Hazıra dağ, bu döviz talebine TCMB rezervi dayanmaz!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Bir yandan cari açık veriyoruz, diğer yandan da normalde bu açığı finanse edecek kalemlerdeki çıkışa döviz yetiştirmeye çalışıyoruz. Kaynak, evdeki gümüşler, yani Merkez Bankası rezervi...

Mart ve nisan aylarında Merkez Bankası rezervinden kullanım 25 milyar doları buldu. Rezervden giderek daha az kullanım söz konusu olacak. Nedeni çok basit; çünkü kasada yeterince döviz yok!

Döviz talebi hız kesmez ama yeterince döviz bulunamaz, Merkez'in rezervi de yetersiz kalırsa acaba ne olur?

Eğer kurgu değilse geçenlerde bir görüntü dolaştı sosyal medyada. Benzeri tanımlar kullanılır ya hep, biz de öyle diyelim; güzel bir şehrimizin şirin bir ilçesinin sevimli bir beldesinde vatandaşlar "Dolar düşsün" duasına çıkmış. Mikrofon uzatılan köyle kadınlar da "İstemiyoruz biz bu doları, Türk parası istiyoruz, dolar düşsün" diye haykırıyor.

Tam güler misin, ağlar mısın durumu!

Doların düşmesi için değil de gelmesi için dua etsek galiba daha hayırlı bir iş yapmış oluruz. Daha da ötesi doların gelmesi için dua etmek yerine, o dolarları bizden esirgeyenlerin gerekçesine bakmak daha pratik olmaz mı...

★ ★ ★

Ödemeler dengesinin nisan sonuçları açıklandı ve ortada sevimsiz bir tablo var. Özellikle mart ve nisan aylarındaki gerçekleşme dikkat çekici. Bu iki ay, ilk dört ayı da şekillendirdi zaten.

İlk dört ayda yaklaşık 13 milyar dolar cari açık verdik. Normal şartlarda bu açığı yabancıların yapacağı yatırımlar, alacakları hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi için getirecekleri dövizler ve net borçlanma yoluyla kapatmamız gerekirdi. Yani bu şekilde 13 milyar dolar döviz girişi sağlamamız gerekirdi ki sorun yaşamayalım.

Ama olmadı; cari açığı kapatacak döviz giriş sağlanamadığı gibi, aksine bir de finansman kaleminden çıkış yaşandı.

★ ★ ★

Bir aile düşünün. Dört ayda eve toplam 20 bin lira girmiş; ama oğlan nişanlanacak, kız evlenecek derken harcama geliri aşmış. 33 bin lira harcama yapılmış. 13 bin lira açık var.

Açık 13 bin lirayla kalsa iyi... Bankadan borç alıp açığı kapatmayı hesaplarken bu sefer banka erken davranıp mevcut borcun kapatılmasını istemesin mi! Ödeme yapılmasa eve icra gelecek, bankaya da 9 bin lira gitmiş.

Etti mi toplam açık 22 bin lira. Bir de hesaplar karışmış 4 bin liraya yakın da öyle gider oluşmuş.

Nereden bulunacak ya da bulunmuş bu para!

Nereden olacak evdeki gümüşler yok pahasına gitmiş! Tam 25 bin liralık gümüş satılmış.

13 bin lira cari açığa, yaklaşık 9 bin lira bankaya, yani borç vermesi beklenenlere, yaklaşık 4 bin lira net hata ve noksana; etti mi 25-26 bin lira, sayıları milyar dolar diye okuyun, işte Merkez Bankası rezervinden bu miktarda kullanım gerçekleşmiş.

Evde gümüş kaldı mı?

Hem cari açığı kapatmak, hem finans hesabından çıkışı karşılamak için mart ayında Merkez Bankası rezervinden 16.6 milyar dolar kullanmak gerekmişti. Ancak Merkez Bankası rezervinden her ay bu miktara yakın bir kullanım gerçekleştirmenin mümkün olamayacağı ortadaydı; çünkü o kadar döviz yoktu ki. Nitekim nisan ayındaki kullanım 8.6 milyar dolara indi.

Nisanda cari açık 5.1 milyar dolar oldu, brüt finans hesabından 2.3 milyar dolar çıkış gerçekleşti, net hata ve noksan da negatif 1.2 milyar dolar düzeyinde oluştu. Yani ihtiyaç duyulan toplam 8.6 milyar dolar Merkez Bankası rezervinden karşılandı.

Martta 16.6 milyar dolar, nisanda 8.6 milyar dolar; iki ayda Merkez Bankası rezervinden 25.2 milyar dolar kullanılmış oldu.

Merkez Bankası rezervine giderek daha az başvurulacağını bir kez daha belirtelim. Çünkü para yok!

O malum soru yine gündeme gelir mi bilinmez:

"Cari açığımız düşmediği halde bir de finansman sağlayamazsak cari açığı nasıl finanse ederiz?"

Bir kez daha yazalım:

"Döviz bulamazsak zaten cari açık veremeyiz."

Ve yine bir kez daha altını çize çize belirtelim:

"Olmayan para harcanmaz."

İthalatı azaltma çabası niye sanıyorsunuz?

Gün geçmiyor ki ithalatı azaltacak bir önleme başvurulmasın, gümrük vergileriyle ilgili düzenleme yapılmasın. Amaç daha az ithalat, daha düşük dış ticaret açığı ve daha az cari açık.

Bu noktaya iki türlü gelinir.

İthalata daha az ihtiyaç duymayı sağlayacak önlemler alırsınız, birinci yol budur.

İthalat yapacak dövizi bulamazsanız, ikinci yol da budur.

İşte biz dövizsiz kalıp ithalat yapamaz duruma düşmektense doğru bir seçimle ithalatı azaltmaya çalışıyoruz.

Sanayi üretimindeki düşüşün şaşılacak yönü yok

Sanayi üretimi nisan ayında geçen yıla göre hem ham endeks kıyaslamasıyla hem de takvim etkisinden arındırılmış endeks kıyaslamasıyla yüzde 31.4 oranında azaldı. Üretim, nisanda aylık bazda ise takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış hesaplamaya göre yüzde 30.4 geriledi.

Bunlar beklenen normal oranlardır. Zaten nisana ilişkin kapasite kullanım oranı bir öncü gösterge niteliğindeydi ve bu orana bakılarak nisanda üretimin ne ölçüde gerileyeceği iyi kötü tahmin ediliyordu.

Geçen yılın mayıs ayında üretim endeksi görece yüksekti, bu yıl mayısta da durum belli. Dolayısıyla mayıstaki üretim düşüşünün oranı biraz daha yüksek gelebilir.

Hep diyorduk ya, "Korona vurmuş-vurmamış veriler" diye. İşte korona vurmuş en tipik veri ortaya çıktı.

Nisan ve mayıs oranları ne olursa olsun geride kaldı, bunların üstünde fazla kafa yormaya da gerek yok. Bundan sonrası çok daha önemli.

Sanayi üretim endeksi nisanda 78 oldu. Bu üretim düzeyiyle 2013 yılının ortasına (Ağustos 2013'teki endeks 77.6) dönmüş olduk. Türkiye'nin yedi yıl önceki üretim düzeyini sürdürmesinin, hatta daha aşağılara inilmesinin pek de sorun olmadığını düşünenler korona önlemlerini gönüllerince esnetebilir.

Çünkü düğündü, dernekti, eğlenceydi, asker uğurlamaydı, sıkıldımdı, nefes alamıyorumdu, şu sıcakta parka da mı gitmeyelimdi, denizdi, havuzdu dersek ve hatta hatta maske takıp kurallara uyanları "Bunlar da pek korkak canım" diye aklımız sıra küçümsemeye başlarsak, ki başladık, ekonomide bu günleri de arar hale geliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar