Her şey farklı olacak: 5
Aykırı düşünce zenginlik, çeşitlilik dayanıklılık yaratır
İlk yazıda gelecekte "nelerin değişeceğine" ilişkin düşüncelerimizi paylaştık.İkinci yazıda, bugünlerde belli bir alana indirgenen "sosyal mesafe kavramının açılımlarına" değindik.Üçüncü yazı, değişen dünyada "rollerimizi nasıl paylaşmamız" gerektiğine ilişkin görüşlerimizi özetledik. Dördüncü yazı, günümüzün temel gerçekliklerinden biri olan "küçük veri ile büyük veri arasında dengeleri" kurmanın önemi üzerinde durduk. Beşinci yazıda, aykırı düşünce ve çeşitliliğin önemine değineceğiz ama, esas bugüne kadarki düşünce ve davranışlarımızı yönlendiren "metotlarımızı" sorgulamanın önemi üzerinde duracağız.
Merkez düşüncemizi paylaşalım: " Tek tip düşünce, sadakat, itaat ve tabiiyet yerine aykırı düşünce zenginlik çeşitlilik de dayanıklılık yaratır".
Bilimin temeli bir varsayımlara dayanır. Deneyen yaparak varsayımı destekleyen, doğrulayan ve yanlışlayan bulguları bir araya getirdiğimiz zaman bilimsel bir sonuca ulaşırız. Bilimi, mitolojik, teolojik ve ideolojik bilinçten farklı kılan imgelerini, kurgularını ve öykülerini "deneyle kanıtlamasıdır".Bir sosyal yorum yaptığımız zaman, temel bilimler kadar deney şansımız yok.Sosyal bilimlerde daha çok "yorumlama metodu" sonuçların hayatın öz gerçekliğine yakınlığını ve uzaklığını belirler.
Önce "aykırı düşünce ve çeşitliliğin erdemi" üzerinde düşündüklerimizi paylaşalım.Son dönemde bağlantıların artması, iletişim sınırlarının ortadan kalkması, küresel ölçekte ise temasın yaygınlaşması çeşitliliği ve karmaşıklığı da artırdı. Temel bilimlerde ve sosyal bilimlerde çok eskilerden beri işlenmesine karşın, karmaşıklığın armasıyla birlikte sözü edilen konulardaki araştırmalar hızlandı yayınlanan makale ve kitaplar da arttı.
Ayrıntısına girmeden araştırmaların yaygın biçimde ulaştığı sonucu paylaşalım: Demokrasilerin geçerli olduğu, kuvvetler ayrımının işlediği, bürokrasinin prangalandığı, kapsayıcı kurumların işlevselliğini sürdürdüğü - Daron Acemoğlu ve James A. Robinson'un Dar Koridor kitabına bakmak yeter- yerlerde sürdürülebilir refah artışı daha kararlı biçimde ilerliyor.
İkincisi, "aykırı düşünce ve çeşitliliğin verimini" artıran da muhalif olanların "dünya görüşünü sorgulama" özgüveniyle ilgili. Aykırı düşünce üretenler, dünya görüşünü sorgulamalı ki, ürettikleri gerçekliğin hayatın öz gerçeğine yakın durabilsin.
Dünya görüşümüz bizim iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, olumlu ya da olumsuz ile yararlı ya da yararsız gibi değer ölçülerimizi belirler. Dünya görüşünü sorgulamayan aykırı düşünce rutin ve tekrarın tuzaklarına düşer; tıpkı mitolojin ve teolojik bilinç gibi fetiş haline gelmiş ideolojik bilincin ezberinde çözüm üretme yerine sorun üretmeye başlar.
Üçüncüsü, aykırı düşünce zenginliğini,çeşitliliğin dayanıklılığını değerlendiren toplumların refahı artıyor. Aykırı düşünce üretenlerin "sağlam belge ve bilgiye dayanması" etkili sonuçlar yaratılmasını zorluyor.Bu açıdan bakınca şu soruyu kendimize yöneltmemiz gerekiyor: Düşündüklerim toplumun yararına solduğu halde, neden toplumun çoğunluğuna erişim sağlayarak, demokratik yoldan yönetime egemen olanları değiştiremiyoruz? Neden sömürücü kurumsallaşmayı aşarak, sürdürülebilir gelişme yaratan kapsayıcı kurumları egemen kılamıyoruz?
Dördüncüsü, kitlelere ulaşmanın yolu "iç tutarlılık ve kitle güveni kazanan" davranış bütünlüğüdür.Aykırı düşüncelere sahip ve düşünce çeşitliliği yaratan insanların özleri, sözleri ve davranışları birbirine uymalı, tutarlı olmalıdırlar. Aykırı inanlar kendilerini güven altına almak için sağlam belgeye dayandıkları kadar, yaşam biçimi ve yaşam tarzlarıyla da rol modeli olurlarsa çabalarının verimi artar.
Aykırı düşünce ve çeşitlilik yaratarak toplumun sürdürebilir gelişmesini güvence altına almanın bir başka dayağı "alternatif çözümler üretmedir". Toplumun yaşadığı sıkıntılarla ilgili küçük veriye dayanan ve büyük verinin yarattığı eğilimlerin fırsat ve tehlikelerini dikkate alan "projelerle" kitlelerin karşısına çıkılması da önemlidir.
Covid-19 salgınından sonra herkes soruyor: Kriz sonrası " ırk-inanç odaklı siyaset" mi öne çıkacak, "proje-odaklı siyaset" mi kitlelere ulaşacak? Sorunun yanıtı çok çok açık: Bu iki eğilimden hangisi toplumda çekiciliği olan imgelerini öne çıkarır, hayatın öz gerçekliğine yakın varsayımlarla düşünür ve onları test eder ve öykülerini doğru kurgularsa o kazanacak…Şimdi toplumun uzun dönemli geleceğini güven altına alma kaygısı taşıyan hepimiz bu konular üzerinde düşünelim, tartışalım, stratejisi mükemmel, taktikleri yeterli, operasyonları da sonuç alan davranışları arayalım.