Her şeye maydanoz yöneticiler
Bir anı
Bir kuruluşta proje yapıyordum. Şirketteki yönetim tarzını tanımak için yöneticiler ile teke tek görüşüyordum. Şirkete yeni girmiş, “Ne eylerse, Genel Müdürümüz güzel eyler” havasına girmemiş bir yönetici şöyle konuştu. “Burada yöneticilik koltuğunda oturmak hem kolay hem zor. Kartvizitinizde yönetici yazıyor ama, Genel Müdür yöneticilik yapmanıza için vermiyor. Sorumluluğunuzdaki her işin en ince ayrıntısına, en küçük adımına kadar içinde. Eğer yöneticilik yükünü taşımak, sorumluluk almak istemiyorsanız, ya da yeteneğiniz zaten yönetici olmaya yetmiyorsa işiniz kolay. Ama ben yönetici olarak atandım. Esas işimi yapamamak gücüme gidiyor. Bu yüzden işim zor; çok fazla dayanacağımı da sanmıyorum”
Bu görüşmeden birkaç hafta sonra bu yönetici ayrıldı.
Mikroyönetim nedir?
Yukardaki genel müdür türünde yöneticilere ve onların yönetim tarzına her seviyede rastlarız. Bu yönetim tarzına “Mikroyönetim”(Micromanagement) denir. Bu tür yönetim tarzı olan yönetici, ekibindeki insanların kendilerine verilmiş görevi yapmasına izin vermeyip her işe en ince ayrıntısına kadar karışır. Örneğin, bir büyük mutfak düşünün. Bu mutfağın bir de aşçıbaşısı, yani bir yöneticisi ve de altında çalışan aşçıları olsun. Aşçıbaşı, o günkü ziyafet menüsünü hazırlamak için normalde her aşçıya bir görev verir. Bir aşçı ekibiyle çorbayı yapacaktır. Bir başka aşçıya salata yapma görevi verir. Bir diğeri ana yemekten sorumlu olacaktır. Eğer aşçıbaşı mikroyönetim tarzını benimsemişse, kimseye ağız tadı ile işini yapmasına izin vermez. Örneğin, salata yapan aşçının soğan doğrama yöntemine bile karışır. “Ver o bıçağı, soğan nasıl doğranır göstereyim” bile diyebilir. Ana yemekten sorumlu aşçının yaptığı beğendiye her aşamada öğlesine karışır ki, sorumlu aşçı beğendiyi beğenmez, beğendiden nefret eder. Tatlıyı yapan aşçı “Hiç olmazsa tatlının süslemesini ben kendi zevkime göre yapayım” diye dua eder.
Neden mikroyönetim
Bir yöneticinin bu tür yönetim tarzını benimsemesinin değişik nedenleri vardır. Bir neden, nefesinin yetmemesidir. Yöneticinin nefesinin, bulunduğu kata yetmemesidir. Bu nedenle bir alt kata ve bazen birkaç kat aşağıya inerek oradaki işleri yapar. Mutfak örneğinde düşünürsek aşçıbaşılığa getirilmiş aşçı, henüz aşçılıktan çıkamamıştır. Aşçıbaşının düşünmesi gereken konulara vizyonu ve nefesi yetmediğinden, aşçıbaşı bir alt kata inerek soğan doğramaya başlar. Halbuki bir aşçıbaşı bir yönetici olarak daha çok kavramsal becerilerini kullanmalıdır. Örneğin aşağıdaki tür sorulara cevap aramalıdır: En uyumlu ziyafet menüleri nasıl olmalıdır? Ziyafete katılacak müşterilerin alt-yapısına göre menüde neler yer almalı veya almamalıdır? Mutfağın etkin çalışması için aşçılar arasındaki işbölümü nasıl olmalıdır? Yemek malzemeleri en uygun biçimde nerelerden sağlanmalıdır? Mutfağın yerleşim düzeni etkin ve verimli çalışmaya uygun mudur? Uygun değilse neler yapılmalıdır?
Mikroyönetime yol açan nedenlerden birisi de yöneticinin kimseye güvenmemesidir. Yönetici, birisinin bu işleri kendisinden daha iyi yapacağına inanmamaktadır. “Yaparlar da benim gibi yapamazlar” anlayışı hakimdir. Bunun biraz yoğun olan türüne “özseverlik” (narsistlik) denir. Bu inançtaki kişi, genelde düşük yetenek seviyesindeki kişilerin çevresinde olmuştur. Kendisinin yeteneği de çoğunlukla vasat veya vasat altıdır. Başka bir çevrede bulunmadığından, daha nitelikli kişilerle çalışma fırsatı bulmamış olduğundan tüm dünyanın bu tür kişilerle dolu olduğunu sanır. Anaların neler doğuracağını düşünemez. Kendisinden daha yetenekli kişileri de altında barındırmaz.
Mikroyönetimin zararları
İşbölümü, işleri tek kişi yapamayacağı için, işlerin bölünerek yapılmasıdır. Eğer bir yönetici takımındaki herkesin işine en ince detayına kadar karışıyor, bunlara zaman ayırıyorsa esas işini yapmıyor demektir. Yöneticinin esas işi, planlama, organize etme, liderlik ve kontrol etmektir. Mikroyönetim, yöneticinin esas işini yapmasına engeldir.
Çalışanların, işlerini serbestçe yapabilecekleri, yaptıkları işin zevkine varabildikleri ortama ihtiyacı vardır. Bu ortamı yaratacak ve çalışanların önünü açacak olan, yöneticidir. Eğer bir yönetici her işe en ince ayrıntısına kadar karışıyorsa, bırakın çalışanın önünü açmayı, onun iş yapma iştahını kapatır. Mikroyönetim, motivasyonu söndürür.
Sürekli işinize karışan, yaptığınız işi beğenmeyen bir yöneticiniz varsa, bilinenden şaşmazsınız. Yeni bir şeyler aramak, yeni çözümler bulmak ve uygulamak gibi bir derdiniz olmaz. Mikroyönetim, çalışanın yaratıcılığını öldürür.
İşlerine her ayrıntıda karışan bir yönetici, çalışanlarda alışkanlık yaratır. Çalışanlar, “Acaba bizimki ne zaman devreye girer”?” diye beklemeye başlarlar. Mikroyönetim, iş akışını yavaşlatır.
Mikroyönetimin olduğu yerde yetenekli, düzgün yönetici yetişmez. İyi yöneticiler de yukarda sözünü ettiğim anıdaki yönetici gibi çeker gider. Geriye, unvanlarında yönetici yazan, ama yöneticilik yapmayan vasat veya vasat altı kişiler kalır. Mikroyönetim, yukarda tek adam, aşağıda ise vasat ve vasat altı yöneticilerin olduğu “vasatistan”lar yaratır.
Sonuç
Mikroyönetim her tür kuruluş ve işletme için zararlıdır. Hele hele tepe yöneticisi bu tür yönetim tarzı benimsemişse, her şeye maydanoz yönetici ise, o kuruluşun geleceği pek parlak değildir.