdi geliyorum çalıştayın en can alıcı noktasına Cononica’nın Atatürk ile ilgili anılarına.
Çalıştayın ilk bölümünde bolca dile getirilen anılarla ilgili bir kitap var. Kitabı uzun yıllar Türkiye’de yaşadığı için akıcı bir Türkçeye sahip, Levanten Kültür Mirası Vakfı üyesi Luis Miguel Selvelli’nin elinde görür görmez alelacele sayfalarının resmini çekiyorum. Atatürk’ün kişiliğiyle ilgili önemli ipuçlarının olduğu kitabın tam adı Atatürk ve Pietro Canonica... Prof. Dr. Semavi Eyice tarafından derlenmiş, şimdi olup olmadığını bilmediğim Eren Yayıncılık tarafından basılmış.
Meraklıları belki Nadir Kitap’tan bulabilirler. Canonica’nın Atatürk ile ilgili anılarından bazı alıntılar şöyle:
“Ankara’da Kemal Paşa, tam anlamıyla bir burjuva evi gibi zevkle ama lüksten uzak şekilde döşenmiş mütevazi ikametgahında beni sade bir şekilde kabul etti. Kahve ikram ettikten sonra çalışmaya başladık. Bir saat sonra büstün kendisine benzeyen ana hatları ortaya çıkmıştı. Dördüncü günde büstü bitirmiştim. Kemal o büstten o derece memnun kalmıştı ki arkadaşlarına Aynaya baktığım zaman büstümü görüyorum. Bittiğine üzüldüm. Canonica’yı görmek beni mutlu ediyordu” dedi.
Dikkatinizi çekerim. Heykeltraş anılarında zaman zaman Mustafa Kemal’i sadece Kemal diye anıyor.
ATATÜRK’Ü ÜNİFORMA GİYMEYE İKNA EDEMEMİŞ
Canonica, Atatürk ile çalışırken her şeyden konuştuklarını belirterek şöyle devam ediyor: “Sade, bizim Lombardiya ve Piemonte bölgelerinin eski asil askerlerine benzeyen davranışlarıyla çok seçkin bir insandı. Az konuşuyor, derin düşünen ve dikkatli bir gözlemci. Fizyonomisi o an içinde bulunduğu hisselere göre bazen emir verici bir görünüme, bazen de insanı duygulandıran adeta çocuksu tatlı bir havaya bürünüyor.”
Bu arada aralarında Fransızca konuştuklarını belirterek heykeltıraşın izlenimlerine devam:
“Kemal’i yakından inceleme fırsatı buldum. Çok hassas bir yaratılışı olduğunu anladım. Çünkü yanımda Dışişleri Bakanı ile konuşurken yüzünün çok çabuk değişen ifadelerinden, zaman zaman sinirlenip zaman zaman memnun olduğunu belirten ruh durumu açıkça belli oluyordu.”
Bir gün Kemal Paşa’nın, kendi annesine benzettiği Zübeyde Hanım’ın fotoğrafına baktığını görünce iç çekerek “En büyük arkadaşımdı. Onu kaybedince her şeyi kaybettim” dediğini aktarıyor. Kemal Paşa’nın evliliğiyle ilgili de içini döktüğünü belirten Canonica’nın anılarındaki anekdotlar arasında at üzerinde heykelini yapmak için bir kere mareşal üniforması giymesi için Atatürk’ü ikna etmeye çalıştığı var.
Bir sabah onun üniformasını giymiş, aynı yapıdaki yakışıklı bir subayı atın önünde buldum. Subayın yanındaki Paşa gülerek “Kafaya bakmayın gerisi aynı dedi” satırlarına bakılırsa Atatürk üniforma giymeye asla ikna olmamış.
BORUSAN KOCABIYIK VAKFI’NIN 100. YIL SERGİSİ:
Cumhuriyetin Yüzü
Kurtuluş Savaşı’ndan hemen bir yıl sonra cumhuriyetin ilan edilmesiyle sanat, edebiyat, bilim, eğitimde başlayan atılımın “çakıl taşları” bu sergide…
CUMHURİYE TİN 100. YILI nedeniyle düzenlenen etkinliklerde, sergilerde cumhuriyetimizle ilgili yeni öğrendiğimiz, keşfettiğimiz o kadar şey var ki. Canonica benim için böyle keşiflerden biri oldu.
Bir diğeri de genç cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra başlayan, çok boyutlu toplumsal dönüşümünün bir zaman tüneline girerek keşfi.
Sözünü ettiğim Borusan Kocabıyık Vakfı’nın Galataport O2 Blok’ta yeni açılan, 1922-1942 yıllarına odaklanan ‘Cumhuriyetin Yüzü Sergisi.’ Savaştan yeni çıkmış ülkenin, genç cumhuriyetinin plastik sanatlar, müzik, edebiyat, grafik, mimari tasarım, sahne sanatları, müzecilik, arkeoloji, sinema gibi çeşitli alanlarda yaptığı atılımları ele alıyor.
Sergiyi küratör İzzeddin Çalışlar ile birlikte gezmeden önce basın toplantısında Borusan Grup CEO’su Erkan Kafadar, Borusan Kocabıyık Vakfı Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik’in yanı sıra kulak verdiğimiz proje danışmanı Prof. Dr. Haluk Oral’ın dikkat çektiği nokta önemli.
“1912-1922 yılları arasında sürekli savaşta olan bir ülke söz konusu. 1923 yılında cumhuriyet kuruldu ve hemen bilim, eğitim, sanat alanlarında inanılmaz bir atılım başladı. Bir yıl öncesinde savaş olmamış olsa bile bu inanılmaz bir atılım.”
O YILLARA GİDİN DİYE ÇAKILTAŞLARI KOYDUK
Prof. Dr. Haluk Oral tarihe gönül vermiş, zengin bir arşive sahip bir matematik profesörü… Kendi arşivinden belgelere de yer veren sergi için “Burada bu atılımın ufak tefek izlerini göreceksiniz. Biz o yıllara gitmeniz için ancak çakıl taşlarını koyduk. Çakıl taşlarının etrafında orman var, devrimlere karşı çıkanlar da var, onları koymadık. Çakıl taşları buz dağının tepesidir” diyor.
Esprili bir şekilde “çakıl taşlarını inşaattan toplamadık, hepsi birer mücevher” diyen Çalışlar, bir diğer önemli noktaya parmak basıyor: “Sanat tarihçilerinin erken cumhuriyet döneminde gözden kaçırdıkları bir alan var: Tasarım yoğunluklu bir iş alanı olan sergicilik. İzmir Enternasyonal fuarları, yerli malları sergileri, sanayi sergilerinin işlevleri çeşitli. Hem iletişim aracı, hem siyasi propaganda, hem uluslararası ilişkiler aracı olarak kullanıldılar. Biz demode olduğu için bırakılan sergi anlayışını burada yeniden tasarladık. Bu sergi aslında 1920’lerde yaşamış ustalarımızın tasarımlarının bir taklididir.”
DEVRİMLERİN ÖZÜNÜ ANLAMAK
Sergi alanını, Pera Müzesi, İstanbul Modern, Koç Vakfı, Salt, İKSV, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin yanı sıra Roma’da Maxxi, New York’ta Moma PS1, Londra’da V&A müzeleriyle çalışan Pattu tasarlamış.
Gerçekten her şeyiyle dönemi yansıtan çok iyi bir tasarım. Sergi; afişlerden giysilere, fotoğraflardan tablolara, kurumlar ve özel koleksiyonlardan toplanmış 500’ü aşkın orijinal ve dijital eseri izleyiciyle buluşturuyor.
Heykeltıraş Canonica’nın yapmış olduğu İnönü büstü de var sergide. Borusan Kocabıyık Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi’nin dediği gibi, gelişmiş teknolojilerin de kullanıldığı sergi gelecek nesillere ilham olacak, devrimlerin özünü anlamaya yardım edecek bir proje. 3 Mart 2024 tarihine kadar sürecek sergiyi çoluk, çocuk ailecek gezin.