“Hazine neden fazla borçlanıyor?”

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Eski bir bürokrat Hazine'nin bütçede beklenen açıktan daha fazla borçlanmasının izini sürüyor ve çarpıcı bir görüş ortaya atıyor: "Acaba bu fazla para pandemi dolayısıyla duyulan ihtiyacı karşılamak üzere kamu bankalarına mı aktarıldı ve böylece ucuz kredi için fon mu yaratılmış oldu?"

Soruyu soran ben değilim. Uzun yıllarını devlete hizmet ederek geçirmiş ama emekli olduktan sonra köşesine çekilmeyip olan bitene kafa yormaya devam eden bir bürokratın sorusudur bu... Bürokrat dostumuz soruyu soruyor ve yanıt bulmak için sayılar arasında adeta bir yolculuğa çıkıp iz sürüyor...

★★★

Hazine’nin borçlanma limiti, bir süre önce 308 milyar liraya çıkarıldı. Önce ben de çoğunluk gibi bu artışı COVID-19 krizine bağladım. Kriz ortamında bütçe açığının büyümesi, borçlanmanın artması kadar normal bir şey olamazdı.

Birden aklıma orta vadeli program ya da yeni adıyla yeni ekonomi programı geldi. 2020 yılı için bütçe açığı ne kadar olacak, orada yazıyordu. Açık 239.2 milyar lira olarak tahmin edilmişti. Ekim ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açık tahmini en doğru olanıdır. Çünkü tüm ayrıntılı veriler ve yönetim iradesi onlarda.

Ama açık tutarını görünce kafam karıştı.

Madem 2020 yılı için 239 milyar liralık bütçe açığı bekleniyordu, neden 308 milyar liralık borçlanma limiti alınıyordu.

Açık konusunda en yetkin kurumun, beklediği bütçe açığının yüzde 29 oranında yani 69 milyar lira üstünde borçlanma yetkisi almasının nedenini düşünmeye başladım.

1994 ve 2001 krizlerinden gelen deneyimlerim, açıktan fazla borçlanmanın nedeninin bütçe dışı işlemler olduğunu bana öğretti.

O zaman dönüp bütçe dışına bakmaya başladım. Başladım ama oralarda veri bulmak hem çok zor, hem de yorumlamak kolay değil.

Sonra aklıma Hazine nakit dengesine bakmak geldi. Hazine sekiz ayda 110 milyar lira nakit açığı vermişken 249 milyar lira borçlanmıştı. Diğer gelirler ve döviz hesaplarından gelen kur farklarını da ekleyince, Hazine yılın ilk sekiz ayında kasasına yaklaşık 154 milyar lira ek para koymuştu.

Hazine parasını Merkez Bankası’nda tutar. Merkez Bankası’nın şubesinin olmadığı yerlerde Ziraat Bankası mali ajanlık görevini yerine getirir.

O zaman dönüp, Merkez Bankası’nın bilançosundan kamunun ne kadar TL ve yabancı parası olduğunu araştırdım. Geçen yıl sonunda 66 milyar lira olan Hazine’nin Merkez Bankası’nda tuttuğu TL ve yabancı para toplamı, ağustos ayında 184 milyar liraya ulaşmış. Artış 118 milyar lira olmuş.

Kafam yine karıştı. Bir eksik vardı. Hazine nakit dengesindeki veriler, kasanın 154 milyar lira arttığını gösterirken, TCMB verileri 118 milyar lira artıyordu.

Kalan 36 milyar lira neredeydi?

Birden aklıma 2001 krizinde yaşadıklarımız geldi. Acaba para kamu bankalarına verilmiş olabilir miydi?

Bunu anlamanın en uygun yolu BDDK verilerine bakmaktı. Ben de kamu bankalarının aylık bilanço ve mevduat verilerine yöneldim.

Önce aktiflerine baktım. Sekiz ayda 406 milyar liralık yeni kredi vermişler.

Kredi vermek için nereden kaynak bulduklarını anlamaya çalıştım. Şirketler, vatandaşlar ve devlet, kamu bankalarına 421 milyar lira yeni mevduat yatırmış.

Sorun yok. Bunlar normal bankacılık işlemleri.

Bu sefer kamunun sekiz ayda kamu bankalarına ne kadar yeni mevduat yatırdığına baktım. Yaklaşık 47 milyar lira kadar. Bunun 36 milyar lirasının (veya önemli bir bölümünün) Hazine’den geldiğini tahmin ediyorum.

Kalanı nereden? Bunun için de Hazine’nin kamu hazinedarlığı verilerine yöneldim. Büyük çoğunluğu İşsizlik Fonu’na ait olan fonlar hesabında ilk sekiz ayda önemli değişimler yaşanmış. Fonlar DİBS bakiyelerini 35 milyar lira azaltmış. Tahminime göre bu durum DİBS’lerin bir kısmını Merkez Bankası’nın satın almasından, bir kısmı da İşsizlik Fonu’nun yeni DİBS almamasından kaynaklanmış. Bunun bir sonucu olarak fonların mevduatı 18 milyar lira artmış. Bu paranın da kamu hazinedarlığı uygulaması gereği kamu bankalarında tutulduğunu söyleyebilirim.

Eğer gerek Hazine gerek İşsizlik Fonu paralarını vadeli mevduata yatırıp normal faiz aldılarsa ne ala. Ancak bu pek rastlanan bir uygulama değildir. Almadılarsa, bu demektir ki Hazine faiz vererek borçlandığı, İşsizlik Fonu da faiz geliri elde ettiği parayı kamu bankalarında vadesiz hesapta tutup, bu yolla bankalara ucuz fon sağlamıştır. Herhalde bunun üstünde durup düşünmek lazım.

Sonuç olarak, kamu bankalarının ucuz kredi vererek COVID-19 krizinde oynadıkları pozitif rolün arkasında Hazine’nin ve İşsizlik Fonu’nun azımsanmayacak rolünün olduğunu söylersek yanlış olmaz.

★★★

Bürokrat dostumuz önemli bir konuyu gündeme taşıyor. Hazine faizle borçlandığı parayla kamu bankalarını destekledi mi? İşsizlik Fonu normalde faiz geliri elde ettiği parayı kamu bankalarında vadesiz hesapta mı tuttu? Varsayalım böyle oldu; “Pandemi sürecinde kaynak yaratmak gerekiyordu” diye bir gerekçe bulunabilir. İyi güzel de, bu kaynak ağırlıkla konut kredileri için kullanıldıysa ve asıl ihtiyaç sahiplerine pek kaynak kalmadıysa olması gereken amaca ulaşılamamış demektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar