Her yol Suriye'ye çıkıyor
Türkiye'nin Batı ile ilişkileri de, doğu ile ilişkileri de, iç politika da, hep aynı yere bağlanıyor; Suriye iç savaşına.
AK Parti hükümetinin yıllarca Suriye'de Esad yönetimini devirme politikasından bir anda vazgeçip, "normalleşme" adımları atmaya kalkması, uluslararası alandaki dengeleri de alt üst etti.
AK Parti'nin Suriye'de "büyük dönüşünün" arkasında Moskova'nın ittirmesini görmemek mümkün değil; Putin yönetimi Suriye'de üs anlaşmaları yaptığı Esad rejimini sonuna kadar korumaya kararlı. Bunu sağlamanın yolu da elbette Suriye'nin en uzun sınıra sahip olduğu Türkiye'nin Esad rejimini tanımasından geçiyor.
Bu "dönüşten" en büyük rahatsızlığı duyanın ise, Suriye iç savaşının başından itibaren Esad yönetimini devirmek için AK Parti hükümetiyle işbirliğine giren, birlikte "eğit-donat" programları yürüten ABD olduğu bir sır değil. AK Parti hükümeti Esad'la görüşmeleri yoğunlaştırdıkça, Washington yönetimi de Esad'lı muhaliflerin peşine düşme emareleri göstermeye başladı. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa'nın Suriye özel temsilcilerinin hep birlikte, Esad karşıtı grupların Cenevre Barış sürecindeki müzakere heyeti ile görüşmesi, üstelik bunun fotoğraflarının da ABD yönetimi tarafından paylaşılması bunun en somut kanıtı.
ABD, TÜRKİYE'YLE DİRSEK TEMASINI DA BIRAKMIYOR
ABD, bir yandan da Ankara ile Suriye konusunda "dirsek temasını" bırakmıyor. Arap basınına göre, Birleşik Arap Emirlikleri'nde MİT Başkanı Hakan Fidan, Beyaz Saray'ın Ortadoğu politikalarından sorumlu üst düzey büroktarı Brett McGurk ile görüştü. McGurk hakkında bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Eylül 2021'de "Malum Amerikalı McGurk denilen bir adam var. Bu adam terör örgütlerinin adeta sevk ve idaresini yapıyor" sözleri ise hala hafızalarda. Esad'a "katil" dedikten sonra, liderler düzeyinde görüşme hazırlığının yapıldığı düşünüldüğünde, Amerikalı bürokrat konusunda da böylesine bir "dönüş" çok da şaşırtıcı değil elbette.
Yine Arap basınında, Amerikalılar'ın Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yeni bir askeri operasyon yapmasını engellemek için bölgede "ince ayar yapmaya çalıştığı" haberleri de başgöstermeye başladı. Haberlere göre, ABD Fırat'ın doğusunu kontrol eden PKK terör örgütü uzantısı PYD-YPG'yi "saha kenarına almaya" hazırlanıyor. Bölgedeki yönetimde PYD-YPG'li isimlerin yerine ise, Arap aşiretlerinin üyelerinin getirilmesi, böylece Ankara'nın tepkisinin yatıştırılması planlanıyor.
RUSYA, M-4 YOLUNUN PEŞİNDE
Rusya ise daha çok Fırat'ın batısıyla, HTŞ terör örgütünün kontrol ettiği İdlib bölgesiyle ilgili bugünlerde; Türkiye ile koordineli şekilde, İdlib bölgesinde HTŞ'nin geri çekilmeye zorlanarak, M-4 karayolunun kontrolünün Esad ordusuna geçirilmesinin planlandığı bilgisi sızmış durumda. Böyle bir düzenlemenin İdlib'de taşları yerinden oynatıp, Türkiye'ye yeni bir göç dalgası yaratma ihtimali büyük. Türk güvenlik yetkililerinin bunu engellemek için Suriye'deki silahlı işbirlikçi gruplarla sıkı temas içinde olduklarına ilişkin haberler de geliyor bölgeden.
SEÇİM ÖNCESİ HAREKETLENME OLUR MU?
Suriye üzerindeki bu hamlelerin, bir de Türkiye'de yaklaşmakta olan seçimlerle bağlantısı var elbette. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'yi Ankara'da ağırlaması ilginç; Daha önce HDP'nin Güneydoğu'da etkisinin kırılması için Barzani çizgisinde bir siyasi parti kurulması girişimi olmuş, ancak beklenen etki yaratılamamıştı. Anayasa Mahkemesi'nin HDP'nin kapatılmasını görüştüğü, Hazine Yardımını tartışmalı şekilde kestiği seçim öncesi bu dönemde, aynı yönde yeni bir hamle şaşırtıcı olmaz.
Nitekim HDP'nin hapisteki eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "AK Parti, seçim öncesi Kobani'ye yeni bir operasyona hazırlanıyor" çıkışı da tüm bunlarla bağlantılı okunmalı.
Seçim öncesi ekonomide "tüm düğmelere aynı anda basmaktan" geri durmayan AK Parti hükümetinin, "beka düğmesini" de es geçmeyeceğini düşünmek mümkün. Böylesine bir hamlenin, muhalefeti seçim öncesi birbirine düşürmek, Millet İttifakı'nın adayını zor durumda bırakmayı amaçlayacağını söylemek de yanlış olmaz.