Haziran toplantıları piyasalar için en önemli konulardan biri olacak
Küresel piyasalarda yüksek enflasyon, büyüme endişeleri ve merkez bankalarının politikaları takip edilen ana konu başlıkları olmaya devam ediyor. Büyümede yavaşlama ve parasal sıkılaşma endişeleri eşliğinde satış baskısı altında kalan, riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetlerinde tepki yükselişleri ardından, zayıf eğilim öne çıkıyor. Büyüme riskleri eşliğinde FED’den gelecek haber akışı odak noktasında kalmaya devam ediyor. Aşırı satım bölgelerinden tepki yükselişlerinin etkili olduğu piyasalarda, euro bölgesinde açıklanan güçlü enflasyon verileri ve artan petrol fiyatları eşliğinde tahvil faizlerinde yükselişlerin etkili olduğunu ve şahin merkez bankaları endişelerinin öne çıktığını görüyoruz. Aşırı satım bölgelerinden tepki yükselişlerinin etkili olduğu küresel risk barometresi olarak da izlenen S&P500 endeksi, yılbaşından bu yana baktığımız yüzde 13 ekside olsa da 18 Mayıs diplerinden bu yana yüzde 5 civarı yükselmiş durumda. Diğer taraftan, zirve seviyelerden geri çekilen tahvil faizlerinde yükselişlerin tekrar başladığını, son yirmi yılın zirvelerinden geri çekilen ABD dolar endeksinde ise taban oluşumu sinyallerinin öne çıktığını görüyoruz.
Önümüzdeki döneme baktığımızda ise Rusya-Ukrayna ile ilişkili risklerin gündemde kalmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Daha uzun süre yüksek kalması beklenen enflasyon ve ayrıca büyüme, yani artan stagflasyon riskleri eşliğinde merkez bankalarından gelecek politika mesajlarının önemli olmaya devam edeceği düşüncesindeyiz. Bu doğrultuda da 9 Haziran’da Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve 15 Haziran FED FOMC toplantıları kısa vadede piyasalar için en önemli gündem konularından biri olacak.
Haziran toplantıları öncesinde büyüme riskleri eşliğinde, FED sıkı duruşundan geri adım atar mı sorusu ön planda.Ayrıca FED’den gelecek haber de odak noktasında kalmaya devam ediyor. Bu haberlerde , önümüzdeki iki toplantıda 50’şer baz puanlık faiz artışına yönelik mesajların devam ettiğini görüyoruz. FED Başkanı Jerome Powell, ekonomide gidişatın beklendiği şekilde olması halinde Haziran ve Temmuz aylarında 50’şer baz puanlık faiz artışlarının uygun göründüğünü açıklamalarında yineledi. Powell, enflasyonda açık ve ikna edici bir düşüş yaşanana kadar faizleri artıracaklarını ve FED’in faizleri nötr kabul edilen seviyenin üstüne yükseltme konusunda tereddüt etmeyeceğini belirterek sıkılaşmanın rahatsızlık yaratabileceğini de söyledi.
Avrupa tarafında ise Temmuz’da faiz artışı beklentileri öne çıkarken, Ocak ayından önce aynı oranda en az iki ilave faiz artışına gidebileceği de gündemde. Bu hafta açıklanan güçlü, genele yayılı fiyat artışlarının görüldüğü Mayıs ayı enflasyon verilerinin, 9 Haziran’da toplanacak Avrupa Merkez Bankası (ECB) üzerinde hızlı sıkılaşma baskılarını artırabilir nitelikte olduğu söylenebilir. Euro bölgesinde, TÜFE endeksi piyasa beklentilerinin üzerinde kalarak Mayıs ayında yüzde 7,5’den yüzde 8,1'e yükselirken, çekirdek enflasyonun da hız kazanarak yüzde 3,5’den yüzde 3,6 beklentisini de aşarak yüzde 3,8’e, yeni rekor seviyeye yükseldiğini gördük. Hatırlanacağı üzere Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde son açıklamalarında, muhtemelen Temmuz ayından itibaren faiz oranlarını artırmaya başlayacaklarını ve negatif faizden Eylül sonuna kadar çıkabileceklerini, enflasyonun orta vadede yüzde 2 seviyesinde istikrar kazandığının görülmesi halinde faizin daha da artırılabileceğini vurgulamıştı. Bu doğrultuda ECB ekonomisti Lane’in son açıklamalarında, 50 baz puan faiz artışı olasılığını dışlamadığını not edelim.
Sene başından bu yana vurguladığımız gibi çok daha büyük ve kredi piyasalarını da kapsayan bir satış dalgasıyla birlikte FED’in çıktığı yoldan sapacağı ve havlu atacağı yönündeki görüşümüz devam ediyor. S&P500'de 3. çeyrekte 4400-4500 seviyelerini aşması muhtemel olmayan bir karşı trend rallisinin ardından, yeni dipler görebileceğimiz yeni bir düşüş dalgası görmeyi bekliyoruz. Bu doğrultuda Atlanta FED Başkanı Raphael Bostic’ten gelen FED’in faiz artışlarına ara vermesine ilişkin ilk açıklamanın da önemli olduğu görüşündeyiz. Bostic, Haziran ve Temmuz’da FED’de üzerinde konsensus sağlandığı anlaşılan 50’şer baz puanlık faiz artışlarının ardından Eylül ayında faiz artışlarına ara vermenin mantıklı olabileceğini söyledi. Son açıklanan bazı zayıf ABD verileri sonrasında, sınırlı da olsa FED’in faiz artırımlarına yönelik fiyatlamaların aşağı çekildiğini de hatırlatalım. Ayrıca, geçen hafta açıklanan FOMC tutanaklarında Haziran ve Temmuz aylarındaki toplantılarda da 50’şer baz puan faiz artırmaları gerektiği ve başlarda atılan sıkı adımların yılın kalan kısmında merkez bankasına esneklik kazandıracağı görüşü ön plandaydı. Bilanço küçültme riskleri konusunda ise çok sayıda katılımcının finansal piyasa koşulları üzerinde beklenmeyen etkilerin oluşma potansiyelini not ettiğini takip ettik.