Hedef ‘eski normal’e dönmek değil, birlikte geleceği inşa etmek
Unilever Türkiye ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin, “Bugünlerde herkes, COVID sonrasında eskiye nasıl dönüleceğini tartışıyor. Oysa artık eskiye dönmemek gerek. Şu an kalın bir çamurun içindeyiz, fakat bu çamurda ciddi bir gübre de var. Bunu görmek ve yeni iş modellerini oluşturmak önem taşıyor” diyor.
10 yıl önce sürdürülebilirlik konusu henüz Türkiye’nin gündeminde değilken, Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nı yayınladı. Sürdürülebilir kalkınma, iklim krizi, gıdaya erişim, hijyen, sağlık ve esenlik, döngüsel ekonomi, sürdürülebilir tarım, sosyal eşitsizliklerle mücadele gibi konuları gündeminin en ön sıralarına aldı.
Şirket, Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın 10. yılında, üstüne düşen sorumluluğu bir adım öteye taşıyarak, COVID-19'un ardından toplumsal eşitsizlik ve iklim krizlerinin ihmal edilmemesini sağlamak adına tüm dünyaya birlikte hareket etme çağrısında bulunuyor.
Gıda, ev bakımı, güzellik ve kişisel bakım alanında 130 yıllık bir deneyime sahip olan Unilever’in Dünya Başkanı Alan Jope “Şirketler, hükümetler, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, araştırmacılar ve bilim insanları, hepimiz bir araya gelmeli; insanlara ve gezegene yararlı olmak için kararlı ve kesin adımlar atmaya hazırlanmalıyız. İklim eylemini askıya alamayız. Yoksulluk içinde yaşayan insanlara beklemelerini söyleyemeyiz. Ekonomiyi 'normale' döndürmeye çalışmamalıyız. Bunun yerine, öncekinden daha güçlü ve daha dayanıklı olmalı; insanlara ve gezegene yararlı olmak için kararlı ve kesin adımlar atmaya hazırlanmalıyız” sözleri ile tanımlıyor şirketin geleceğe bakışını…
‘Kar, insan ve dünya’ odağında 3’lü bir yaklaşım
Unilever Türkiye ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin ise, “İyimserlik gerçek ahlaki cesarettir” sözünden hareketle, “Yaşadığımız krizin ardından yaşamı inşa etmek için üzerimize düşen sorumluluğu almaya hazırız. Türkiye’de 5 bini aşkın çalışana ve 7 fabrikaya sahip, ekonominin önemli bir oyuncusu olarak bu sorumluluğu derinlemesine hissediyoruz. Bugünlerde herkes, COVID sonrasında eskiye nasıl dönüleceğini tartışıyor. Oysa artık eskiye dönmemek gerek. Sürdürülebilir Yaşam Planı da bize, ‘eski normal’de işlerin yolunda gitmediğini gösterdi. Şu an kalın bir çamurun içindeyiz, fakat bu çamurda ciddi bir gübre de var. Bunları görmek ve yeni iş modellerini oluşturmak önem taşıyor” yorumlarını yapıyor.
“İş dünyası ‘kar, insan ve dünya’ odağında 3’lü bir yaklaşım benimsemek zorunda. Bu üç bacaktan biri eksik olduğu noktada başarı ve kazanç olması mümkün değil. Türkiye için sürdürülebilir değer yaratmak amacıyla hem iş dünyası hem de toplum için rol model ve harekete geçiren bir güç olmak istiyoruz” diyen Mustafa Seçkin, şirketin COVID-19 krizini nasıl yönettiğini ve önümüzdeki döneme yönelik yol haritasını şöyle anlatıyor:
Üretmeye devam ettik, devlet yardımına başvurmadık
“Birinci önceliğimiz, her zaman insanımız dedik. En erken şekilde aksiyon alarak evden çalışabilecek olan fonksiyonlarımızı evden çalışmaya yönlendirdik. Fabrikalarımızda ise en yüksek güvenlik tedbirlerini aldık. Gıda ve hijyen üreten bir şirket olarak şalteri indirme lüksümüz yoktu. Üretime ara vermedik, hatları durdurmadık. Hiçbir arkadaşımızı işten çıkarmadık. 230 ton Domestos çamaşır suyu, 10 milyon bardak Lipton çay ve 1,7 milyon kâse Knorr çorbayı kamu hastanelerine ulaştırdık. Rafta ürün bulunduramama riskine rağmen Türkiye tarihinin en büyük bağışını yaptık. Bu süreçte devlet yardımlarına başvurmadık. Amacımız; küçük işletmelerin bu yardımlardan daha çok pay alabilmesine katkı sağlamaktı.”
Beklentilere inovasyonla cevap verdik, kolonya ürettik
“Bu zor krizi yönetirken, tüketicilerimizin güveni ve ihtiyaçları pusulamız oldu. Rafları boş bırakmadık. İlk günden itibaren sahadan elimizi çekmedik; iş ortaklarımızın ve tüketicilerimizin yanında olduk. Tedarik zincirimizde daha odaklı bir yaklaşımla hareket kabiliyetimizi hızlandırdık. Hiçbir iş ortağımıza servisi aksatmadık, yatırımlarımızı optimize ettik. Yerli ürün tercihleri artış gösterdi ve COVID-19 sonrasında da artış devam edecek gibi gözüküyor. Tüketici tam şeffaflık istiyor. Toplumun beklentilerine inovasyonla cevap verdik. Türkiye’de dünden bugüne herkesin el hijyeni kültüründe yerini almış yeni nesil bir kolonya tasarladık ve raflarda yerini aldı.”
E-ticaretin toplam işimizdeki payını artırıyoruz
“E-ticaret kanalına ciddi şekilde yönelim arttı. Alışverişçilerin yüzde 49’u orta ve uzun vadede de online alışverişe devam etmeyi planlıyorlar. Fiziksel teması düşürmek için yeni iş modellerini geliştirmeye ve hızını artırmaya devam ediyoruz. Tüketicilerimizin doğrudan sipariş vereceği ‘Sipariş Direkt’ (B2B), Unilever çalışanlarına yönelik ‘Unishop’ ve yeni çalışma modeli olan Algida ile bu dönemin ihtiyaçlarına paralel birçok yeni geliştirme ve denemeler yaptık. Bunlarla beraber e-ticaretin toplam işimizdeki payını artırıyoruz.”
Sürdürülebilirlik büyüme için engel değil, aksine itici güç
“Geride bıraktığımız 10 yılda, sürdürülebilirliğin büyüme için engel değil, aksine itici güç olduğunu kanıtladık. Bu hem bize hem de paydaşlarımıza kazandıran bir iş modeli. Sürdürülebilir yaşamı destekleyen markalarımız, 2019 yılında diğerlerine oranla yüzde 76 daha fazla büyüdü. Tarımsal hammaddelerimizin yüzde 65’i sürdürülebilir kaynaklardan elde edildi. Türkiye’deki etki ajandamızın odağında; döngüsel ekonominin yaygınlaştırılması, kadının güçlenmesi ve önyargılarla mücadele, gençlerin güçlenmesi konuları var.”