“Her şeyi değiştiren tek şey"
“Hayatında ya da hayatta en pahalı şey ne?” diye sorsanız; ansızın gelirse soru herhalde bir iki saniye düşünür, zaman ve güven derdim… Üçüncüye, hoşgörü… belki sevgi diye devam ederdim.
Aralarından gündemin ağırlığına binaen güveni seçeceğim. Bu konsepti bugüne kadar nedense tek yönlü okumayı tercih ettim… İletişim boyutu, çalışmalarıma yardımcı olduğu için olsa gerek. Şüphe yok ki, güven farklı bakış açıları ve resimleri hak eden bir duygu-düşünce barındıran kavram. Değişik konseptlerde güven yoklaması yapmak ruhumu sıkıştırdı ama beynime iyi geldi: Korkunun ecele faydası yok, her haline ihtiyacımız olacak.
Empati
Nature Communications dergisinde yayınlanan bir çalışma, güvenin empati ile yakından bağlantılı olduğunu öne sürüyor. Empati özelliği yüksek olanların başkalarına güvenme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Beynin empati ile ilişkili bölümü amigdaladaki aktiviteyi ölçmek için görüntüleme yöntemi kullanmışlar. Bu bölgede yoğun aktivite olan kişilerin başkalarına güvenme olasılığının yüksek olduğu ortaya çıkmış.
Örgütsel adalet
Journal of Business Ethics'te yayınlanan çalışma, güvenin örgütsel adaletle bağlantılı olduğunu öne sürüyor. Çalışanlar, kurumun adil ve saygılı davrandığını algıladıklarında, iş arkadaşlarına ve amirlerine güvenleri yükseliyor. Güven işyeri stresini azaltmada ve çalışanların refahını artırmada da etkili.
Sağlık için güven
Social Science & Medicine dergisinde yayınlanan bir çalışma, güven ile sağlığı ilişkilendirmiş. Yüksek düzeyde güvene sahip topluluklarda yaşayanların fiziki ve ruhen sağlıklı olma olasılıkları yüksek. Güven sosyal uyumu teşvik ederken stres ve kaygıyı azaltıyor.
Yetkin, yardımsever ve dürüst
Personality and Social Psychology Review’da yayınlanan çalışma, güveni üç bileşene ayırıyor ve çok boyutlu bir kavram olduğunu söylüyor: yetkinlik, yardımseverlik, dürüstlük. Kabaca şöyle; yetkinlik, kişinin söylediğini yapabilme kapasitesi; yardımseverlik, başkalarının refahını önemsemek; dürüstlük, basit olacak ama sözünün eri olmak desek… yaklaşımların hepsine ifade ettiğim kaynaklarda yer alan çalışmalardan ulaşabilirsiniz.
Ülkeyi şirket gibi yönetmek
Güven anlayışımız gelişmeye devam ettikçe, psikoloji, nörobilim, sosyoloji ve diğer alanlardan gelen iç görüleri içeren çok disiplinli bir yaklaşım benimsemenin önemini idrak ediyoruz.
Forbes dergisinde bir haber çıktı, “Her Şeyi Değiştiren Tek Şey" etiketli makale galiba beni başlığıyla vurdu. İş dünyasında güvenin öneminden ve bu konseptinin bir şirketin başarısını nasıl etkileyebileceğinden söz ediyor. Okurken, kendimi iş dünyasıyla sınırlamamaya özen gösterdim. Daha geniş kapsamlı bir anlama büründü. Yakın geçmişte ülkenin şirket gibi yönetilmesi gerekir demeçleri uçuşuyordu… Biraz bu göndermeyle birleştirmeye çalıştım. O zaman duyduğumda beynimden vurulmuş gibi hissetmiştim. Abartmıyorum, gerçek travmaydı.
Ölümü gör sıtmaya razı ol
Zaman geçtikçe, içine düştüğümüz durum, iş dünyasının bile yaşadığımız genel koşullardan daha kapsayıcı olduğuna kanaat getirdim. Orada da ipler koptu.
Forbes’un güveni bir formüle bağlamış. Türkiye’nin yaklaşımından daha adil, siz düşünün… Şöyle: başarı = şeffaflık + tutarlı olmak + güvenilirlik + yetkinlik. Bir adım daha ileri gitmiş, “güveni korumak, güven tesis etmekten daha zor” demiş.
Bugün geldiğimiz noktada, şirket gibi yönetilmeye itirazım olmaz! Buna ölümü gösterip sıtmaya razı etmek mi diyorlardı?...
Güven oluşturmanın faydası
İş dünyası için müşteri sadakati, çalışan bağlılığı, üretkenlik ve genel olarak daha iyi iş sonuçları demek... Güvene öncelik veren şirketin uzun vadede başarılı olma olasılığı yüksek. Güvenin ekonomik verilerle ilişkisi gördüğünüz gibi sıcak.
Kaybı için ne söylenir?
Güven kaybı olumsuz ekonomik sonuçları doğuruyor. İlk belirti müşteri göçü! Paralel olarak satışlar düşüyor, üretkenlik kayboluyor. İnsan burada, ülkeyi şirkete benzetenlerin kurduğu dengeyi arıyor ve otomatik olarak soruyor; neden beyinler göçüyor, neden bir tek yabancılar ile “nerden buldun” diye sorulamayanlar alışveriş yapabiliyor? Üretim tesisleri neden kapanıyor? Bir gece yatıp sabah kalkıp fakirleşmeyi nasıl açıklıyoruz? Hastalandığımda ilaç, doktor bulamamak… Gidecek okul, mezun olunca çalışacak iş yerinden yoksun olmak nasıl açıklanır, doğal felaketlerin en büyüğünü yaşayıp, kimsenin kayıplardan sorumlu olmaması!... Sözün bittiği yer burası mı?
Beraber yürüyememek bu yolları!
Güveni kaybetmeni̇n toplumsal sonuçları, en basit ve kısa şekliyle bozulma, doku kaybı. Ortak hedeflere ulaşma hayalinde erozyon… norm ve güveni ifade eden sosyal sermayenin erimesi… Şüphecilikte artış. İş birliği yapmakta isteksizlik, sürdürememek.
Kayıp güven geri gelir mi?
Soruya soruyla yanıt vermek gerekiyor; ne pahasına?... Akla mantığa sığmayan bir bilanço.
Not: Güvenle ilgili daha önce çeşitli kereler Edelman Güven Barometresini alıntılamayı tercih etmiştim. Farklı okuma yapmak isteyenler için bu kaynağı da öneririm.